Kur’ân’ın i’câzı tahrifine bir seddir. Evet, madem Kur’ân mu’cizedir; beşer onun taklidini yapamaz. Âyetleri başka kelâmlar ile tebdil edilmekle, tahrif ve tağyiri mümkün değildir.
İ’lem Eyyühe’l-Aziz!
İnsanın akıl ve fikir meydanı öyle bir vüs’attedir ki ihatası mümkün değildir; ve o kadar dardır ki iğneye mahal olamaz. Evet, bazen zerre içinde dönüyor, katre içerisinde yüzüyor, bir noktada hapsoluyor. Bazen de âlemi bir karpuz gibi eline alır ve kâinatı misafireten getirir, akıl odasında misafir eder. Bazen de o kadar haddini tecavüz eder, yükseğe çıkar ki Vâcibü’l-Vücud’u görmeye çalışır. Bazen de küçülür, zerreye benzer. Bazen de semavat kadar büyür. Bazen de bir katreye girer. Bazen de fıtrat ve hilkati içine alır.
İ’lem Eyyühe’l-Aziz!
Cenab-ı Hakk’ın insana verdiği nimetler, ister âfâkî olsun, ister enfüsî olsun, bazı şerâit altında insana gelip vusul buluyor. Meselâ, ziya, hava, gıda, savt ve seda gibi nimetlerden insanın istifade edebilmesi, ancak göz, kulak, ağız, burun gibi vesaitin açılmasıyla olur. Bu vesait, Allah’ın halk ve icadıyla olur. İnsanın eli, kesb ve ihtiyârında yalnız o vesaiti açmaktır.
Binaenaleyh, o nimetleri yolda bulmuş gibi, sahipsiz, hesapsız olduğunu zannetmesin. Ancak Mün’im-i Hakikî’nin kasdıyla gelir; insan da ihtiyârıyla alır. Sonra ihtiyaca göre, in’am edenin iradesiyle, bedeninde intişar eder.
İ’lem Eyyühe’l-Aziz!
Herhangi bir şeyin sonu ve âhiri intizam ve güzellikçe evvelinden aşağı olmadığı gibi, zâhiri ve sureti de sanat ve hikmetçe bâtınından güzel değildir. Öyle ise eşyanın iç yüzlerini ve nihayetlerini sahipsiz zannedip, tesadüflere havale etme. Çiçekle, çiçekten çıkan semeredeki eser-i sanat ve hikmet; çekirdekle, çekirdekten çıkan filizin eser-i sanat ve nakşından aşağı değildir. Binaenaleyh, Sâni-i Zülcelâl, hem Evvel’dir, hem Âhir; hem Zâhir’dir, hem Bâtın. “Ve hüve’s-Semîu’l-Alîm.” [O her şeyi hakkıyla işiten, her şeyi hakkıyla bilendir. (Bakara Sûresi: 137)]
İ’lem Eyyühe’l-Aziz!
Kur’ân’ın i’câzı tahrifine bir seddir. Evet, madem Kur’ân mu’cizedir; beşer onun taklidini yapamaz. Âyetleri başka kelâmlar ile tebdil edilmekle, tahrif ve tağyiri mümkün değildir. Çünkü müfessir, müellif, mütercim muharref üslûplarını, kisvelerini âyâtın kisvesiyle iltibas ettiremezler. Âyetlerde i’caz damgası vardır. O damganın altında olmayan kelâmlar, âyet addedilemez. Öyle ise i’caz tahrif ve tağyiri kabul etmez.
Mesnevî-i Nuriye, s. 107-108