"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Her günü son Ramazan gibi bilelim

Nurban Kaya
07 Ağustos 2012, Salı
Daha çocukluğumuzda öğretildi oruç tutmanın değeri, önemi. Şartlar ne olursa olsun sıcak soğuk, aç susuz sabretmenin değeri... Öyle, “Bugün sıcak tutmasın, yarın sınavı var yazık” demeden... Bizim çocukluğumuz da aynen şimdi geçirdiğimiz Ramazanlar gibi, çok sıcaklarda geçti. 10-12 yaşlarındaydık. Şimdiki çocukların hatta büyüklerin tuttukları oruç, çok kolay ve hâlâ zorlanıyorlar. Hatta bazıları “Dayanamıyoruz” deyip, tutmuyorlar bile.
Bizim zamanımız zordu ve öyle gölge altında da değildik. Tüm halk eskiden tarımla uğraştığı için tarla bahçe işleriyle çalışırdı. Bizim de herkes gibi bu işlerimiz vardı. Yaşımızın küçük olması ya da oruçlu olmamız bizi evde bırakacakları anlamına gelmezdi. Tercih yapacaksın: Ya tarlaya yardım etmeye gideceksin ya da evde kalıp ev işlerini ve yemekleri yapacaksın. Sıcak yaz günü bile olsa, evde kalmak iyiydi tabiî, çünkü en azından gölgede, serindesin. Eğer ki, tarlaya gitme sırası sana geldiyse yandın! Çünkü harman yapılıyor ya da hazırlıkları yapılıyor ve sen en basit görev olarak bile olsa güneşin altındasın. Sıcaktan dilin damağın kurur, ama yapacak bir şey yok, akşam olmasını beklersin. Eve gelince de soğuk suyun altında orucunu sakatlamadan elini yüzünü yıkar, serinlemeye çalışırsın. Çocukluk işte, yine de yorgunluk nedir bilmezdik. Koşa koşa sokağın başına geçer, caminin ışıklarının yanmasını heyecanla beklerdik. Ve ezanla birlikte uçarcasına eve koşardık. O yenen sıcacık tarhana çorbasının tadını şimdi saray sofrası olsa vermiyor. Belki çocuk olmanın verdiği o rahatlık, belki de eskilerde kalan ve kaybolan kişilere özlem.
Büyüklerimizin yaptığı gibi, çocuklarımızı daha küçükken alıştırmak gerek namaza, oruca, iyilik yapmaya, güler yüzlü olmaya... Tuttuğu orucu, sofra başında ailesiyle birlikte iftar sevincini yaşamaya... Başarmış olduğunun hazzını duymaya... Bir komşusunun ya da büyüğünün çantasını taşımaktan, yardım etmekten mutlu olmaya... Helâli haramı bilmeye... Kendimize ait olmayan bir elma dalına uzanılmayacağına... Arkadaşının verdiği emanet bisikletin, malı gibi korunacağına... İnsan olmayı, en güzeli de iyi insan olmayı öğretmeliyiz. İmanla yoğrulan o minik bedenler ileride hiç zorlanmazlar. Neden oruç tuttuğunu, neden aç susuz kaldığını bilir, sabrederler.
Bu zorlukları yaşamamış, Allah sevgisini, ibadetin tadını alamamış birçok insanlar var demek ki, Ramazan ayını, o her ânına milyonlar ücret ödenebilecek, altın hükmündeki günleri bom boş geçiriyorlar. Kur’ân-ı Kerim’in her harfine binler, yüz binler ecir varken, ya el işi ya da dizi seyrederek, ya da temizlik yaparak, erkeklerse kahvelerde oyun oynayarak amaçsız oturarak o güzelim günlerini heba ediyorlar. Düşünün, bir ay boyunca altınlar, zümrütler, yakutlar... en değerli hazineler dağıtılıyor ve biz kullara “Buyur“ ediliyor; ama biz hayır olmaz deyip elimizin tersiyle itiyoruz. Hiç akıl mantık alır mı? Gelin, şu güzel günlerimizi bâki yapalım. Sadece namaz oruçla da yetinmeyip; dilimizde Allah zikri, kalbimizde sadaka fikri, bedenimizde şükür ilmi ile hemhâl olalım. Çevremizdekileri uyaralım. Kendimizi kurtarmak yetmiyor. “Bir adamın imanını kurtarmak, on adamı velî yapmaktan daha sevaplı bir hizmettir.” (Kastamonu Lahikası, 52. Mektub)
Bir dahaki Ramazana belki erişir belki erişemeyiz. Her Ramazanı son Ramazan günü bilelim, her namazı son namazımız bilelim. Yarın diyenler için yarın gelmeyebilir. Bu yıl gerek Ramazan Risâlesi, gerekse bu konuyla ilgili okuduğumuz kitaplar, yazılar bu değerli günlerin anlamını daha da ziyadeleştirdi. Feyzimiz arttı. Daha bir oruç tutma aşkı geldi. Akşam olunca sevgiliye kavuşmak olunca işin ucunda sevda da büyük oluyor. Hem maddî anlamda ailemizle aynı sofra başında oluyoruz, hem de tüm kâinatla birlikte kocaman manevî bir sofra etrafında buluşuyoruz. Ne kadar güzel bir buluşma değil mi? Soframızı büyütmek ve o rızıklarımızı ebedî taam yapmak niyeti ve duâlarıyla.
Okunma Sayısı: 1052
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı