"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bir çiçek destesi: “Bahar” ya da Risale-i Nur’da “Bahar” vurgusu

Prof. Dr. İlyas Üzüm
20 Nisan 2024, Cumartesi
Orta öğretim bilgilerinden hatırlanacağı üzere, ülkemizin de içinde bulunduğu Kuzey Yarım Kürede 21 Marttan 21 Hazirana kadar devam eden zaman aralığında bahar mevsimi yaşanıyor.

Ekvatorun altında kalan Güney Yarım Kürede ise aynı tarihlerde güz mevsimi idrak ediliyor. Hepimizin yakından gözlemlediği gibi, bahar gelince sıcaklar artıyor, kışın adeta ölen tabiat yeniden canlanıyor, kuruyan yaprakları yeşeriyor, ağaçlar çiçek açıyor, eriyen karlar ile su yatakları tekrar doluyor… Bu yönüyle bahar yeniden doğuşu, dirilmeyi ve tazelenmeyi ifade ediyor.

Yine basit düzeydeki bilgilerimizden hatırlıyoruz ki, mevsimler hem dünyanın sağ tarafına doğru yaklaşık 23.5 derecelik eksen eğilimine sahip olmasından hem de dünyanın güneş etrafında dönenceler arasındaki intizamlı dolanımından kaynaklanıyor. Böyle harika bir tasarımın ortaya çıkardığı mükemmel sonuçları düşündüğümüzde hem dünyamızın belli bir açıda eksen eğilimine sahip kılınmasının hem dünyanın güneş etrafındaki düzenli dolanımının arkasında mutlak bir ilim, irade ve kudretin bulunduğunu, bulunması gerektiğini anlıyoruz.

Kainat kitabında sayfa çevirir gibi geceden sonra gündüzü, kıştan sonra baharı getirerek kudretiyle mesaj veren Yaratıcı aynı hakikatleri kelâm sıfatıyla yaptığı konuşma olan Kur’an’da da dile getiriyor. Mesela, “Muhakkak ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde akıl sahipleri için ibretler vardır”1  ayeti gece ve gündüze dikkat çekerken, mevsim adı zikretmeksizin şu ayet de bahar mevsimine ve bahardaki dirilişi önümüze koyuyor: “Allah’ın rahmetinin eserlerine bak! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor! Şüphe yok ki ölüleri de elbette diriltecektir. O her şeye güç yetirendir.”2  Risale-i Nur’daki ifade ile “Kur’an kainatı okuyan kitap” olduğu için3  fizikî alemde gecede veya gündüzde, kışta veya yazda, baharda veya güzde meydana gelen fiil ve olayları Kur’an’ın gözlüğüyle okuyan bir mümin Yaratıcının hikmet ve rahmetini müşahede ederek imanını daha çok tahkim ediyor, daha çok sağlamlaştırıyor.

Uyanan toprağı, ısınan havası, yeşile boyanan tablosu, çiçek açan ağaçları, büyüyen kuzuları, dönen göçmen kuşları… ile hayatı yeniden şenlendiren “bahar”, dünyanın hemen her yerinde birbirinden güzel kutlamalarla karşılanıyor, çeşitli festivallere konu oluyor4, sanatçılara ilham veriyor. Yaratılışımıza yerleştirilmiş insanî donanımımızla baktığımızda, baharın bize bütün renkleri ve bütün güzelliği ile Yaratıcımızı tanıtan, Onun özelliklerinin yansımalarını görme imkanı veren bir mahiyet taşıdığını fark ediyoruz. Bundan dolayıdır ki Kur’an hem Rabbimizin rahmet, hikmet ve kudretini göstermesi hem de kıyamet sonrası dirilişin örneklerini sergilemesi bakımından birçok ayette bahardaki tecellilere temas ediyor. Mesela bir ayette, “Geceyle gündüzün birbiri ardınca gelişinde, Allah’ın gökten rızık indirip onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesinde, rüzgarları evirip çevirmesinde aklını kullanan bir toplum için deliller vardır”5  buyruluyor. Başka bir ayette de “Ölü toprak onlar için bir delildir. Biz onu diriltir ve ondan taneler çıkarırız da ondan yerler. Meyvelerinden yesinler diye biz orada hurmalıklar, üzüm bağları var ettik ve içlerinden pınarlar fışkırttık. Bunları onların elleri yapmış değildir. Hâlâ şükretmeyecekler mi?”6  buyrularak Allah’ın bahşettiği nimetlerinden bazı örnekler sayılarak şükre çağrı yapılıyor. Diğer bazı ayetlerde de hem toprağın baharda canlandırılmasına dikkat çekilerek bunun ahiretteki dirilmenin delilleri olduğuna hem de bu vesile ile Allah’ın rahmet ve kerem gibi sıfatlarına işaret ediliyor. 7

