İman ve Küfür Muvazeneleri - page 248

Hem, senin medar-ı fahrın olan uhuvvet ve hürmet ve
hamiyet gibi güzel hasletlerin, incecik bir zamana, büyük
bir sahradan bir parmak kadar yere inhisar ve hadsiz za-
manda yalnız hazır saate mahsus olduğundan, sun’î ve
muvakkat ve sahtekâr ve asılsız ve gayet cüz’î olup, se-
nin insaniyetin ve kemalâtın o nispette küçülür, hiçe
iner. Fakat iman ehlinin uhuvveti ve hürmeti ve muhab-
beti ve hamiyeti, iman cihetiyle mevcut bulunan mazi ve
müstakbeli ihata ettiğinden, insaniyeti ve kemalâtı o nis-
pette teâlî eder.
Hem, senin dünyaca muvaffakıyetin, elmasçı ve diva-
ne olmuş bir Yahudînin cam parçalarını elmas fiyatıyla
aldığı gibi, sen de küçücük, kısacık bir zamana, bir haya-
ta uzun ve daimî ve geniş bir hayatın fiyatını verdiğin
için, elbette o had dairesinde galebe edersin. Bir dakika-
ya bir sene kadar şiddetli hırs, muhabbet, intikam gibi
hissiyatla müteveccih olduğun için, ehl-i diyanete mu-
vakkaten tefevvuk edersin.
Hem, senin aklın, ruhun, kalbin, duyguların ulvî vazi-
felerini bırakıp süflî nefsin ve pis hevesin rezil işlerine iş-
tirak ve yardım ettiklerinden, ehl-i imana dünyada gale-
be edersin ve zahirde daha sevimli görünürsün. Çünkü,
senin akıl ve kalp ve ruhun gayet derecede tedenni ve te-
reddi ve sukut edip, pis heves ve rezil nefse inkılâp et-
mişler, mesholmuşlar. elbette, bu cihette, sana cehenne-
mi ve mazlum ehl-i imana cenneti kazandıran bir muvak-
kat galeben olacak.
* * *
cihet:
yan, yön, taraf.
daimî:
sürekli, devamlı.
ehl-i diyanet:
dindar kişiler.
ehl-i iman:
inananlar, iman sahip-
leri, İslâm dinini kabul edenler.
elmas:
çok kıymetli bir mücevher.
galebe:
galip gelme, yenme, üs-
tünlük.
had:
yetki.
heves:
nefsin arzu ve istekleri.
hırs:
aşırı istek, şiddetli arzu, fazla
isteme.
hissiyat:
hisler, duygular.
inkılâp:
bir hâlden diğer hâle geç-
me, hâl değiştirme, değişim,
dönüşüm.
intikam:
öç alma, kendisine,
bulunduğu topluluğa veya be-
nimsediği bir şeye karşı yapı-
lan tecavüze, kötülüğe karşılık
verme, misillemede bulunma.
iştirak:
ortak olma, ortaklık
etme.
mazlum:
zulüm görmüş, zul-
me uğramış.
mesholma:
şeklini değiştire-
rek çirkin hâle gelme.
muhabbet:
ülfet, sevgi, sev-
me, dostluk.
muvakkat:
belirli bir zamana
mahsus, vakitli, süresiz, geçici.
muvakkaten:
geçici olarak, az
bir zaman için.
müteveccih:
teveccüh eden,
bir tarafa, bir cihete dönen,
yönelen.
nefs:
kötü vasıfları, nitelikleri
kendisinde toplayan, kötülüğe
sevk eden, şehevî istekleri
kamçılayıp hayırlı işlerden alı-
koyan güç.
rezil:
alçak, bayağı, soysuz,
hayasız, utanmaz, ahlâksız,
adî, aşağılık.
süflî:
aşağılık, alçak, bayağı,
adî.
sükût:
düşme, düşüş, aşağı in-
me.
tedenni:
aşağı düşme, daha
kötü bir dereceye düşme, al-
çalma, gerileme.
tefevvuk:
üstün olma, üstün-
lük.
tereddi:
gerileme, kötüleşme,
kötü yönde gelişme.
ulvî:
yüksek, yüce.
vazife:
görev.
zahir:
dış yüz, görünüş.
g
ençlik
r
ehBeri
| 248 |
iMan ve küfür Muvazeneleri
1...,238,239,240,241,242,243,244,245,246,247 249,250,251,252,253,254,255,256,257,258,...412
Powered by FlippingBook