kur’ân’ın mu’cizekâr cadde-i kübrası gösterdiği hakaik-ı
imaniye ve marifet-i kudsiye, o ulema ve evliyanın pek
çok fevkinde bir kuvvet ve yüksekliktedir.
İşte risale-i nur bu cami ve küllî ve yüksek marifet
caddesini tefsir edip, bin seneden beri kur’ân aleyhine
ve İslâmiyet ve insaniyet zararına ve adem âlemleri he-
sabına tahribatçı küllî cereyanlara karşı kur’ân ve iman
namına mukabele ediyor, müdafaa ediyor. elbette had-
siz tahşidata ihtiyacı vardır ki, o hadsiz düşmanlara kar-
şı dayanıp, ehl-i imanın imanını muhafazasına kur’ân
nuruyla vesile olsun.
Hadis-i şerifte vardır ki, “Bir adam seninle imana gel-
mesi, sana sahra dolusu kırmızı koyunlardan daha hayır-
lıdır.” Bazen bir saat tefekkür, bir sene ibadetten daha
hayırlı olur. Hatta nakşîlerin hafî zikre verdiği büyük
ehemmiyet, bu nevi tefekküre yetişmek içindir.
Umum kardeşlerime birer birer selâm ve dua ediyo-
ruz.
Elbâkî Hüvelbâkî
Kardeşiniz
Said Nursî
[
Emirdağ Lâhikası
, s. 90-92.]
@@@
AsA-yı MûsA | 407 |
i
Manî ve
G
üzel
M
ektuplaR
marifet, kudsî bilgi, sanat.
mu’cizekâr:
mu’cizeli, mu’cize hâ-
linde.
muhafaza:
koruma, saklama.
mukabele:
karşılık verme, karşıla-
ma.
müdafaa:
bir hücum, tecavüz ve-
ya saldırıya karşı koyma, kendini,
bir topluluğu veya yeri savunma.
nakşî:
Hz. Şah-ı Nakşibendî’nin
kurduğu tarikat ve bu tarikate
mensup olan.
nam:
ad, isim.
nevi:
çeşit.
nur:
aydınlık, parıltı, parlaklık, ziya,
ışık, şule.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
sahra:
geniş ve susuz arazi, çöl.
tahribat:
tahripler, yıkıp bozmalar.
tahşidat:
yığmalar, biriktirmeler,
toplamalar.
tefekkür:
yaratılan eserlere bakıp,
onlardaki sanatları, hikmetleri ve
gayeleri görerek yaratıcıyı hatırla-
ma, eserlerinden yola çıkarak Al-
lah’ı hatırlama.
tefsir:
açıklama, tamamen açıkla-
ma, izah.
ulema:
âlimler, bilginler, ilim sa-
hipleri.
umum:
bütün.
vesile:
bahane, sebep.
zikir:
Allah’ın adlarını anarak dua
etme, Allah’ı anma
adem:
yokluk.
âlem:
dünya, cihan.
cadde-i kübra:
büyük cadde.
cami:
cem eden, toplayan, içi-
ne alan.
cereyan:
bir tarafa doğru akış,
akıntı, akım.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ehemmiyet:
önem.
ehl-i iman:
inananlar, iman
sahipleri, İslâm dinini kabul
edenler.
evliya:
Allah dostları.
fevk:
üst, üst taraf, yukarı,
üzeri.
had:
sınır, son.
hadis-i şerif:
Peygamberimiz-
den aktarılan sözlerin genel
adı.
hafî:
gizli, saklı.
hakaik-ı imaniye:
imana ait
hakikatler, imanî gerçekler.
hayır:
fayda.
ibadet:
Allah’ın emrettiklerini
yerine getirme, Allah’a karşı
kulluk vazifesini yapma.
iman:
hak dini kabul etme, İs-
lâm dinini kabul etme, İslâmın
gerekli olan esaslarına inan-
ma, Allah’a inanma.
iman:
inanma, inanç, itikat,
tasdik.
insaniyet:
insanlık mahiyeti,
insan olma hâli, insana yakışır
davranış.
İslâmiyet:
Müslümanlık, se-
mavî dinlerin sonuncusu.
küllî:
çok, büyük, çok miktar-
da.
marifet:
kendine has ustalık,
hüner, maharet, sanat.
marifet-i kudsiye:
mukaddes