Kur’an’ın parlak bir tefsiri olan Risale-i Nur’da da çeşitli vesilelerle bahardan söz edilerek güçlü bir vurgunun bulunduğunu görüyoruz. Mesela dijital ortamdaki Risale-i Nur programından yaptığımız taramaya göre (sürümlerde küçük farklılıklar var) “bahar” kelimesi Külliyatın ana kitaplarından Sözler’de 46, Mektubat’ta 12, Lem’alar’da 14, Şualar’da 35 olmak üzere 107 defa (bütün Külliyatta tekrarlarla birlikte 200 civarında) geçiyor. Bu kullanımlarda zengin bir çeşitlilik olup burada - fikir vermesi açısından- ikisine işaret etmek istiyoruz: 

a) Bahar ve Esmâ-i İlahiye

Bir sanat eserinin, kendisini yapan sanatkârını çeşitli özellikleriyle tanıtması gibi varlık alemi de Sanatkârı olan Yaratıcısını çeşitli özellikleriyle yani isim ve sıfatlarıyla tanıtıyor. Bahar, O sanatkârın yer küresinde belli zaman aralığında gerçekleştirdiği fiil ve olayları ifade ediyor. Bu fiil ve olaylarda gerçekleşen adeta sayısız yaratma, hayatlandırma, şekillendirme, süsleme, ikram etme… gibi tecelliler Yaratıcının hâlık, muhyî, musavvir, müzeyyin, kerîm veya mükrim gibi esmâsını yansıtıyor. Risale-i Nur muhtelif münasebetlerle bu hakikate dikkat çekiyor. Mesela şu ifadelerde baharın ilahî kerem ve rahmete işaret ettiği belirtiliyor: “Bahar mevsiminde, cennet hurileri tarzında bütün ağaçları sündüs misal libaslar ile giydirip çiçek ve meyvelerin murassaatıyla süslendirip hizmetkâr ederek, onların latif elleri olan dallarıyla çeşit çeşit en tatlı, en musanna meyveleri takdim etmek… ne kadar cemîl bir kerem, ne kadar latîf bir rahmet eseri olduğu bedaheten anlaşılır.” 8 

Şu ifadelerde ise bahardaki yeni yaratılışta Allah’ın hafîz ve rakîb gibi isimlerinin tecellisine değiniliyor: “Görmüyor musun ki, koca baharın hep çiçekli, meyveli bütün mevcudâtı ve bunların kendilerine göre bütün sahâif-i a’mâli ve teşkilâtının kanunları ve sûretlerinin timsâlleri, mahdut bir miktar tohumcuklar içlerinde yazarak, muhâfaza ediliyor. İkinci bir baharda, onlara göre bir muhasebe içinde sahife-i amellerini neşredip, kemâl-i intizam ve hikmet ile koca diğer bir bahar âlemini meydana getirmekle, hafîziyetin ne derece kuvvetli ihâta ile cereyan ettiğini gösteriyor.”9  Başka bir paragrafta ise yeryüzü bir sofraya, bahar da o sofranın ikramlarla donatılmasına benzetiliyor: “Bütün yeryüzünü bir sofra-i nimet eden ve bahar mevsimini bir çiçek destesi yapan ve o sofranın yanına koyan ve üstüne serpen bir cevâd-ı kerim…” 10

Örnekleri çoğaltmak mümkün. Gerçekten bu nakilleri okurken yeryüzü sofrasındaki meyveleri içerikleriyle, tezyinatıyla, lezzetleriyle düşünüp, onları ihsan edeni; mun’im, rezzâk, rahîm, kerîm gibi isimleriyle daha yakından tanıyıp şükretmek gerekiyor.

b) Bahar ve Haşir

Kur’an-ı Hakim’in usûlünü takip eden Risale-i Nur haşir yani kıyametten sonra yeniden dirilip toplanma konusunu, dünyada gerçekleşen örnekler üzerinden aklı ikna edici olarak harika bir surette temellendiriyor. Bu bağlamda bahardaki dirilişi “haşr-i baharî” şeklinde anıyor, baharın her gününde, her haftasında nebatat taifelerinin kafile kafile hayatlandırılmasını dikkate sunuyor. Bu bakımdan Külliyat’ta “bahar” vurgusu sayı olarak en çok Haşir Risalesinde görülüyor (zeyillerindeki sayılarla birlikte 40 civarında). Bu risalenin bir paragrafında şöyle deniyor: “Haşr-i baharîde görüyoruz ki, beş altı gün zarfında küçük ve büyük hayvanât ve nebâtâttan üç yüz binden ziyâde envâı haşredip neşrediyor. Bütün ağaçların, otların köklerini ve bir kısım hayvanları aynen ihyâ edip iâde ediyor. Başkalarını ayniyet derecesinde bir misliyet sûretinde icâd ediyor. Halbuki, maddeten farkları pek az olan tohumcuklar o kadar karışmışken, kemâl-i imtiyaz ve teşhis ile, o kadar sürat ve vüs’at ve suhûlet içinde, kemâl-i intizam ve mîzan ile, altı gün veya altı hafta zarfında ihyâ ediliyor. Hiç kàbil midir ki, bu işleri yapan Zâta bir şey ağır gelebilsin, semâvât ve arzı altı günde halk edemesin, insanı bir sayha ile haşredemesin?” 11

