Günümüzde annelerin dilinde dolaşan şikâyetlerin başlarında gelir oldu çocuklarımızın hırçınlığı.
Öyle ki anneler zaman ve mekân fark etmeksizin çocuklarının bu hırçınlıklarını ön plana çıkarmaya başladılar. Hatta maalesef bazen çocuklara seslerini yükseltmeye kadar gidebiliyorlar. Dillerden düşmeyen dert; bu çocuk neden hırçın?
Evet bu kesinlikle sorulması gereken bir soru, ama önce anne-babanın kendisine sorulmalı “bu çocuk neden hırçın” diye. Oysa o çocuk doğduğunda böyle değildi. Hatta birkaç ay öncesine kadar da böyle bir sıkıntınız yoktu. Ne zaman ki çocuk artık bebeklikten çıkıp da şahıs olma yolunda bir takım emareler göstermeye başladı; iş de o zaman çocuklardaki bu hırçınlıklar başgösterdi. Aslında şahıs olma emareleriyle değil de annelerin bu emareleri anlamaması yahut anlamlandıramamasından dolayı da diyebiliriz.
Çocuklarımız, küçük incilerimiz, en kıymetlilerimiz o kadar mükemmel bir fıtrat ile dünyaya geliyorlar ki; bu yaratılışın hiçbir köşesinde hırçınlığın belirtisi yok. Eğer ki çocuklarımız bu olumsuz davranışı göstermeye başlamışsa orda anne babalara müthiş bir ikaz veriyorlar aslında; “Bir şeyler olması gerektiği gibi gitmiyor sevgili annem, sevgili babam” demek istiyorlar.
Peki ne olabilir bu şeyler? Şöyle ki; çocuk ihtiyacı olan sevgiyi gerektiği kadar alamıyor olabilir, kendi mizacına, karakterine uygun muamele yerine, aksi bir muameleye tabi tutuluyor olabilir. Ruhunu huzursuz edecek şiddet ve hakaret ihtiva eden aile yahut sosyal ortamlarda bulunmak zorunda kalmış olabilir. Fizikî, biyolojik ve sosyal yönden henüz yeterliliğe erişmediği halde medya unsurlarına maruz kalmış olabilir. Bunun gibi sebepler arttırılabilir. Burada en önemli husus şu ki; bir şeyler çocuğun yaratılıştan gelen o eşsiz kişiliğine zarar vermeye başlamış ve çocuk yine yaratılışın gereği olarak bu durumdan memnun olmadığının sinyallerini en yakınındaki anne ve babaya vermeye başlamıştır. Ebeveynler böyle durumlarda çocuklarından daha çok şikâyet etmek, daha çok yorulmak bu durumun içinde boğulup kalmak yerine; gelen ikazı bir an önce dikkate alıp gereken neyse yapmak için kolları sıvamalı. Yoksa her geçen gün, her geçen senenin; çocuğumuzla aramıza daha farklı sorunlar, daha farklı uçurumlar olarak dönme ihtimali çok yüksek.
Bu hırçınlık sebeplerinden, üzerinde durmak istediğim asıl konu ise, sabırsız ebeveynlerin tutumları. Çünkü zaten sebeplerin genelinin temelinde sabırsızlık yatıyor. Çocuk yeterli sevgiyi almıyor ise, demiştik. Çocuk bu sevgiyi neden alamaz, ona neden sabır gösterilemez? muhtemel ki annenin bu sevgiyi ve ilgiyi yönelttiği başka kaynaklar vardır. Eve yeni gelen kardeş, aşırı şekilde anneyi meşgul eden sosyal çevre, şahsî meraklar hobiler, hayatımızı bir zindana çeviren aşırı temizlik, düzen vs. takıntılar. Bunlar ebeveynin özellikle de annenin hayatında öyle bir yer etmiştir ki, çocuk anne-baba sevgisine hasretken bu sevgi başka mercilere taşarcasına verilir hale gelmiştir. Zavallı anne bunun farkında olmadan çocuğundan alıp oraya buraya savurduğu sevginin ve sabrın bedellerini çocuğuyla bağlarını kopararak öder hale gelir…
Çocuğun karakterine aksi muamelede bulunmak da farklı sorunlar doğuruyor elbet. Meselâ çocuğun yapısı sakin, ağır hareket edebiliyor, bir şeyi yaparken kendi için ne zaman o şey tamamlanmışsa o zaman onu terk edebiliyor ya da sizin bir kerede anlayıp geçtiğiniz bir şeyi çocuk iki kez dinleyip daha farklı boyutlardan düşünebiliyor. Ama anne baba o kadar sabırsız ki; çocuk bir an önce söylenene cevap vermeli, bir an önce önündeki işi yapıp bitirmeli, bir an önce bulunduğu ortamdan ayrılabilmeli. Halbuki çocuk için o an oradaki iş, belki de dünyanın en önemli meselesi. Bundan haberi olmayan ve tabiî olarak bu duruma saygısı da olmayan anne babalar başlıyorlar söylenmeye. Bu davranış bazen çocuğa hakaret boyutuna da dönüşebiliyor. Uyuşukluğu, sözden anlamazlığı, hatta zekâsında bir tür geriliğin olduğuna kadar ileri gidebiliyor anne babalar. Durum çok daha vahimleşmeye başlıyor tabi. Karaktere, kişiliğe yapılan saldırıların tamiri çok çok daha zor olabilir oysaki değil mi?
Çocuğun içinde bulunduğu saygısız sevgisiz aile ortamı var bir de tabi. Her gün her vakit birbirine kızan, karşısındakini azarlayan, söyleyeceklerini aşağılayıcı bir dille söyleyen insanların arasında, çocuğun nasıl sakin bir yapı da olmasını bekleyebiliriz ki? Ebeveynlerin hayata ve birbirlerine karşı sabırsızlığı öyle had safhada ki, çocuk da bu sabırsız muamelenin karşısında hırçınlaşmadan edemiyor. Derdini anlatmanın yolunu hırçınlıkta bulabiliyor bazen.
Bir de şu başımıza nimet mi musîbet mi gönderilmiş bilemediğimiz teknoloji var tabi. Kullanışımıza göre elbette büyük nimet, ama biz bu televizyonları, tabletleri, telefonları çocuğumuzu oyalaması hatta başımızdan alması için kullanıyorsak işte o vakit tehlike büyük. Hem de sanılandan çok daha büyük. Gün içinde çok daha güzel aktiviteler yapabilecek minik enerji depolarını, bir kutunun karşısına oturtup saatlerce orada gördüklerini –hem de iyi kötü ayırt etmeden hepsini- o masum zihnine doldurmasını sağlamak pek de vicdan işi olmasa gerek. Çoğu annenin çok kolayına geliyor. Neden mi? Çünkü annenin çocuğuyla ilgilenmeye sabrı yok. Onun sabrını sarf edebileceği çok daha önemli (!) meseleleri var. Yine bir sabırsızlık kurbanı olan çocuksa o cihazlar karşısında her türlü görüntüye maruz kalabiliyor. Bazen çok korkuyor, bazen çok heyecanlanıyor. Bazen daha önce hiç duymadığı bir hakareti zihninin orta yerine yerleştirebiliyor. Hele ki yayın sübliminal mesaj muhtevalı ise; zihne geleceğe dönük çok büyük ahlâkî yıkımlar meydana gelebiliyor.
2,5 yaşındaki çocuğumun dilinde oyun oynarken dolaşan “adaletsiz dünya” sözü; o an beynimde şimşekler çakmasına sebep olmuştu. Bunu nereden duyup bu derece içselleştirebileceğini düşünürken bu tabirin bir çizgi filmde geçmesiyse ikinci büyük şoku yaşattı. Zaten eleyip izlettiğimiz çizgi filmleri daha sık elememiz gerektiğine kanaat getirdim. Öyle ki 2,5 yaş; dünyanın adaletsiz olduğu gibi vahim bir kanaate varmak için çok çok erken değil mi sizce de? Öyle ki yaşadığı dünyanın adaletsizliğine inanan şahısların sağlam kişilik oluşturmasını beklemek komik olur elbette.
