Asâ-yı Mûsa - page 143

karışmıyorlar ve ehemmiyet vermiyorlar ve tenezzül et-
miyorlar. Ve hakikî şakirtleri, en dehşetli bir hasmına ve
hakaretli tecavüzüne karşı ona der:
“ey bedbaht! Ben, seni idam-ı ebedîden kurtarmaya
ve fânî hayvaniyetin en süflî ve elim derecesinden bir bâ-
kî insaniyet saadetine çıkarmaya çalışıyorum. sen benim
ölümüme ve idamıma çalışıyorsun. senin bu dünyada
lezzetin pek az, pek kısa ve ahirette ceza ve belâların
pek çok ve pek uzundur. Ve benim ölümüm bir terhistir.
Haydi defol! senin ile uğraşmam. ne yaparsan yap”
der.
o zalim düşmanına hiddet değil, belki acıyor, şefkat
ediyor. “keşke kurtulsa idi” diyerek, ıslahına çalışır.
Saniyen
:
(1)
@ »'
? r
K o
ƒr
dG p
In
hr
ôo
©r
dÉp
H n
?n
°ùr
ªn
à°r
SG p
ón
?n
a $Ép
H r
øp
erD
ƒo
jn
h
(2)
Gƒo
æn
e'
G n
øj/
òs
dG t
»p
dn
h *n
G
Bu iki kudsî cümleler, kuvvetli münasebet-i maneviye
ile beraber; makam-ı cifrî ve ebcedî hesabıyla, birincisi,
risaletü’n-nur’un ismine; ikincisi, onun tahakkukuna ve
tekemmülüne ve parlak fütuhatına manen ve cifren tam
tamına tetabukları bir emaredir ki, risaletü’n-nur bu
asırda, bu tarihte bir “urvetü’l-vüska”dır. Yani çok muh-
kem kopmaz bir zincir ve bir “hablullah”tır. “ona elini
atan, yapışan necat bulur” diye mana-i remziyle haber
verir.
AsA-yı MûsA
M
eYve
R
isalesi
| 143 |
on BirinCi mesele
hayvaniyet:
hayvanlık.
hiddet:
öfke, kızgınlık.
idam:
yok olma.
idam-ı ebedî:
dirilmemek üzere
yok oluş, ahiret inancı olmadığı
için ölümü ebedî yokluğa gitmek
olarak görme.
insaniyet:
insanlık mahiyeti, insan
olma hâli, insana yakışır davranış.
ıslah:
iyi duruma getirme, iyileştir-
me, düzeltme.
kudsî:
mukaddes, yüce.
makam-ı cifrî:
cifre ait makam, ci-
fir hesabına göre ulaşılan netice,
sayı değeri.
makam-ı ebcedî:
ebcetle ilgili ma-
kam, ebcedî mana, ebcedî hesap.
mana-yı remz:
işaret edilen ma-
na, dikkate sunulan anlam.
manen:
mana bakımından, mana-
ca.
muhkem:
sağlam, sağlamlaştırıl-
mış, kuvvetli.
münasebet-i manevîye:
manevî
münasebet, yakınlık, irtibat.
necat:
kurtuluş, kurtulma, halâs,
selâmet.
Risaletü’n-Nur:
Nur Risalesi, Bedi-
üzzaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
saadet:
mutluluk.
saniyen:
ikinci derecede, ikinci
olarak.
süflî:
aşağılık, bayağı, âdi.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şefkat:
acıyarak ve esirgeyerek
sevme, içten ve karşılıksız merha-
met.
tahakkuk:
gerçekleşme, meyda-
na gelme, olma.
tecavüz:
saldırma, sataşma, baş-
kasının hakkına dokunma.
tekemmül:
olgunlaşma, kemale
erme, mükemmelleşme.
tenezzül:
kendine aykırı düşen bir
işi veya durumu kabul etme, alçal-
ma.
terhis:
izin verme, serbest bırak-
ma.
tetabuk:
birbirine uygun gelme,
uyma.
urvetü’l-vüska:
kopmaz ve sağ-
lam kulp; Müslümanlık.
zalim:
zulmeden, acımasız ve hak-
sız davranan
ahiret:
dünya hayatından
sonra başlayıp ebediyen de-
vam edecek olan ikinci hayat.
asr:
yüzyıl.
bâkî:
ebedî, daimî, sürekli ve
kalıcı olan.
bedbaht:
bahtsız, talihsiz, za-
vallı.
belâ:
musibet, sıkıntı.
ceza:
karşılık, azap.
cifren:
cifir ile, harflere verilen
sayı kıymetiyle ibarelerden
geçmişe ve geleceğe ait işa-
retler çıkarmak suretiyle,.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
ebcedî:
ebced hesabına ait.
ehemmiyet:
önem, değer,
kıymet.
elîm:
şiddetli, çok dert ve ke-
der veren.
emare:
alâmet, belirti, nişan.
fânî:
ölümlü, geçici.
fütuhat:
zaferler, fetihler, gali-
biyetler.
hablullah:
Allah’ın ipi.
hakaret:
hakirlik, hor görme,
incitme, küçük düşürme.
hakikî:
gerçek.
hasm:
muhalif, karşı taraf,
düşman.
1.
Ve [kim] Allah’a iman ederse, işte o sapa sağlam bir kulpa yapışmıştır. (Bakara Suresi: 256.)
2.
Allah iman edenlerin dostu ve yardımcısıdır. (Bakara Suresi: 257.)
1...,133,134,135,136,137,138,139,140,141,142 144,145,146,147,148,149,150,151,152,153,...570
Powered by FlippingBook