Yine Külliyat’ta, kainattaki parçaların birbiriyle kopmaz ilişkisi dolayısıyla, en küçük bir varlığın var edilebilmesi için bütün kainatın var edilmesi gerektiği bağlamında, Yaratıcının kudretinin “mutlak” yani sınırsız olduğu ifade olunuyor. Bu hakikat çiçek ile bahar, bahar ile cennet arasında ilişki kurularak şöyle ifade ediliyor: “O vâhidir, ehaddir, her şeye kâdirdir. Hiçbir şey Ona ağır gelmez. Bir baharı halk etmek bir çiçek kadar Ona kolaydır. Cenneti halk etmek bir bahar kadar Ona rahattır…”12 

Külliyat’ta yine Haşir Risalesinde “bahar dahi mahşernüma bir meyvedar ağaçtır” denilerek bahar sayısız haşir örneklerini gösteren yahut sergileyen ağaca benzetiliyor.13  Nihayet aynı Risalede bahar kelimesinin en çok geçtiği yer haşirde “cesetlerin def’aten inşası” bahsidir. Müellif burada, bu hakikati bahar mevsiminde birkaç gün zarfında umum ağaçların, umum yapraklarının önceki baharın aynı gibi birden ve mükemmel bir şekilde yaratılmasıyla açıklıyor; paragrafın sonunda sineklerin yaratılmasına işaret ederek şöyle diyor: “…Her baharda sair kabileler ile beraber birkaç gün zarfında inşaları ve ihyaları, haşirleri elbette kıyamette ecsâd-ı insaniyenin inşasına bir misal değil, belki binler misaldirler.” 14

Görüldüğü gibi müellif Haşir Risalesinde, hepimizin gözü önünde cereyan eden “bahardaki diriliş”e vurgu yaparak bu dirilişi gerçekleştiren kudretin ahirette de insanları hayatlandırcağını, bu yönüyle baharın mahşerin hakikatini gösteren sayısız örnekler olduğunu dile getiriyor.

***

Risale-i Nur’da “bahar” kelimesi hem mevsim olarak hem de mecazi olarak “manevi diriliş” anlamında pek çok yerde kullanılıyor.

Mesela, “…Ne yapayım, acele ettim kışta geldim; sizler cennet-âsâ bir baharda geleceksiniz”15  ifadesi mecazi kullanıma örnek teşkil ediyor. Kelimenin sözlük anlamına uygun olarak kullanımının dikkat çeken örneklerinden birisi de “sabah namazının evvel-i bahar zamanına… işaret ettiği, ondaki şuunât-ı ilahiyeyi hatırlattığı”16  şeklindeki açıklamadır. Yine başka bir kullanımda şu ifadeler de etkileyici görünüyor: “İşte cennet bir çiçektir. Huri taifesi dahi bir çiçektir. Rû-yi zemin dahi bir çiçektir. Bahar da bir çiçektir.”17  Aynı sayfanın biraz altında yer alan ifadeler de bizi esmâ okumaya davet ettiği için çok anlamlıdır: “Eğer bir çiçekte esmayı okuyamıyorsan ve vâzıh göremiyorsan; cennete bak, bahara dikkat et, zemin yüzünü temaşa et. Rahmetin şu büyük çiçekleri olan cennet ve bahar zemininde yazılan esmayı vâzıhan okuyabilirsin, cilvelerini ve nakışlarını anlar, görürüsün.” 18 

Sonuç olarak “bahar” yeryüzünde, belli zaman aralığında meydana gelen fiiller, yaratılışlar ve yeniden canlandırmalar olduğu için hem Yaratıcının isim ve sıfatlarını tanıtan yönü hem ahiretteki dirilişin numunesi ve ispatı olması sebebiyle -ismi zikredilmeksizin- iki yönü itibariyle de birçok ayette konu edilmiştir. Kur’an’ın bu tavrı, onun özgün bir tefsiri olan Risale-i Nur’a da yansımış ve Risalelerde çok sayıda gönderme yapılarak her iki yönü bakımından güçlü bir bahar vurgusu ve okuması yapılmış görünmektedir.

Dipnotlar:

1- Âl-i İmran 3/190., 2- Rum 30/50., 3- Said Nursi, Sözler (İstanbul 2020, YAY), s. 32., 4- Bu festivallerden mesela Çiçek Festivali (İzmir, Bayındır), Enginar Festivali (İzmir Urla), Kuzugöbeği Mantar Festivali (Muğla, Fethiye) örnek olarak verilebilir., 5- Casiye 45/5., 6- Yâsin 36/33-36., 7- Mesela bk. Fussilet 41/39, Bakara 2/164, Nahl 16/65, Ankebut 29/63., 8- Said Nursi, Sözler, s. 61., 9- A.g.e., s. 73., 10- A.g.e., s. 31., 11- A.g.e., s. 76., 12- Said Nursi, Mektubat (İstanbul 2020, YAY), s. 222., 13- Sözler, s. 72., 14-A.g.e., s. 106., 15- Münazarât (Eski Said Dönemi Eserleri içinde, İstanbul 2017, YAY), s. 193., 16- Sözler, s. 40., 17- A.g.e., s. 594., 18- A.g.e., s. 594.

Okunma Sayısı: 5994
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı