Günümüzün en korkunç hastalığı iman zayıflığıdır.
Bazıları, maddeye özgü hastalıklardan; kanser, şeker, felç, astım ve benzerleri hastalığa yakalandıkları zaman o hastalıktan kurtulmak için hemen doktorlara koşup servetlerini hiç çekinmeden harcayabiliyorlar ve harcamaktadırlar.
Ne yazık ki, imana özgü hastalıklar için hiç mi hiç düşünülmüyor, düşünmek istenmiyor. Ecelin gizli olduğu, her an ölünebileceği akıllara gelmiyor gelmesi de istenmiyor. İmana özgü hastalıkla ölünürse gidilecek yer ebedî Cehennem hapsidir. Bu konuyu bir düşünelim mi ne dersiniz?
İmana özgü hastalıklardan kurtulmak için ilk önce onun şifası aranması bulunması lâzım değil midir?
Altmış senelik dünya hayatı için soğuk-sıcak, kar ve yağmur demeden sabahın erken saatinde iş yerine gidilmektedir. Ebedî hayat için neden bir çaba sarf edilmemektedir?
Her insan bir şekilde inanıyor ve inanmaktadır. Fakat inanmak ayrı bir olaydır, iman ise apayrı bir olaydır.
İnanış şeklimizi sorgulamamız lâzımdır. Çünkü yanlış mı inanıyoruz, yoksa doğru mu iman ediyoruz? Noksan mı iman ediyoruz, yoksa tam mı iman ediyoruz?
Bazı maddeye özgü hastalıkların pazarları olduğundan bu hastalıkların çaresi yok denilmektedir. Bana sorulursa, imana özgü hastalıklar da böyledir. Ne hastanesi var ne de sağlam tabibi.
Tefsir Âlimi Konyalı Mehmet Vehbi Efendi (r.aleyh), “Risale-i Nur Külliyatı’nı okumasaydım imansız gidecekmişim” itirafı çok manidardır. Böyle bir âlim böyle derse ya zamanımızın insanları, Müslümanları, ilâhiyatçıları, imamları, vaizleri ne derler acaba?
Onun için imana özgü hastalıklardan kurtulmak için Tefsir Âlimi Konyalı Mehmet Vehbi Efendiye (r. aleyh) kulak verelim de biz de Risale-i Nur Külliyatı’nı okuyalım da, imansızlık hastalığından kurtulalım. Dolayısıyla ebedî Cehennemden kurtulup Âdem babamızın vatan-ı aslîsi olan Cennete gidelim. Yoksa nefis ve şeytanın yardımıyla kendimizi daha çok kandırıp dururuz.
Risale-i Nur Külliyatı eserlerini okuyup kendimiz karar vermemiz lâzım değil mi?
Bu konuda sosyal medyada yayınlanan bir yazıya bir arkadaşım şunu yazdı:
Konyalı Tefsir Âlimi Mehmet Vehbi Efendi böyle demişse, derhal kitapçıya koştum. Bediüzzaman Hazretlerinin Risale-i Nur Külliyatı eserlerini aldım. Kitapçıya sordum, hangi eserden başlayayım, diye. Sözler’den başla, dedi. Okumaya başladım. Yarı ettim. Ve hakikaten kendimi kandırdığımı anladım. Konyalı Mehmet Vehbi Hoca çok doğru söylemiş.”