Prof. Şerif Mardin’in vefatı, yurt ve dünya genelinde büyük yankı uyandırdı. Cenâb-ı Hak, ona rahmet ve mağfiret eylesin.
1970’ler Türkiye’sinde Bediüzzaman Said Nursî ile ilgili kitabî çalışma yapan iki şöhret isim vardı: Cemal Kutay ve Şerif Mardin.
Kutay’ın kitabı “Çağımızda Bir Asr-ı Saadet Müslümanı: Bediüzzaman Said Nursî” ismini taşıyordu.
Mardin’in İngilizce olarak yazıp sonradan Türkçeye çevrilen kitabının ismi de şudur: “Bediüzzaman Said Nursî Olayı/Modern Türkiye'de Din ve Toplumsal Değişim”
* * *
Zamanla, Kemalist Kutay’ın “Bediüzzaman” hakkında tam bir yalancı ve sahtekâr kişi olduğu ayan-beyan ortaya çıktı. İlâveten, hayatının son deminde “Türkçe İbadet” günahının gayyâsı içinde boğuldu gitti.
Sosyolog Şerif Mardin ise, elinden geldiğince, kaleme aldığı konunun hakkını vermeye çalıştı. İleriki yıllarda ise, Said Nursî’yi hâlâ anlamaya çalıştığını ve tamamıyla anladığı takdirde, bu konuda daha berrak şeyler yazacağını ifade etti.
* * *
1979-80’li yıllarda gerek C. Kutay’ı ve gerekse Ş. Mardin’i görüp dinleme fırsatını bulduk. İkisi de Yeni Asya’nın Cağaloğlu’ndaki merkezine geldiler. Çalışma yaptıkları “Bediüzzaman” konusuyla ilgili konuşmalarda bulundular.
1985’te ise, Göztepe’deki evinde ziyaret ettiğimiz merhum Cemil Meriç’ten, bu her iki şahsiyet ve yayınlanan kitaplarıyla ilgili dikkate şâyân tahlil, yorum ve değerlendirmeler dinledik.
Bu hususları, geçmişte de muhtelif vesilelerle yazılarımızda işledik. Merhum Meriç’ten, Şerif Mardin ile ilgili dinlediğimiz hatıranın özü-özeti şudur: “Şerif Mardin ile uzun yıllara dayanan bir fikir ve dostluk münasebetimiz var. Bir görüşmemiz esnasında, Bediüzzaman Said Nursî hakkında ilmî ve akademik mahiyette bir çalışma yapması tavsiyesinde bulundum. Sağolsun, ortaya ciddî bir eser koymuş oldu. Tam istediğim şekilde olmasa da, henüz bunu aşan bir çalışma yapılamadı. İleride benzer mahiyette ve daha tatminkâr çalışmaların yapılacağını ümit ediyorum.”
* * *
Mütefekkir bir şahsiyet olduğu kadar, münekkit bir düşünür de olan Cemil Meriç, yine bir ziyaretimiz esnasında söz dönüp dolaştı Cemal Kutay’ın, Said Nursî hakkındaki çalışmasına geldi.
Meriç Hoca, bu hususla alâkalı olarak orada hazır bulunanları hayretler içinde bırakan şu değerlendirmelerde bulundu:
“Said Nursî hakkında benim ciddiye alabileceğim bir çalışma henüz ortada yok. İyi niyetli birtakım çalışmaların farkındayım. Fakat bunları asla kifayetli buluyor değilim. İlim camiasının dikkatini çekecek, onları akademisyenleri tatmin edecek ve muarızları da dize getirecek evsafta bir çalışma yapmak lâzım. Bakalım, böylesine mühim bir hizmet ne zaman, kime, yahut kimlere nasip olacak…
“Cemal Kutay’ın yaptığı çalışmaya gelince… Kutay, bu kitabında Said Nursî’yi değil, kendini anlatıyor. Ne yazık ki öyle… Keşke böyle bir çalışma hiç yapılmasaydı, böyle bir kitap hiç yayınlanmasaydı. Bediüzzaman’ı ve dâvâsını anlamaktan, anlatmaktan çok uzak bir kitap müsveddesidir bu. Faydadan çok, zararı olduğu kanaatindeyim…”
* * *
Şerif Mardin’in kitabıyla ilgili bir hatıramız da şöyledir:
Bundan üç-dört sene evvel, Türkiye’de doktora tezini hazırlamakta olan İtalyan asıllı Maria Tedesco isimli öğrenciye “Bediüzzaman’ın içtimaî ve siyasî düşünceleri” konusunda yardımcı olmaya çalıştık.
Bir ara, kendisine doktora tezi için neden bu konuyu seçtiğini sorduk. Şunları anlattı: “Ön lisansı bitirince, sıra doktora yapmaya geldi. Kendi çapımda bir araştırma yaptım ve üniversite senatosuna üç ayrı konuyu götürdüm. Hocalarım, ittifakla ‘Bediüzzaman Said Nursî’ konusunu önerdiler. Ben de, Kütüphanede bulduğum Şerif Mardin’in orijinali İngilizce olan o kitabından dolayı bu konunun farkına vardım. Konu, hem benim, hem de hocalarımın dikkatini fazlasıyla çekmişti. Nitekim, bu çalışmanın hemen her safhası ilgimi çekmeye devam ediyor. Hatta zaman zaman hayret ve hayranlık içinde kalıyorum. Meselâ, Said Nursî’nin bundan tâ bir asır önce hürriyet, demokrasi ve kànun hakimiyetine dair söyledikleri, son derece orijinal ve bir o kadar da önemli. Hele, hürriyet hakkında söylediği ‘Ne nefsine, ne başkasına zararı dokunmayan’ şeklindeki ifadesi, cidden hayranlık uyandıran bir tarif şekli. İnanın, Avrupa’nın en medenî toplumu dahi bu seviyeye henüz gelebilmiş değil.”
İşte, “Es-sebebüke’l-fâil” sırrınca, ülke ve dünya çapında bu tarz müsbet ilmî çalışmalara sebebiyet veren ve akademik sahada cesurâne pencereler açtıran Şerif Mardin Hocaya, bir kez daha Allah’tan rahmet ve mağfiret diler, yakınlarına taziyetlerimizi sunarız.