6) Kız ve erkek taraflarının aile büyükleri arasında, gerek evlilik sürecinde gerekse evlendikten sonra evlatlarının lüzumlu/lüzumsuz her şeylerine karışmayı kendilerine hak olarak görmek çok yaygındır. Bu durumu bilen gençler de, evlilik için gereken özerkliği sağlayamayacakları ve gereken inisiyatifleri alamayacakları düşüncesiyle evlilikten uzaklaşmaktadırlar.
7) Bundan önceki yazıma gazetemizin internet sitesinde yazılan bir yorum bende açıkçası yeni bir pencere açtı. Bizden önceki nesillerde evlilik, erkeğin daha keyfî davranmasına müsaade eden bir yapıdaydı. Şimdinin yaşlıları, evliliği böyle gördükleri ve şimdiki gençlere de böyle deklare ettiği için özellikle bekâr kızlar, evliliğe bir nebze soğuk ve önyargılı bakabilmektedirler.
8) Yine bir kısım yaşlılar, kendi eşlerinden ve eşlerinin annelerinden/ babalarından/ akrabalarından gördükleri zulümleri anlatıp ve bu zulümleri de evliliğin ruhunda olan şeyler olarak lanse ettikleri nispette gençleri evlilikten uzaklaştırmaktadırlar. Bu madde ile bunun bir üstündeki maddede aynı şeyden bahsetmiyorum. Bu maddede bizatihi “olumsuzlukların normalleştirilmesi” vardır, yukarıdakinde ise “İslâm’a zıt bir evlilik anlayışının İslâm’mış gibi gösterilmesi” vardır.
9) Özellikle kız aileleri arasında, geçmiş nesillerden kalan “naz” olayının görülmesi yaygındır. Bu da; karşısındakinde samimiyet, netlik ve tutarlılık arayan erkekleri uzaklaştırmaktadır. Dahası naz olayı, erkekleri ileride tutamayacakları sözler vermeye ve “köprüyü geçene kadar...” zihniyetini benimsemeye yönlendirmektedir.
10) Köylerdeki kızlar arasında, şehre yerleşmek şartıyla evlenmek yaygındır. Bunda da etkili olan şey, genellikle köylerdeki yaşantının, kadınların hem ev hem tarla işlerine Süpermen gibi yetişmesini deklare etmesidir ve maalesef bu da, bize bir önceki nesilden miras kalmıştır.
11) Bazı yaşlılar, şimdiki gençlerin evlenme gerekliliklerini, kendi zamanlarındakiyle denk görmektedir. Mesela demektedirler ki: “Aman oğlum/kızım acele etme ben 35 yaşında evlendim çok memnunum.” Hâlbuki bu zamandaki bir gencin evlenmemekten kaynaklı maruz kalabileceği haramlar ve ayaklarının kayma ihtimali, bundan 30 sene öncesinin ortamıyla ve ruhuyla kıyaslandığında, şimdi çok çok fazladır.
Yukarıdaki söyleme sahip yaşlılar da gençlerin kötüyü tercihte maalesef pay sahibidirler.
12) Günümüzdeki yaşlıların belki de çoğu, “Şimdi boşanmalar çok arttı, bizim zamanımızda böyle değildi” görüşündedirler. Fakat bu durumun da bütün topluma bakan sorumluluğu vardır. Bir kere, boşanmaların belki de en büyük sebebi gençlerin, evlilikte “küfüv”ü [denkliği] esas almayıp “aşk”ı esas almalarıdır. Beşerî aşk ise geçici bir sarhoşluk olduğundan ve uyanınca iş işten geçtiğinden, genellikle sonu boşanmak olmaktadır. Elbette bunda gençlerin hataları vardır. Ama onları boşanıyorlar diye kınayan yaşlılar eğer onlar evlenmeden evvel onlara küfüv noktasında uygun birini bilip de onlara söylemedilerse, onları kınamamalıdırlar.
Maddeler çoğaltılabilir. Ama ne kadar çoğaltırsak çoğaltalım, bu iki yazının sonunda gerek gençler gerek yaşlılar olarak nefsimize ders çıkarmayıp da gereklerini yapmazsak, basit bir “toplum eleştirisi” yazısından öteye gitmeyecektir. Vesselâm.