Yurt dışı seyahatinde bulunmamdan dolayı, Bayram Yüksel Ağabeyin vefat tarihi günü olan 19 Kasım’a, onu yâd etmek ve fatihalara vesile olmak için, maalesef gününde yazamadım.
Halbuki, Üstad’ın has talebelerinden ve yakın hizmetinde bulunanlardan, en çok münasebet ve hatırası olan ağabeyimdi.
Onunla yaşadığımız hatıraları tekraren hatırlatıp, rahmete vesile olmasını diliyorum.
19 Kasım 1997 tarihinde, Risale-i Nur hizmetleri için gittikleri Almanya’dan Türkiye’ye dönerken, Bulgaristan’da geçirdikleri bir trafik kazası neticesinde vefat eden Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin talebelerinden Bayram Yüksel Ağabey ve beraberindeki Ali Uçar ve Mehmed Çiçek’in vefatlarının yirmi yedinci sene-i devriyesi.
Bayram Ağabey, çok acaib bir insandı. Üstad’ına “sadakatte timsal” bir şahsiyetti. Biz ondan çok şeyler öğrenmiştik. Ankara’daki “27 dershanesi”ne gittiğimiz zamanlarda çok velî hâllerine şahid olmuştuk.
Bir, iki misâl verelim. 70’li senelerin ilk yarısında, Ankara’da, bazı ağabeylerle bir sohbet meclisindeydik. Sohbete Bayram Ağabeyi de davet etmiştik. Geleceğini ifade edince, onu 27’den alıp getirme işi bana düşmüştü. Arabayı benim sürdüğümü (20 yaşlarındaydık) görünce, biraz şaşırdı ve “Kardeş, maşaallah sen de şoförmüşsün!” dedi ve ilâve etti: “Sen, benim de şoför olduğumu biliyor musun?” “Yok, ağabey, daha yeni duydum” dedim. “Yaaa kardeş, ben de şoförüm. Ama Üstad Hazretleri beni araba sürmekten men etti. Onun sözü üzerine, o gün bugündür araba sürmüyorum” dedi.
Bizlere, ders okuma hususunda; kardeşim, mümkün oldukça, yarım saati geçirmeyin, en fazla 40 dakika. Ondan sonra, insanın dinleme hassası dağılıyor” derdi.
Yine o senelerde Ankara menşe’li bir “Yeni Asya” muarızlığı vardı. Biz de, birkaç arkadaş yanına gitmiştik. İçeri girdiğimizde birkaç zatla sohbet ediyordu ve biz daha sormadan, onlara, şu sözleri söylemişti: “Gazetede [Yeni Asya] Üstad’ımızın hayatı neşroluyor. (N. Şahiner’in yazdığı tarihçe-i hayat). Gazeteye muarız olan, Üstad’ımıza muârız olur. Üstad’a muârız olmak, Risale-i Nur’a karşı gelmektir.” O zaman bunları not ederek düştüğümüz tarih de; 10 Nisan 1974” idi.
Ankara’dan ayrılıp, Isparta’ya yerleştikten sonra, on sene kadar görüşememiştik. 1983 senesinde Isparta’ya dört ay kısa dönem askerlik için gitmiştik. Bir izin dönüşü Isparta terminaline inince, birliğe gitmeden önce, “Bayram Ağabeyi bir ziyaret edeyim!” diye (meğer, bu ziyaretim, onu dünyada iken, son görüşüm olacakmıştı) yanına gittim. Beni görünce çok sevindi. Ziyaretten sonra birliğe gideceğimi söyleyince, beni bırakmadı. “Kardeş, yarın sabah teslim ol, bir şey olmaz. Gece burada istirahat et öyle git!” dedi. Sözünü dinledim ve kaldım. Sabah birliğe gidince bir baktım, Pazar günü teslim olan arkadaşlar sıkıntılı. Ne olduğunu sorduğumuzda, önlerine, çuvallarla, patates ve soğan koyup, onlara soydurmuşlar. O zaman içimden dedim ki “Bayram Abim, Allah senden razı olsun!” Evet, nurlu davanın nur yolunda hükmen şehid olan bu ağabey ve kardeşlerimizin cenazesini, Bulgaristan, zorluk çıkartarak vermiyordu.
Bunu haber alan Mehmed Kutlular Ağabey, o zaman Cumhurbaşkanı olan Süleyman Demirel’i hemen arayarak haber veriyor ve yardım etmesini söylüyor. Zaten, ”Üstad, Nur talebeleri ve Risale-i Nur’lara dost olan Demirel, derhal, resmî kanalları faaliyete geçirerek, Bayram Ağabey ve diğerlerinin cenazesini, Türkiye’ye getirttiriyor. Allah, o zatların hepsine rahmet eylesin!