Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 787

Bütün avalimlere birer penceresi var, onunla onlara ba-
kar. Malûm, bâtın ve zahir on hassesinden başka çok
hasseleri varmış.
Şamme, zaika gibi, saika da bir histir, şaika diğer bir his;
ikisi de pek hassas. Akıl ve nazar girmemiş, çok yer-
lerde gezermiş.
Hiss-i kablelvuku ile, rüya-i sadık ile, hem de keşf-i sahih-
le derk olunan çok şeyler, miftahları bu hisler, ellerin-
de tutarmış.
• • •
Kışrı Lüb Zannetmek Lübbü Zayi Etmektir
(1)
Beş şey beş şeye perde: Şahadet ise gayba, tabiat meşie-
te, kör kuvvet de kudrete, lâfız medlûl-i zihnîye, med-
lûl dahi manaya.
perdeye hasr-ı nazar, daim olur pürhatar; vesvese ondan
çıkar. Meselâ ki medlûlün zihindir, ona her makar eğ-
lencedir zekâya.
Mana haricî olur, o medlûl-i zihnî ile; kasten ismî, hem
bizzat eğer meşgul olursa, televvünlü bir suret, ya bir
lâfz-ı hayalî bînemaübîmaye.
Himmeti meşgul eder, o daracık seyyale, incecik hem
cevvale, o medlûlün veledi, suret-i bîmeale ne deva, ne
şifaya.
kudret:
Allah’ın her şeye gücü
yetmesi.
lâfız:
söz.
lâfz-ı hayalî:
hayale ait söz; hayalî
söz.
lüb:
öz.
makar:
yer.
malûm:
bilinen.
mana:
anlam.
medlûl:
delil olarak gösterilen.
medlûl-i zihnî:
zihinde kurgula-
nan delil ve işaret.
meşgul:
ilgilenen, uğraşan.
meşiet:
dileme, bir şeyin olmasını
isteme, Allah’ın iradesi.
miftah:
anahtar.
nazar:
bakış, insanların fikir ve dü-
şünceleri.
pürhatar:
çok tehlikeli, tehlike do-
lu.
rüya-i sadık:
doğru rüya, makbul
ve muteber kimselerin gördükleri
şekilde, dünyada hakikatleri çıkan
sadık rüya.
saika:
sevk eden, götüren, sürük-
leyen.
seyyale:
akan şey, akıntı.
suret:
görünüş, görüntü.
suret-i bîmeal:
anlamsız görünüş,
görüntü.
şahadet:
görünen, şahit olunan
âlem.
şaika:
şevk veren, istek uyandıran.
şamme:
koku alma duygusu, bu-
run.
şifa:
sıhhat.
tabiat:
madde âlemi, varlıklar.
televvünlü:
renk değiştiren; ka-
rarsız.
velet:
çocuk, evlât, oğul.
vesvese:
kuruntu, şüphe.
zahir:
görünen, bilinen dışta.
zaika:
tat alma duygusu, dil.
zannetmek:
sanmak.
zayi:
elden çıkan, elden çıkmış.
zekâ:
sür’atli kavrama gücü.
zihin:
beyin, akıl.
akıl:
us, idrak, düşünme, anla-
ma ve tedbir alma, iyi ve kötü-
yü; hayır ve şerri ayırt edebil-
me özelliği.
avalim:
âlemler, dünyalar.
bâtın:
görünmeyen, içte.
bînemaübîmaye:
gelişmeyen
ve maya tutmayan, temelsiz.
bizzat:
kendisi.
cevvale:
daim, hareket hâlin-
de olan, koşan dolaşan.
daim:
devamlı.
derk etmek:
anlamak, kavra-
mak.
deva:
ilâç, çare, tedbir.
eğer:
şayet.
gayp:
görünmeyen âlem.
haricî:
dışında.
hasr-ı nazar:
sadece bir şeye
bakıp ona dikkat etme.
hassas:
ince, en küçük şeyi bi-
le ölçebilen.
hâsse:
duygu, his.
himmet:
kasıt, niyet, azm.
his:
duygu.
hiss-i kablelvuku:
vuku bul-
madan önce hissetmek.
ismî:
isme mensup, isimle alâ-
kalı.
kasten:
kasıtlı olarak, gerçek-
te isteyerek.
keşf-i sahih:
doğru çıkan ke-
şif.
kışır:
kabuk.
kör kuvvet:
insanın ihtiyacını
ve kendisini görmeyen güç.
Eski said dönEmi EsErlEri
| 787 |
l
emaaT
1.
Bu mebhas R/H 1337/1339 tarihli ilk baskı Lemaat’tan alınmıştır.
1...,777,778,779,780,781,782,783,784,785,786 788,789,790
Powered by FlippingBook