Cehennem: İnkârcıların, günahkârların, zalimlerin, iman etmeyenlerin ahirette cezalandırılacakları yerdir.
Cehennem kelimesi Kura’n’ı Kerim’de yetmiş yedi yerde geçmektedir. Kur’an-ı Kerim’de cehennem çeşitli isimlerle zikredilmektedir. Bu isimler şunlardır: Sair, Sakar, Cahim, Hutame, Leza, Haviye.
Leza (alevli ateş): ”Hayır (ne mümkün)! Şüphesiz cehennem, derileri kavurup çıkaran alevli ateştir.” (Mearic ayetler 15-16) Sair(çılgın ateş): ”O şeytanlara (ahirette) çılgın ateş azabı hazırladık. (Mülk ayet 5) Ayrıca bu isim on beş yerde geçmektedir. Sakar(kırmızı ateş): “Hem ey Resulüm bilir misin, nedir o sakar (cehennem). (Müddesir ayet 27). Haviye (uçurum): “İşte onun anası (varacağı yer) Hâviye’dir. Bilir misin nedir Hâviye? O, kızgın bir ateştir. (Haviye Suresi ayetler 9-10-11). Hutame (kalpleri saran ateşli kaygı): “Hayır! Andolsun ki o, Hutâme’ye atılacaktır.” (Hümeze, ayet. 4). Cahim(yanan kızgın ateş): ”Küfredenler ve ayetlerimizi yalanlayanlara gelince işte onlar cahimin yaranıdırlar. (Maide Suresi ayet 10)
Cehennemdeki azap sadece ateşle değil soğuk ile de cehennem azabının olduğunu, Buhari, Müslim, Tirmizi gibi hadis kaynaklarında görmek mümkündür.
İnsanlığın en büyük meselesi cehennemden kurtulmaktır. İnsanın önünde cennet ve cehenneme giden iki yol vardır. Bu yol ruhlar âleminden başlayıp, dünya, berzah (kabir âlemi), haşir, sırat ve neticede ebedi olarak kalınacak iki menzil olan cennet ve cehennem ile son bulacaktır. Kötülüğü, şerri, zararı doğuran maddelerin bir tarafa çekilmesiyle cehennemin; iyiliği, hayrı, faydalıyı, doğuran maddelerin de diğer tarafa çekilmesiyle cennetin teşekkülü olacaktır. Yani bu iki menzil insanı bekliyor ve gözlüyor. İnsan ebediyet için yaratılmıştır ve ebede gidecektir. Cennet vatan-ı aslîdir. Hz. Âdem babamızın geldiği yerdir. İnsan rıza-i ilahi dairesinde sırat-ı müstakim üzere olursa, Allah ona cenneti lütfedecektir. Bu ölçü ve istikameti kaybedip rıza dairesinden çıkan ve asi olan insan için ise ebedi âlemde cehennem hapsi kurulmuştur. Bu dehşetli ahiret hapsi dünya hapishanelerinden daha dehşetli ve şiddetli olduğunu ayet ve hadislerden anlıyoruz. “Demek şüphesiz, dünya bir mezradır. Mahşer ise bir beyderdir, harmandır. Cennet ve cehennem ise mahzendir. Demek ecel ve kabir insanı beklediği gibi cennet ve cehennem de insanı bekliyor ve gözlüyor. Öyle ise insan cehennem gibi zindanı bulunan Cenab’ı Allah’ın melaikeleri beni görüyor ve fenalıklarımı kaydediyorlar. Ben başıboş değilim ve vazifedar bir yolcuyum” şuuru ile yaşamalıdır.
Cenab-ı Allah adil-i mutlaktır. Rahmeti ve merhameti sonsuzdur. İyilerin mükâfatlarını alması, kötülerin cezalarının verilmesi ile Allah’ın adaleti gerçekleşmiş olur. Aynı şekilde ahiretin bir nevi hapishanesi olan cehennem düşüncesi insanların zulüm ve haksızlıklardan uzak durmasını sağlar. Böylece kötülüklerden uzaklaşmasına sebep olur.
Ayrıca cehennemin varlığı ebedi yokluktan daha hayırlı olduğu bir gerçektir. Cehennemin vücudu insanı korkutmak değil belki cennetin lezzetlerini tam bildirir. Başkalarının hukukuna tecavüz etmiş olan insanların cezalandırılması diğer insanların intikamının alınmasına da sebep olmuş olur. Bu dünya hikmet dünyası olduğundan bir kısım insan mazlum birçoğu da zalim olarak bu dünyadan göçüp gidiyor. Mazlum hakkını alamadan, zalim cezasını görmeden ölüyor. Eğer cehennem olmazsa bu adalet nasıl gerçekleşecek? İşte öbür tarafta herkes Adil-i Mutlak olan Allah’ın huzurunda hakkını başkalarından alacak. Mahkeme-i Kübra’da hak yerini bulacaktır.
Cenab-ı Allah bizleri cehennem azabından hıfzı ile muhafaza eylesin. Âmin…