Hırs, ihlâsı kırar, amel-i uhreviyeyi zedeler. Çünkü bir ehl-i takvanın hırsı varsa, teveccüh-ü nâsı ister. Teveccüh-ü nâsı müraat eden, ihlâs-ı tammı bulamaz.
(Dünden devam)
Hem çok âlimlerin (HÂŞİYE-1) ve ediplerin (HÂŞİYE-2) zekâvetlerinin verdiği bir hırs sebebiyle fakr-ı hale düşmeleri ve çok aptal ve iktidarsızların, fıtrî kanaatkârâne vaziyetleriyle zenginleşmeleri kat’î bir surette ispat eder ki, rızk-ı helâl, acz ve iftikara göre gelir, iktidar ve ihtiyâr ile değil. Belki o rızk-ı helâl, iktidar ve ihtiyâr ile makusen mütenasiptir. Çünkü çocukların iktidar ve ihtiyârı geldikçe rızkı azalır, uzaklaşır, sakilleşir. “Kanaat tükenmez bir hazinedir.” hadisinin sırrıyla, kanaat bir define-i hüsn-ü maişet ve rahat-ı hayattır. Hırs ise, bir maden-i hasaret ve sefalettir.
ÜÇÜNCÜ NETİCE: Hırs, ihlâsı kırar, amel-i uhreviyeyi zedeler. Çünkü bir ehl-i takvanın hırsı varsa, teveccüh-ü nâsı ister. Teveccüh-ü nâsı müraat eden, ihlâs-ı tammı bulamaz. Bu netice çok ehemmiyetli, çok cây-ı dikkattir.
Elhâsıl, israf, kanaatsizliği intâc eder. Kanaatsizlik ise, çalışmanın şevkini kırar, tembelliğe atar, hayatından şekvâ kapısını açar, mütemadiyen şekvâ ettirir. (HÂŞİYE-3) Hem ihlâsı kırar, riya kapısını açar. Hem izzetini kırar, dilencilik yolunu gösterir.
HÂŞİYE-1: İran’ın âdil padişahlarından Nuşirevan-ı Âdil’in veziri, akılca meşhur âlim olan Büzürcmehr’den (Büzürg-Mihr) sormuşlar: “Neden ulema, ümera kapısında görünüyor da, ümera ulema kapısında görünmüyor? Halbuki ilim, emaretin fevkindedir.” Cevaben demiş ki: “Ulemanın ilminden, ümeranın cehlindendir.” Yani, ümera cehlinden ilmin kıymetini bilmiyorlar ki, ulemanın kapısına gidip ilmi arasınlar. Ulema ise, marifetlerinden, mallarının kıymetini dahi bildikleri için ümera kapısında arıyorlar. İşte Büzürcmehr, ulemanın arasında fakr ve zilletlerine sebep olan zekâvetlerinin neticesi bulunan hırslarını zarif bir surette tevil ederek nazikâne cevap vermiştir. (Hüsrev)
HÂŞİYE-2: Bunu teyid eden bir hâdise: Fransa’da ediplere, iyi dilencilik yaptıkları için dilencilik vesikası veriliyor. (Süleyman Rüşdü)
HÂŞİYE-3: Evet, hangi müsrifle görüşsen, şekvâlar işiteceksin. Ne kadar zengin olsa da, yine dili şekvâ edecektir. En fakir, fakat kanaatkâr bir adamla görüşsen, şükür işiteceksin.
Lem’alar, s. 258
LÛGATÇE:
amel-i uhreviye: ahiretle ilgili amel, fiil, iş.
iftikar: kulun Allah’a karşı fakir, muhtaç olduğunu bilmesi.
ihlâs-ı tam: tam ihlâs, içtenlik, doğruluk; ibadet ve davranışlarda sırf Allah rızasını gözetmek.
makusen mütenasip: ters orantılı.
müraat etmek: gözetmek.
teveccüh-ü nâs: insanların teveccühü, ilgi ile yönelmesi.
ümera: emirler, idareciler.