Asâ-yı Mûsa - page 404

ahalisine karşı pek şiddetli itiraz ve ittihamlarını izale et-
mek için, matbuat lisanıyla konuşmak lâzım gelmiş diye
kalbime ihtar edildi.
Ben dünyanın hâlini bilmiyorum. Fakat, Avrupa’da is-
tilâkârâne hükmeden ve edyan-ı semaviyeye dayanma-
yan dehşetli cereyanın istilâsına karşı, risale-i nur haki-
katleri, bir kal’a olduğu gibi, âlem-i İslâm’ın ve Asya
kıt’asının hâl-i hazırdaki itiraz ve ittihamını izale ve eski-
deki muhabbet ve uhuvvetini iade etmeye vesile olan bir
mu’cize-i kur’âniyedir. Bu memleketin vatanperver siya-
sîleri, çabuk aklını başına alıp, risale-i nur’u tabederek
resmî neşretmeleri lâzımdır ki, bu iki belâya karşı siper
olsun.
Acaba bu yirmi sene zarfında iman-ı tahkikîyi pek kuv-
vetli bir surette bu vatanda neşreden risale-i nur olma-
saydı, bu dehşetli asırda acip inkılâp ve infilâklarda, bu
mübarek vatan, kur’ân’ını, imanını dehşetli sadmeler-
den tam muhafaza edebilir miydi? Her ne ise…
risale-i nur’a, daha vatana, idareye zararı dokunmak
bahanesiyle tecavüz edilmez. daha kimseyi o bahane ile
inandıramazlar. Fakat, cepheyi değiştirip, din perdesi al-
tında, bazı safdil hocaları veya bid’a taraftarı veya enani-
yetli sofîmeşreblileri bazı kurnazlıklarla risale-i nur’a
karşı, iki sene evvel İstanbul’da ve denizli civarında oldu-
ğu gibi, istimal etmek ve risale-i nur’a ve şakirtlerine
ayrı bir cephede tecavüz etmeye münafıklar çabalıyorlar.
İnşaallah muvaffak olamazlar. risale-i nur Şakirtleri,
acip:
tuhaf, hayret veren, hayrette
bırakan, şaşılacak şey.
ahali:
halk.
âlem-i İslâm:
İslâm âlemi, İslâm
dünyası.
asr:
yüzyıl.
aziz:
sevgili.
bahane:
vesile, sebep.
belâ:
musibet, gam, keder, afet, sı-
kıntı.
bid’a:
dinin aslına uymayan adet
ve uygulamalar.
cephe:
savaş sahası, savaş yapılan
yer.
cereyan:
bir tarafa doğru akış,
akıntı, akım.
civar:
çevre, yöre, etraf.
dehşet:
büyük korku hâli, kork-
ma, ürkme.
edyan-ı semaviye:
semavî dinler,
Allah tarafından gönderilmiş olan
hak dinler.
enaniyet:
kendini beğenme, ben-
cillik, egoistlik.
hakikat:
gerçek.
hâl:
durum, vaziyet.
hâl-i hâzır:
şimdiki durum.
hüküm:
hâkimiyet, hakim olma.
iade:
geri gönderme, geri çevirme,
geri verme, geri döndürme.
idare:
memleket işlerinin yürütül-
mesi, çekip çevirilmesi.
ihtar:
dikkatini çekme, tembih,
uyarma, uyarı.
iman:
inanma, inanç, itikat, tasdik.
infilâk:
patlama, şiddetli patlama.
inkılâp:
bir hâlden diğer hâle geç-
me, hâl değiştirme, değişim, dönü-
şüm.
İnşaallah:
Allah isterse, Allah diler-
se, Allah’ın emri olursa, Allah izin
verirse manalarında kullanılan bir
dua.
istilâ:
kaplama.
istimal:
kullanma.
itiraz:
bir fikri, hükmü veya duru-
mu kabul etmeyip çürütmeye kal-
kışma, karşı çıkma.
ittiham:
suç altında bulunma, töh-
metli olma, töhmet altında olma.
izale:
ortadan kaldırma.
kal’a:
kale.
kıt’a:
yer yüzündeki yedi büyük
kara parçasından her biri, ana ka-
ra.
lâzım:
gerek, gerekli, lüzumlu.
lisan:
dil.
matbuat:
basılmış şeyler, kitaplar,
gazeteler, v.s.
memleket:
bir devletin toprağı, ül-
ke, yurt, vatan, diyar.
mu’cize-i Kur’âniye:
Kur’ân’a ait
mu’cize.
muhabbet:
ülfet, sevgi, sevme,
dostluk.
muhafaza:
koruma, saklama,
hıfzetme.
muvaffak:
başaran, başarmış,
başarılı.
mübarek:
feyizli, bereketli.
münafık:
kalbinde küfrü gizle-
diği hâlde Müslüman görünen,
kâfirliğini gizleyerek Müslü-
man gibi davranan.
neşir:
yayım, yayın.
resmî:
devlet adına olan.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
sadme:
ansızın başa gelen ve
sarsan belâ, felâket.
safdil:
saf gönüllü, temiz kalp-
li.
sıddık:
hiçbir zaman yalan
söylemeyen, yerine getireme-
yeceği sözü vermeyen, sözün-
de duran.
siper:
koruyucu engel, kalkan.
siyasî:
siyasetle uğraşan, siya-
set adamı.
sofîmeşrep:
tasavvuf ehli, ri-
yazet ve nefisle mücahede ile
hakikate ermeye çalışan.
suret:
şekil.
şakirt:
talebe, öğrenci.
tab:
kitap basma, kitap baskı-
sı, baskı.
taraftar:
benimseyen, iste-
yen.
tecavüz:
saldırma, sataşma.
uhuvvet:
kardeşlik.
vatan:
bir kimsenin doğup bü-
yüdüğü yer, üzerinde yaşanı-
lan ülke, yurt.
vatanperver:
yurtsever, vata-
nına düşkün, vatanını seven
kimse.
vesile:
bahane, sebep
i
Manî ve
G
üzel
M
ektuplaR
| 404 | AsA-yı MûsA
1...,394,395,396,397,398,399,400,401,402,403 405,406,407,408,409,410,411,412,413,414,...570
Powered by FlippingBook