Veya ipi bir kopsa, seyreyle gümbürtüyü!
(HaşİYe)
zulmet
soğuğu basar, o da incimat eder. o vakit mevti geli-
yor, kıyameti kopuyor, dehhaş zelzele-i cihanî.
• • •
(1)
n?nO'G »pænH Énæ`re sônc rón?ndnh
Biri dedi: “nedendir haml-i emanet olan merteb-i azîme,
yalnız insanoğlu onunla tekrim edilmiş, onunla halife
olmuş?”
derim: zira o evsat
(2)
o
§n
°Sr
hn
’r
G p
Qƒ o
eo
’r
G o
ôr
«n
N
kâinatın vücu-
du, bir şekl-i mahrutîdir. sivri ucunda cüz-i lâyetecezza
durmuş.
Cesim kaidesinde Şemsü’ş-Şümus’a kadar nuranî bir kut-
ru var. tam kutrun ortasında insan ayakta durmuş,
emaneti beklermiş.
İnsandan tâ zerreye, hem ondan tâ o şemse olan iki me-
safe, birbirine müsavi kilâde-i hilkatte bir cevher-i ferit-
miş.
zira o cevher-i yegâne Muhammedü’l-Haşimî (
AsM
) olan
dürr-i yetime, bir sadef-i lâtiftir. İnsan enmuzec-i cami-
dir, gayp ve şahadet tutmuş,
HaşİYe:
evet, yalnız Arabî ezan, hem yalnız bir memlekette, kopmasıyla
dehşetli bir zelzele ve dehşetli bir harb ile, öyle bir gümbürtü kopartı; ze-
minin başını sersem eyledi.
arabî:
Arapça.
cesim:
çok büyük.
cevher-i ferit:
seçilmiş, değerli
şey.
cevher-i yegâne:
biricik, eşsiz de-
ğerli cevher.
cüz-i lâyetecezza:
bölünmeyen,
parçalanmayan kısım, bölünme
imkânı olmayan en ufak zerre, bö-
lünmez parça.
dehhaş:
çok dehşetli, çok korku
veren.
dehşetli:
korkunç.
dürr-i yetim:
Sadef içinde tek olan
inci; Hz. Muhammed (
ASM
).
emanet:
korunması gerekli değer-
li şey.
enmuzec-i cami:
türünün özellik-
lerini üzerinde toplayan numune,
örnek.
evsat:
vasat, orta hâlli olan.
gayp ve şahadet:
görünen ve gö-
rünmeyen.
halife:
yeryüzünde bazı hususlar-
da Allah adına hareket eden.
haml-i emanet:
emaneti yükle-
nen, emaneti taşıyan.
harb:
savaş.
haşiye:
dipnot.
incimat:
katılaşma, donma.
kaide:
bina, sütun, heykel vb. şey-
lerin oturduğu alt kısım ayaklık,
taban.
kâinat:
evren, yaratılan her şey.
kıyameti kopmak:
sonu gelmek,
parçalanıp ortadan kalkmak.
kilâde-i hilkat:
yaratılış gerdanlığı.
kutr:
çap.
mertebe-i azîme:
büyük mer-
tebe, büyük paye.
mesafe:
uzaklık, ara.
mevt:
ölüm.
muhammedü’l-Haşimî:
Haşi-
mî soyundan gelen ahir za-
man peygamberi.
müsavi:
aynı seviyede, denk,
eşit.
nuranî:
nurlu, parlak, münev-
ver.
sadef-i lâtif:
güzel kab, hoş
mahfaza.
sersem eylemek:
başıbozuk
yapmak.
şekl-i mahrutî:
koni şeklinde.
şems:
güneş.
Şemsü’ş-Şümus:
güneşler gü-
neşi, Vega yıldızı.
tekrim:
yüceltme.
vakit:
zaman.
vücut:
varlık.
zelzele:
deprem.
zelzele-i cihanî:
dünyanın sar-
sıntısı.
zemin:
yer.
zerre:
en küçük parça, atom.
zira:
çünkü.
zulmet:
karanlık.
ç
ekirdekler
ç
içekleri
| 786 |
Eski said dönEmi EsErlEri
1.
And olsun ki Biz âdemoğullarına ikramda bulunduk. (İsra Suresi: 70.) Bu mebhas da R/H
1337/1339 tarihli ilk baskı Lemaat’tan alınmıştır.
2.
İşlerin hayırlısı en vasat olanı, orta yolu takip edenidir.