Birleşik Almanya’nın ilk Şansölyesi (hükûmet başkanı) Prens Bismark, 30 Temmuz 1898’de vefat etti.
Bu zatı rahmet anmamızın öncelikli sebebini şu şekilde sıralayabiliriz: Asıl ismi “Otto Eduard Leopold” olan Prens Bismark, hem Osmanlı’ya samimi dost, hem Müslümanlara ciddi taraftar, hem de Hz. Muhammed’e son derece hürmetkâr bir şahsiyet olmasından dolayıdır.
Böylesine dost ve bu derece kıymetli gördüğümüz bir dünya liderini, şimdi biraz daha yakından tanımaya çalışalım.
*
Prens Bismark, aristokrat bir ailenin çocuğu olarak 1 Nisan 1815’te Prusya’da (*) doğdu. Berlin’deki lise eğitiminden sonra üniversiteye giderek Hukuk Fakültesi’nde okudu.
Bir müddet memuriyet hayatını yaşadı. Ardından, sivil hayata dönüş yaptı. 1847’de siyasete adım attı ve o zamanki Prusya Parlamentosu’na girmeyi başardı.
Bu tarihe kadar bölük-pörçük eyalet ve küçük prenslikler halinde adeta darmadağın bir vaziyette görünen Almanya’yı birleştirip bütünleştirmeyi tasarlayan Bismark, inandığı hedefe doğru kararlı adımlar attı. Nitekim, istediği hedefe ulaşmayı da başardı.
1870’te Fransa ile Prusya karşı karşıya geldi. Fransa İmparatoru meşhur Napolyo’nun savaşta mağlûp ve esir düşmesi üzerine, Alman prenslikleri de Prusya safında birleşmeye başladı.
Bir yıl sonra Alman İmparatoru olan Kayzer Wilhelm, Mart 1871’de Prens Bismark’ı Federal Almanya’nın ilk Şansölyesi (Başbakan-Kabine Başkanı) olarak kabul etti.
*
Siyaset basamaklarını kararlı adımlarla çıkan Şansölye Bismark, bir adım daha ileri giderek Avrupa genelinde de esaslı bir barışı sağlama yönünde büyük bir gayretle çalıştı. Bu meyandaki başarısı, haliyle kendi ülkesine daha çok yarar sağladı. Gerek askerî ve gerekse iktisadî açıdan, Almanya, yeni Avrupa’nın yıldızı olma yolunda ciddî bir mesafe kaydetti.
Meselâ: Dış politikada ideolojiyi bir kenara atan Bismark, daha çok güçler dengesine odaklandı. İç politikada da “sosyal güvenlik” meselesini ciddî şekilde rayına oturtma yönünde büyük bir gayret sarf etti.
*
İşte, tam da bu dönemde vukua gelen ve Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi), ne yazık ki feci bir mağlûbiyeti ile neticelendi. Üstelik, 1878 yılı başlarında Ruslarla yapılan çok ağır faturalı Ayastefanos Ateşkes Antlaşması, Osmanlı adeta can evinden vuruyordu.
Bu “93 Harbi”nin ateşkes kısmından sonraki diplomatik gelişmelere müdahil olan Bismark, nihaî barış görüşmeleri noktasında ciddi inisiyatif kullandı. Savaşan iki devlet arasında yapılacak nihaî antlaşmanın Berlin’de gerçekleşmesini sağladı.
İşte, 93 Harbi ile büsbütün çökertilip bitirilmek istenen Osmanlı, esasen Temmuz 1878’de Bismark’ın başkanlığında yapılan, Osmanlı, Almanya, Avusturya, Macaristan, Fransa ve Rusya’nın katılımı ile gerçekleşen Berlin Antlaşması neticesinde, Osmanlı, yeniden rahat nefes almaya ve yavaş yavaş kendini toparlamaya başladı.
Keza, o tarihte temeli atılan Osmanlı-Alman dostluğu, ciddî bir kesintiye uğramadan sonuna kadar devam etti. Hatta, taraflar arasındaki aynı yakınlaşmanın, bir cihetiyle günümüzde de aynen devam ettiği söylenebilir.
*
Son olarak, Prens Bismark’ın Kur’ân ve Hz. Muhammed (asm) hakkında söylediği takdire şayan bir sözünü iktibas ederek nihayet verelim. Şöyle diyor Prens Bismark: “Ey Muhammed! Senin o Saadet Asrında yaşayamadığım için müteessirim. Öğrettiğin ve yaydığın kitap (Kurân), senin eserin değildir. O Lâhûtî’dir. Bu kitabın Lâhûtî olduğunu inkâr etmek gülünçtür. Beşeriyet senin gibi mümtaz bir şahsiyeti bir defa gördü, bundan sonra göremeyecek. Ben, huzur-u mehâbetinde kemâl-i hürmetle eğilirim.”
…………………………
(*) Prusya: 1713-1867 yılları arasında kendine Prusya Krallığı adını veren ve Orta Avrupa’da hüküm süren eski Alman devletine verilen isimdir.