belki bağistan-ı rahmete açılan bir kapı olduğunu göste-
rir.
Hem, mü’mine der: İhtiyarın cüz’î ise, kendi Malikinin
irade-i külliyesine işini bırak. İktidarın küçük ise, kadîr-i
Mutlak’ın kudretine itimat et. Hayatın az ise, hayat-ı bâ-
kiyeyi düşün. ömrün kısa ise, ebedî bir ömrün var; me-
rak etme. Fikrin sönük ise, kur’ân’ın güneşi altına gir.
İmanın nuruyla bak ki, yıldız böceği olan fikrin yerine
her bir ayet-i kur’ân, birer yıldız misillü sana ışık verir.
Hem hadsiz emellerin, elemlerin varsa, nihayetsiz bir se-
vap ve hadsiz bir rahmet seni bekliyor. Hem hadsiz ar-
zuların, makasıdın varsa, onları düşünüp muztarip olma;
onlar bu dünyaya sığışmaz, onların yerleri başka diyardır
ve onları veren de başkadır.
Hem der: ey insan! sen kendine malik değilsin. sen,
kudreti nihayetsiz bir kadîr, rahmeti hadsiz bir rahîm-i
zat-ı zülcelâl’in memlûküsün. öyle ise sen, kendi haya-
tını kendine yükleyip zahmet çekme; çünkü, hayatı ve-
ren odur, idare eden de odur. Hem, dünya sahipsiz de-
ğil ki, sen kendi kafana dünya yükünü yüklettirerek eh-
valini düşünüp merak etme. Çünkü, onun sahibi Ha-
kîm’dir, Alîm’dir; sen de misafirsin, fuzulî olarak karış-
ma, karıştırma.
Hem insanlar, hayvanlar gibi mevcudat başıboş değil-
ler; belki vazifedar memurdurlar, bir Hakîm-i rahîm’in
nazarındadırlar. onların âlâm ve meşakkatlerini düşü-
nüp, ruhuna elem çektirme. Ve onların Hâlık-ı rahîm’i-
nin rahmetinden daha ileri şefkatini sürme. Hem, sana
Hidayet ve dalâlet Mukayeseleri
| 203 |
o
Tuz
i
kinCi
S
öz
meşakkat:
zahmet, sıkıntı.
mevcudat:
var olan her şey, mah-
lûklar.
misillü:
benzeri.
muztarip:
ıztıraplı, acı çeken.
mü’min:
inanan.
nazar:
bakış, dikkat.
nihayetsiz:
sonsuz.
nur:
parıltı, ışık.
rahîm-i zat-ı zülcelâl:
büyüklük
sahibi ve çok şefkatli olan Cenab-ı
Hak.
rahmet:
acıma, merhamet etme,
şefkat gösterme.
sevap:
hayırlı bir işe karşı Allah ta-
rafından verilen mükâfat.
şefkat:
acıyarak, içten ve karşılık-
sız merhamet.
vazifedar:
vazifeli.
zahmet:
sıkıntı, meşakkat.
âlâm:
kederler, elemler.
alîm:
her şeyi hakkıyla bilen
Allah.
arzu:
istek, heves.
ayet-i kur’ân:
Kur’ân ayeti.
bağistan-ı rahmet:
rahmet
bahçesi.
cüz’î:
az, küçük.
diyar:
memleket.
ebedî:
zevalsiz, sonu olmayan.
ehval:
korkular.
elem:
üzüntü, tasa.
emel:
ümit, arzu.
fuzulî:
boşuna, gereksiz.
hadsiz:
sınırsız.
Hakîm:
her şeyi bir maksatla
uygun ve hikmetle yaratan Al-
lah.
Hakîm-i rahîm:
her şeyi gaye
ve hikmetlerle yaratan, çok
çok merhametli, Allah.
Hâlık-ı rahîm:
sonsuz merha-
met ve şefkat sahibi yaratıcı,
Allah.
hayat-i bâkiye:
bâkî, sonsuz
hayat.
idare:
çekip çevirme, yönet-
me.
ihtiyar:
tercih, irade.
iktidar:
güç yetme, kuvvet.
iman:
inanma.
irade-i külliye:
Cenab-ı Hak-
kın her şeye hâkim olan ve
her şeyi içine alan iradesi.
itimat:
güvenme, dayanma.
kadîr:
kudret sahibi olan ve
her şeye gücü yeten Allah.
kadîr-i Mutlak:
hiç bir kayıt
ve şarta tâbi olmaksızın her
şeye gücü yeten sonsuz kud-
ret sahibi, Allah.
kudret:
kuvvet, iktidar.
makasıd:
maksatlar.
malik:
sahip.
memlûk:
kul, köle.