"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kalp, Allah’In sIrça sarayI

Nurban Kaya
23 Ağustos 2012, Perşembe
İnsan, eşref-i mahlûkât, yani yaratılmışların en mükemmelidir. Onun kalbi ise nazargâh-ı İlâhîdir. Hadîs-i kudsî olarak nakledilen bir rivâyette, “Ben yere göğe sığmam. Bir mü’min kulumun kalbine sığarım.” (Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, II, 195) buyrulmaktadır. Bütün bunlar, insanın muhterem mevkiini ifâde etmekte ve onun hatırını veya kalbini kırmanın, ne derece ağır bir cürüm olduğunu ifâde etmektedir.
İmam-ı Rabbânî Hazretleri buyuruyor ki:
“Kalp, Allahü Teâlânın komşusudur. Allahü Teâlâya kalbin yakın olduğu kadar hiçbir şey yakın değildir. Mü'min olsun, asi olsun, hiçbir insanın kalbini incitmemelidir. Çünkü asi olan komşuyu da korumak lâzımdır. Sakınınız, sakınınız, kalbi kırmaktan pek sakınınız! Allahü Teâlâyı en ziyade inciten küfürden sonra, kalp kırmak gibi büyük günah yoktur. Çünkü Allahü Teâlâya ulaşan şeylerin en yakın olanı kalbdir.“
“Bu gönül evinin içinde kimin bulunduğunu biliyorsanız, bu gönül sahibinin kapısı önünde ettiğiniz terbiyesizlik nedendir?” (Mesnevî)
Aslında bir mü'mini kırdığında hem Ezelî Ebedî kalplerin sultanını Allah’ı (c.c.) kırmış, hem de kâinatın bir küçültülmüş örneği misâl-i musağğar olan insanın kalbini kırmış oluruz. Kalbi kırılanı sarıp sarmalamak, zor gelir insana. Hâlbuki çok kolaydır iki tatlı sözle gönül almak. Söyleyince eksilir, biter sanırız. Bilsek kaynaktan çıkan su gibi, tertemiz yenisi fışkıracak gönüllerden... O yaralı gönlün acısını, yangınını söndürecek... Bir insanı ferahlatmak, rahatlatmak kadar güzel bir şey var mı? “Kim, arkadaşının bir dünya sıkıntısını giderirse, Allah da onun âhiret sıkıntılarından birini giderir. Kim, bir kardeşinin ihtiyacını karşılarsa, Allah da onun ihtiyacını karşılar. Kim, bir kardeşinin ayıbını örterse, Allah da dünya ve âhirette onun ayıbını örter. Kul, bir dostunun yardımında bulunduğu müddetçe, Allah da kulun yardımında bulunur.” (Hadis-i Şerif)
Anne çocuğunu, evlât annesini, eş can yoldaşını, arkadaş sırdaşını, kardeş kardeşini, insan Yaradanının dediklerini anlamıyor, anlamazdan geliyor. Ne yapmamız gerektiğini biliyoruz, ama nefsimize zor geliyor, hayata geçirmek, yaralı kalbe şifa olmak, devâ bulmak... Dinimiz de insanlığa hep hoşgörüyü, alçakgönüllü olmayı, merhameti ve kalp kırmamayı öğütlemiştir. Yalnızca öğütlemekle kalmamış, Peygamberimiz de (asm) bunu bütün insanlığa yaşantısı ve ahlâkıyla göstermiştir. İnsan fıtrat gereği iyilik üzere yaratılmıştır. Kötülük yoktur hamurumuzda. Hamura kötülük katmak, yorgunu yokuşa sürmek, düşeni ezmek bizim nefsimizden... Şeytana kardeş olan kötülüğe ortak olmayalım.
Kalp, Allah’ın sırça sarayıdır. Mevlânâ’nın meşhur sözüdür: “Kâbe, Azer’in oğlu Halil İbrahim’in yaptığı bir binadır. Kalp ise, yüce Allah’ın nazargâhıdır. Bu sebeple, bir gönül yıkmak, bin Kâbe yıkmaktan daha kötüdür.”
Örnek olarak insanların uyuyan kalplerini uyandırmak için şöyle bir soru yöneltilse: “Kâbe’yi yıkabilir misin?” Cevap olarak; birçok kişi “Tövbe hâşâ neden yıkalım mübarek yerleri?” derler. Ama “Kalp kırar mısın?” denilse! Günde bin defa yıkar, farkına bile varmayız. Bazen sözle bazen hareketle yaparız bunu. Ama dönüp bakmayız bile, kırılan var mı? Kırılan kalplerden, süzülen gözyaşı var mı? Hatayla, yanlışlıkla, bazen istemeyerek yapılan şeyler, yanlış anlaşılmalar olabilir. Yine de telâfi etmek lâzım. Yaralı kalbe merhem olmak o kırılan kalpten nemlenen gözün, küçük bir pınar gibi akan yaşları şefkat mendiliyle silmek, büyük erdemdir. Güneşin sıcak yüzü gibi sımsıcak sözlerle deva olmak hem mahzun kalbin sevinci olur, hem de iyilik fıtratıyla yaratılan kalbimize sonsuz mutluluk, sürur verir.
Belki bu yazıları okuyunca; hepimize çok tanıdık bildik konular gelebilir. Ama bilmek bazen yetmez, insan cesedi her an tecdîd hâlinde ve hücreleri yenilenmektedir. Her an hücrelerimiz yenilendiği için imanımızın da, bildiklerimizin de tekrara ve altının çizilmesine ihtiyacı vardır.
Din büyükleri buyuruyor ki:
Her günah, îmânı tehlikeye sokmaya sebep olabilir, ama şu üç günahın tesiri daha kuvvetlidir:
1- İmân nimetine şükretmemek
2- İmânın gitmesinden korkmamak
3- Mü’minleri incitmek, kalplerini kırmak
Bu kadar önemli olan bir noktaya çok dikkat edelim. Hadislerde, sözlerde her yerde büyük önemle anlatılan sırça sarayı kırmaktan sakınalım. Bin düşünüp bir söyleyelim. Söylerken de ya hayır söyleyelim ya da sükût edelim.
Allah’ım incinmekten ve incitmekten, zalim olmaktan ve zulme uğramaktan, yaşarmayan gözden, ürpermeyen kalpten Sana sığınırım.
Kalplerinizden sevgi ve merhamet eksik olmasın inşaallah.
Okunma Sayısı: 15047
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • fatih temir

    8.11.2012 00:00:00

    Sayın Nurban hanım yazılarınızı zevkle takip ediyorum.Allah razı olsun kaleminize yüreğinize sağlık. Bu yazınızı okuduğumda çok sevdiğim bir sözü paylaşmak istedim.

    Dünyayı gezdim dolaştım giymedim başıma taç,
    Ne zengini tok gördüm, ne fakiri aç.
    Allahım öyle bir fevzi kanaat ver ki,
    Değil namerde eyleme merde muhtaç,
    Bak şu çeşmenin haline su içecek tası yok,
    Kırma kimsenin kalbini yapacak ustası yok......
    saygılarımla....

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı