"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Atatürk” soyadı ve imzası kimin eseri?

M. Latif SALİHOĞLU
23 Eylül 2024, Pazartesi
Jakoben (dayatmacı) Kemalistler, Mustafa Kemal’in her hâlini en ince ayrıntısına kadar medar-ı bahs ettikleri halde, bilhassa iki konuda sarf-ı nazar ederler. Onları es geçerler ve kendi aralarında bile gündeme getirmekten itina ile kaçınırlar.

Evet, özellikle iki konu var ki, onları zinhar görüşmek, konuşmak, tartışmak istemezler.

O mevzulardan birisi şudur: 

Mustafa Kemal "Beni Türk hekimlerine emanet edin" dediği halde, ölümcül hastalığı esnasında neden Avrupa’dan, özellikle Fransa’dan ecnebi doktorlar dâvet edildi? 

İkinci konu da şudur: 

Mustafa Kemal’e verilen “Atatürk” soyadı ile imza şeklinin başlangıç ve bitiş hikâyesi olabildiğince perdelenmeye ve gizli tutulmaya çalışılıyor. Acaba neden?

*

Şimdi bahse konu olan hususları biraz daha açmaya çalışalım: 

Mustafa Kemal’e “siroz” hastalığı teşhisi konulduktan bir süre sonra, Ankara’dan İstanbul’a gitmeye karar verdi. İstanbul’a son geliş tarihi 27 Mayıs 1938. 

Hastalığının şiddetlenmesi üzerine, çok büyük bir bütçe ile satın alınıp dizayn edilen Savarona yatında kalmaya başladı.

1938’in Mart ayından itibaren toplam dört kez Türkiye’ye gelen Dr. Noel Fiessinger’in yanı sıra, ayrıca Dr. Bergmann, Dr. Eppinger ve diğerleri, özellikle Dolmabahçe’de görev yapan doktorlar heyeti içinde neden ön plâna çıkarıldılar. Türk doktorlar, neden geri plâna itildiler. Hele ki sonlara doğru, kontrol büyük ölçüde ecnebi doktorların eline geçti.

Toparlayalım: M. Kemal’in "Beni Türk hekimlerine emanet edin" sözünü dillerine pelesenk eden Kemalistler, aylarca tedavi gören ölümcül hastalığı süresince neden hep ecnebi doktorların devreye girdiğini, hastanın onlara âdeta emanet edildiğini hiç, ama hiç gündeme getirmezler, konuşmazlar, tartışmazlar. Bu ise, ciddi manada bir paradoks, bir ikilem oluşturmaya devam ediyor.

*

Gelelim, diğer konu olan “Atatürk” soyadı ve imzasının acip, garip, tuhaf hikâyesine…

Konuya 24 Kasım 1934 tarihli bir gelişmeden söz ederek başlayalım: Bu tarihte “Soyadı Kànunu” çıktıktan hemen sonra, "Atatürk" soyadının Mustafa Kemal'e verilmesi Meclis tarafından kabul edildi. Bu yöndeki teklifin sahibi, aynı zamanda Başbakan olan İsmet Paşadır. Çok kısa bir süre sonra, "Atatürk" soyadının Mustafa Kemal Paşadan başkasına verilemeyeceğine dair “kişiye özel” bir kànun çıkartıldı: 2587 sayılı kanun.

İsmet Paşanın jestine iki gün sonra (26 Kasım) benzer bir jestle karşılık veren Kemal Paşa ise, ona "İnönü" soyadını uygun gördüğünü açıkladı.

Buraya kadar sıraladığımız bilgilere, resmî olsun, gayr–ı resmî olsun, kaynakların hemen tamamında rastlamak mümkün.

"Resmî görüş"le uyuşmayan ve gayr–ı resmî kaynaklarda yer alan konuyla ilgili netameli diğer bazı bilgiler ise şöyledir:

"Atatürk" soyadını ilk keşfeden ve bunu Mustafa Kemal için uygun görerek ilk teklif eden kişi, aynı zamanda Türk Dili Kurumu başkanı da olan Agop Martayan (Dilaçar) isimli Ermeni bürokrattır.

Bu soyadına uygun bir imza için yapılan kaligrafi çalışmasının sahibi ise, Agop'un yakını da olan "Hagop Vahram" isimli bir başka Ermeni asıllı şahıstır.

Bu konuya dair 23 Şubat 2007 tarihli Vatan gazetesinin 17. sayfasında çıkan bir haberde detaylı bilgiler var. Özetle şu ifade ediliyor: 1934'te Mustafa Kemal'e özel bir kànunla verilen "Atatürk" soyadı ile aynı soyadına uygun olarak kullanılan "imza şekli"nin her iki sahibi (TDK Başkanı Agop Martayan ile Robert Koleji’nde kaligrafi öğretmenliği yapan Hagop Vahram Çerçiyan) de Ermeni asıllı kimselerdir.

Kemalistler, işte bu konuyu da deşmek ve konuşmak istemezler.

Okunma Sayısı: 2319
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hüseyin İlhan

    23.9.2024 08:06:34

    Bu gök-kubbe altında sır saklanır mı.Sanmam ve her hakikat elbette birgün öğreniliiiir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı