Baştan söylemek isterim ki bu yazıyı, 30 yaşında bekâr bir erkek olarak yazıyorum.
Malumunuz, kimi yaşlıların gençleri kınamakta kullandığı temel şeylerden biri, “Biz zamanımızda hemen evlenirdik. Bu gençler de evlenmiyor.”dur. Hâlbuki bu durumda da her olumsuz durum gibi, toplumun her bir kesiminin payı vardır. Bu yazıda da maddeler hâlinde gidelim
1) Önceki nesillerde insanlar, birbirlerine uygun gördükleri bekâr gençleri birbirlerine tavsiye ederlerdi. Hatta bugünün yaşlılarının çoğu, başka birilerinin tavsiyesiyle ve bulmasıyla evlenmişlerdir. Fakat yine bunların da belki çoğu, birbirine uygun gördükleri bekâr gençleri tanıştırmak yerine, bu meselede “Neme lâzım!” zihniyetinin birer yılmaz neferi olmuşlardır. Hatta gördüğüm kadarıyla gençler arasında “flörtle evlilik”in maalesef bu kadar yaygınlaşmış olmasının bir sebebi de, kendilerine evlilik noktasında vesile/aracı olacak birini bulamama korkusudur. Evet, nemelâzımcı insanlar bunda da pay sahibidir.
2) Yaşadığım şehir olan Kütahya, doğurganlık hızının en düşük olduğu il oldu. Kütahya’da ve ilçelerinde evlilik göreneklerinin çok katı olmasının ve bu durumun gençlerin evlenmelerini çok zorlaştırmasının bunda önemli bir etken olduğunu düşünüyorum. Gerek Kütahya’ya gerekse bütün ülkeye baktığımızda, evlilik göreneklerine sahip çıkanların ekseriyetle yaşlılar olduğu görülmektedir. Kendileri evlenirken çok küçük masraflarla evlenen ama evlatları evlenirken saçma sapan masraflar yapmayı savunan büyük bir kitle mevcuttur.
3) Gerek kız anneleri/babaları için gerekse erkek anneleri/babaları için evlatlarının kariyerleri onların evliliklerinin yanında önemsizleşmiştir. Demem o ki, gençlerin evlenmeksizin kariyer peşinde koşmalarının bir saiki de onların aileleridir. Bunun kızlardaki etkisi de daha yıkıcıdır. Misal olarak, 30 yaşındaki bir kızın evlenmesi genellikle 30 yaşındaki bir erkeğe göre daha zordur. Çünkü 30 yaşındaki bir erkek genellikle kendisinden daha küçük bir kızla evlenmek isterken, 30 yaşındaki bir kızla evlenmek isteyecek olan erkek genellikle daha ileri yaşta oluyor.
4) Özellikle 1990’lar jenerasyonunun ve 2000’ler jenerasyonun anne/babaları onları, geçmiş nesillere göre bir tık daha toy yetiştirmişlerdir. Bu da onların evlilik için gereken olgunluğa ulaşmalarını zorlaştırmıştır.
5) Toplumun “evlilik” hakkındaki kalıpları, son onyıllarda önyargılarla dolmuştur. Bu önyargıların lokomotifleri de genellikle yaşlılardır. Mesela Rasulullah (asm) Efendimiz ilk evliliğini, kendisinden 15 yaş büyük dul bir kadınla yapmıştır. Amabugün bir erkek veya kadın, kendisinden yaş farkı fazla olan biriyle veya ikinci evliliğini yapacak biriyle evlilik yapsa, çevresinden mahalle baskı görmeye hazır olmalıdır.