İman ve Küfür Muvazeneleri - page 200

olduklarını tahayyül ettiğinden ve mektubat-ı samedâni-
ye olan şu mevcudat sahifelerini manasız, karma karışık
tasavvur ettiğinden ve âlem-i rahmete yol açan kabir ka-
pısını zulümat-ı adem ağzı tasavvur ettiğinden ve eceli
hakikî ahbaplara visal daveti olduğu hâlde, bütün ahbap-
lardan firak nöbeti tasavvur ettiğinden, hem kendini deh-
şetli bir azab-ı elîmde bırakıyor, hem mevcudatı, hem
Cenab-ı Hakkın esmasını, hem mektubatını inkâr ve tez-
yif ve tahkir ettiğinden merhamete ve şefkate lâyık olma-
dığı gibi, şiddetli bir azaba da müstahaktır; hiçbir cihette
merhamete lâyık değildir.
İşte, ey bedbaht ehl-i dalâlet ve sefahat! Şu dehşetli
sukuta karşı ve ezici me’yusiyete mukabil, hangi tekem-
mülünüz, hangi fünununuz, hangi kemaliniz, hangi me-
deniyetiniz, hangi terakkiyatınız karşı gelebilir? ruh-i be-
şerin eşedd-i ihtiyaç ile muhtaç olduğu hakikî teselliyi ne-
rede bulabilirsiniz? Hem, güvendiğiniz ve bel bağladığı-
nız ve âsâr-ı İlâhiyeyi ve ihsanat-ı rabbaniyeyi onlara is-
nat ettiğiniz hangi tabiatınız, hangi esbabınız, hangi şeri-
kiniz, hangi keşfiyatınız, hangi milletiniz, hangi batıl
ma’budunuz sizi, sizce idam-ı ebedî olan mevtin zulüma-
tından kurtarıp kabir hududundan, berzah hududundan,
mahşer hududundan, sırat köprüsünden hâkimâne ge-
çirebilir, saadet-i ebediyeye mazhar edebilir?
Hâlbuki, kabir kapısını kapamadığınız için, siz kat’î
olarak bu yolun yolcususunuz. Böyle bir yolcu, öyle biri-
sine dayanır ki, bütün bu daire-i azîme ve bu geniş hu-
dutlar onun taht-ı emrinde ve tasarrufundadır.
ahbap:
dostlar.
âlem-i rahmet:
rahmet dünyası.
âsâr-ı ilâhiye:
İlâhî eserler.
azab-ı elîm:
elem ve ıztırap veren
azap.
azap:
ceza, işkence.
batıl:
boş, hurafe.
bedbaht:
bahtsız.
berzah:
ruhların kıyamete kadar
bekleyeceği, dünya ile ahiret ara-
sındaki yer.
cihet:
yön.
daire-i azîme:
geniş ve büyük da-
ire.
davet:
çağırma, çağrı.
ecel:
Allah tarafından takdir edilen
ölüm vakti.
ehl-i dalâlet:
dalâlet ehli; azgın ve
sapkın kimseler.
esbap:
sebepler.
esma:
isimler.
eşedd-i ihtiyaç:
çok fazla muhtaç
olunma.
firak:
ayrılık.
fünun:
fenler.
hakikî:
gerçek.
hâkimâne:
hükmeder bir şekilde.
hudut:
sınırlar.
idam-ı ebedî:
dirilmemek üzere
yok oluş.
ihsanat-ı rabbaniye:
bütün var-
lıkları terbiye ve idare eden Ce-
nab-ı Hakkın iyilikleri ve bağışları.
inkâr:
reddetme, kabul ve tasdik
etmeme.
isnat:
dayandırma.
kabir:
mezar.
kat’î:
kesin.
kemal:
olgunluk, tamlık, mükem-
mellik.
keşfiyat:
keşifler.
lâyık:
uygun, liyakatli.
ma’bud:
kendisine ibadet olunan.
mahşer:
kıyamette ölülerin dirilip
toplanacakları yer.
manasız:
anlamsız.
mazhar:
nail olma, kavuşma.
medeniyet:
medenîlik, uygarlık.
mektubat:
(Cenab-ı Hakkın) mek-
tupları, Onun isim ve sıfatlarını an-
latan varlıklar.
mektubat-ı samedâniye:
Samed
olan Cenab-ı Hakkın isim ve sı-
fatlarını anlatan, Allah’ın birli-
ğini gösteren varlıklar.
merhamet:
acıma, şefkat gös-
terme.
mevcudat:
var olan her şey,
mahlûklar.
mevt:
ölüm.
me’yusiyet:
ümitsizlik.
muhtaç:
ihtiyaç içinde olma.
mukabil:
karışık.
müstahak:
hak etmiş.
ruh
-i
beşer:
insan ruhu.
saadet-i ebediye:
sonsuz
mutluluk.
sahife:
sayfa.
sefahat:
zevk ve eğlenceye
aşırı derecede düşkünlük.
sukut:
değerden düşme.
sırat köprüsü:
cehennem
üzerine kurulu olan ve cenne-
te gitmek için geçilmesi gere-
ken köprü.
şefkat:
acıyarak, içten ve kar-
şılıksız merhamet.
şerik:
ortak.
tabiat:
maddî âlem.
tahayyül:
hayal etme.
tahkir:
hor görme, aşağılama.
taht-i emir:
emir ve idare al-
tında.
tasarruf:
kullanma hakkı.
tasavvur:
bir şeyi zihinde şe-
killendirme, tasarlama.
tekemmül:
olgunlaşma, ke-
male erme.
terakkiyat:
yükselmeler iler-
lemeler, gelişmeler.
teselli:
avunma.
tezyif:
küçük düşürme, alaya
alma.
visal:
kavuşma.
zulümat:
karanlıklar.
zulümat-ı adem:
yokluk ve
hiçlik karanlıkları.
o
Tuz
i
kinCi
S
öz
| 200 |
iMan ve küfür Muvazeneleri
1...,190,191,192,193,194,195,196,197,198,199 201,202,203,204,205,206,207,208,209,210,...412
Powered by FlippingBook