Hatta bir bahtiyar mazlum idam olunurken, bedbaht
zalimlere demiş: “Ben idam olmuyorum. Belki terhis ile
saadete gidiyorum. Fakat, ben de sizi idam-ı ebedî ile
mahkûm gördüğümden, sizden tam intikamımı alıyo-
rum.
(1)
*G s
’p
G n
¬ '
dp
G n
B’
” diyerek, sürur ile teslim-i ruh eder.
(2)
o
º«/
µ n
`?r
G o
º«/
? n
© r
dG n
âr
fn
G n
?s
fp
G
•
É n
æ n
à r
ª s
? n
Y Én
e s
’p
G BÉ n
æ n
d n
º r
?p
Y n
’ n
?n
fÉn
ërÑ
°o
S
@
alTInCI mesele
| 46 |
M
eYve
R
isalesi
AsA-yı MûsA
bedbaht:
bahtsız, talihsiz, zavallı.
hikmet:
İlahî gaye, gizli sebep.
1.
Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur.
2.
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgi-
miz yoktur. Sen herşeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın. (Bakara Suresi: 32.)
idam:
yok olma.
idam-ı ebedî:
dirilmemek
üzere yok oluş, ahiret inancı
olmadığı için ölümü ebedî
yokluğa gitmek olarak görme.
intikam:
öç alma, kendisine,
bulunduğu topluluğa veya be-
nimsediği bir şeye karşı yapı-
lan tecavüze, kötülüğe karşılık
verme, misillemede bulunma.
mahkûm:
bir mahkemece hü-
küm giymiş, hükümlü.
mazlum:
zulüm görmüş, hak-
sızlığa uğramış.
saadet:
mutluluk.
sürur:
sevinç, mutluluk.
tenzih:
Allah’ı şanına lâyık ol-
mayan şeylerden, her türlü
eksik ve noksandan uzak ve
yüce tutma, münezzeh say-
ma.
terhis:
izin verme, serbest bı-
rakma.
teslim-i ruh:
ruhu teslim et-
me, ölme.
zalim:
zulmeden, acımasız ve
haksız davranan.