Gelgelelim sevgili ebeveynler çocuklarımıza gösteremediğimiz sabır; çok daha büyük yaralara, ileriye dönük daha tamiri zor acılara sebep oluyor. Hırçınlık bunun en önemli belirtisi. Eğer çocuğunuzda bu belirti görülmeye başladıysa; bir an önce anne baba kendisine bakmalı. Nerede yanlış yaptığını sorgulamalı. Muhtemel ki altından sabır yönünden eksiklerinin getirdiği sonuçlar çıkacak… Şimdi çocuk eğitiminde en önemli kamçı olan sabrı, sil baştan sorgulamak gerek… Bunun içinde yine sabretmek gerek vesselâm… Daha güzel şahıslar ve gelecekler için…
Çocuk eğitimi ile ilgili önemli makaleler:
Risale-i Nur'dan: Çocuklar küçük yaşlarda kuvvetli bir iman dersi almalı
Bir çocuk, küçüklüğünde kuvvetli bir ders-i imanî alamazsa, sonra pek zor ve müşkül bir tarzda İslâmiyet ve imanın erkânlarını ruhuna alabilir. Adeta gayr-ı müslim birisinin İslâmiyeti kabul etmek derecesinde zor oluyor, yabani düşer.
Okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/risale-i-nur-dan/cocuklar-kucuk-yaslarda-kuvvetli-bir-iman-dersi-almali_205755
Uzmanlardan ailelere önemli tavsiyeler: 'İyi' çocuk yetiştirmenin püf noktaları...
Uzman Psikolog Gamze Eser, çocuklarla iletişim kurarken kullanılan cümlelerde özen gösterilmesi gerektiğini vurguladı.
Çocuklarla kolay iletişim kurulabileceğini belirten Eser, “Onları uyarırken hep olumlu sözcükler kullanmaya özen gösterirseniz sizi anladıklarını ve uyarılarınızı dikkate aldıklarını fark edeceksiniz.” dedi.
Okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/aile-saglik/uzmanlardan-ailelere-onemli-tavsiyeler-iyi-cocuk-yetistirmenin-puf-noktalari_392573
Psikolog Merve Koyuncu: Çocuklar, hata yapar
Şunu hatırda tutmak lazım. Hata yapmak bu dünyada en çok çocukların hakkı. İlâhî sistem bile belli bir yaşa kadar ona ceza vermiyor ve hiçbir yaptığından mesul değil.
Okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/roportaj/psikolog-merve-koyuncu-cocuklar-hata-yapar_403170
'İyi' çocuk yetiştirmek...
Okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/aile-saglik/iyi-cocuk-yetistirmek_386017
Cenab-ı Hakk'ın değerli emanetleri: Çocukların talimi ve manevi eğitim
Cenab-ı Hakk'ın bir güzel emaneti ve hediyesi olan çocukların eğitimi oldukça önemlidir.
Çocukların öncelikli hedef olarak hem dünya hem de ahiret hayatlarını tehlikelerden korumak ve çocukların maddi ve manevi ihtiyaçlarını gidermek anne ve babaların en önemli vazifelerindendir.
Konuyla ilgili olarak Yeni Asya Eğitimci Yazarı Abdülbaki Çimiç'in Risale-i Nur Külliyatı'nan ilhamla kaleme aldığı önemli makaleyi istifadenize sunuyoruz;
http://www.yeniasya.com.tr/aile-saglik/cenab-i-hakk-in-degerli-emanetleri-cocuklarin-talimi-ve-manevi-egitim_364460
Çocuk eğitimine dair anekdotlar
Tesettür Risalesi’ni okuyan herkesin ezberindedir; Üstadın annesi için söylediği, “seksen bin zatlardan aldığım dersten kuvvetlidir, annemden aldığım manevî telkinat” şeklindeki sözleri…
Okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/aile-saglik/cocuk-egitimine-dair-anekdotlar_369016
Cenab-ı Hakk'ın değerli emanetleri: Çocuk eğitiminin püf noktaları...
Okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/aile-saglik/cenab-i-hakk-in-degerli-emanetleri-cocuk-egitiminin-puf-noktalari_378568