İman ve Küfür Muvazeneleri - page 204

düşmanlık vaziyetini alan mikroptan tâ taun ve tufan ve
kaht ve zelzeleye kadar bütün eşyanın dizginleri o rahîm-i
Hakîm’in elindedirler. o Hakîm’dir, abes iş yapmaz;
rahîm’dir, rahîmiyeti çoktur. Yaptığı her işinde bir nevi
lütuf var.
Hem der: Şu âlem, çendan, fânîdir; fakat ebedî bir
âlemin levazımatını yetiştiriyor. Çendan, zaildir, geçici-
dir; fakat bâkî meyveler veriyor, bâkî bir zatın bâkî es-
masının cilvelerini gösteriyor. Ve çendan, lezzetleri az,
elemleri çoktur; fakat rahman-ı rahîm’in iltifatatı, zeval-
siz, hakikî lezzetlerdir. elemler ise, sevap cihetiyle mane-
vî lezzet yetiştiriyor. Madem meşru daire, ruh ve kalp ve
nefsin bütün lezzetlerine, safalarına, keyiflerine kâfidir;
gayrimeşru daireye girme. Çünkü, o dairedeki bir lezze-
tin bazen bin elemi var. Hem hakikî ve daimî lezzet olan
iltifatat-ı rahmaniyeyi kaybetmeye sebeptir.
Hem, dalâletin yolunda sabıkan beyan edildiği gibi,
esfel-i safilîne insanı öyle bir sukut ettiriyor ki, hiçbir me-
deniyet, hiçbir felsefe ona çare bulamadıkları ve o derin
zulümat kuyusundan hiçbir terakkiyat-ı beşeriye, hiçbir
kemalât-ı fenniye insanı çıkaramadığı hâlde, kur’ân-ı
Hakîm, iman ve amel-i salih ile o esfel-i safilîne sukuttan
insanı âlâyıilliyyine çıkarır. Ve delâil-i kat’iye ile çıkarma-
sını ispat ediyor. Ve o derin kuyuyu terakkiyat-ı manevi-
yenin basamaklarıyla ve tekemmülât-ı ruhiyenin cihaza-
tıyla dolduruyor.
abes:
boş, saçma.
âlâyıilliyyin:
yüceler yücesi.
âlem:
dünya, cihan.
amel-i salih:
Allah rızasına uygun
hayırlı iş.
bâkî:
sürekli ve kalıcı olan.
beyan:
anlatma.
cihazat:
cihazlar, azalar.
cihet:
yön.
cilve:
tecelli.
çendan:
gerçi.
daimî:
sürekli, devamlı.
dalâlet:
iman ve İslâmiyetten ay-
rılmak, azmak, küfre girme.
delâil-i kat’iye:
kesin deliller.
dizgin:
yönetim, idare.
ebedî:
zevalsiz, sonu olmayan.
elem:
üzüntü, tasa.
esfel-i safilîn:
aşağıların en aşağısı.
esma:
isimler.
fânî:
ölümlü, geçici.
felsefe:
etraflı, derin görüş ve dü-
şünüş.
gayrimeşru:
meşru olmayan.
hakikî:
gerçek.
Hakîm:
her şeyi bir maksatla uy-
gun ve hikmetle yaratan Allah.
iltifatat:
iltifatlar.
iltifatat-ı rahmaniye:
hiç bir şeyi
hariç bırakmayarak her şeye şef-
kat ve merhametle bakan Allah’ın
iltifatları.
iman:
inanma.
kâfi:
yeter.
kaht:
kıtlık, kuraklık.
kemalât-ı fenniye:
fenlerden ge-
len iyilikler, mükemmellikler.
kur’ân-ı Hakîm:
her ayet ve
suresinde sayısız hikmet ve
faydalar bulunan Kur’ân.
levazımat:
lüzumlu maddeler.
lütuf:
hoşluk, güzellik.
manevî:
manaya ait.
medeniyet:
medenîlik, uygar-
lık.
meşru:
şer’an caiz.
nefis:
insandaki şehvet, gazap,
fazilet gibi şeylerin kaynağı.
nev:
çeşit.
rahîm:
sonsuz merhamet sa-
hibi olan Allah.
rahîm-i Hakîm:
her şeyi hik-
metle yapan merhamet sahibi
Allah.
rahîmiyet:
merhamet edicilik.
rahman-i rahîm:
dünya ve
ahirette yarattıklarına sonsuz
rahmet, şefkat ve merhame-
tiyle muamele eden Allah.
sabıkan:
geçmiş, biraz önce.
safa:
rahat ve huzurlu olma,
gönül rahatlığı.
sevap:
Allah’ın rızasına sebep
olan hayırlı iş ve davranış.
sukut:
düşme.
taun:
veba.
tekemmülât-ı ruhiye:
ruha
ait olgunlaşmalar, mükem-
melleşme.
terakkiyat-ı beşeriye:
insanlı-
ğın gelişimi, ilerlemeleri.
terakkiyat-ı manevîye:
ma-
nevî yükselişler, manevî geli-
şim.
tufan:
çok şiddetli yağmur ve
sel.
vaziyet:
durum.
zail:
zeval bulan, sona eren.
zat:
azamet ve ululuk sahibi.
zelzele:
yer sarsıntısı.
zeval:
sona erme, yok olma.
zulümat:
zulüm ve küfür.
o
Tuz
i
kinCi
S
öz
| 204 |
iMan ve küfür Muvazeneleri
1...,194,195,196,197,198,199,200,201,202,203 205,206,207,208,209,210,211,212,213,214,...412
Powered by FlippingBook