Kahvaltı sofralarının en gözde tatlarından birtanesi ve yaratılış harikası balın sofraya gelişi de içinde hikmetli mucizeler barındırıyor.
(Takipçilerimizden, arıcılık işleriyle ilgilenen Kerim Bağcı, fiili ve kavli dualarının bir neticesi olarak Cenab-ı Hakk'ın gönderdiği ballarını toparlarken şahit olduğu dikat çeken görüntüyü bizimle paylaştı. An be an tefekkür halinde akılsız ve şuursuz arıların harika bir tarzda istihdam edililerek arılara harika işler gördürülmesi hakikatini tefekkür ederken, o nurlu tefekkürü Cenab-ı Hakk'ın bir güzel ihsanıyla adeta taçlandırılmış adeta... Her şeyi bir sebebin eli ile bize ikram eden Allah-u Teala Esma-ül Hüsnasının en camii İsmini bir tefekkür vesilesi olacak şekilde arılar vesilesiyle bal peteğine güzel bir şekilde dokumuş...
Kerim Bağcı, samimi duygularını şu şekilde ifade ediyor; ''Evet geldik hasat zamanina. Kurban olduğum Allah yüzümüzü güldürdü. Hem hasat ederek hemde ismini arilara yazdirarak buyrun Allah lafzi yazan petek'' diyor ve gülümsüyor... )
Sanatlı ve hikmetli yaratılışın sayısız hikmetlerinden biri olarak San'at-ı İlahi tarafından gönderilen mucizevi balın verdiği lezzetin yanı sıra bünyesine derc edilen yararları da biliniyor ama onun sofraya gelme hikâyesi tam olarak bilinmiyor.
Arıların '''Rabbin bal arısına: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan kendine evler (kovanlar) edin. Sonra meyvelerin her birinden ye ve Rabbinin sana kolaylaştırdığı yaylım yollarına gir, diye ilham etti. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir şerbet (bal) çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Elbette bunda düşünen bir kavim için büyük bir ibret vardır.'' ayet-i kerimesinin eşsiz tecellilerini gösterir tarzda emre amade oluşları ve söz konusu ilham ve İlahi yönlendirme ile bal yapabilmek için ne kadar yol katettiği, bir arının ömrü boyunca ne kadar bal ürettiğini ise hemen hemen hiç kimse bilmiyor. Ortalama 7 hafta yaşatılan bir bal arısı, ömrü boyunca sadece bir çay kaşığı bal üretiyor.
Bediüzzaman'ın arıların yaratılışına dikkat çekerek enfes bir tariflemeyle; 'Bu karınca ve arı milletleri cumhuriyetçidirler' sözünün masadakı olarak Arılar, dünyanın en başarılı organizasyonlarının birinin içinde, milyonlarca kez kanat çırparak, binlerce çiçeğin polenini ve nektarını toplayarak bal üretecek şekilde yaratıldığı ve istihdam edildiği alana göre donatıldığı belirtiliyor.
Uzmanlar tarafından belirtilen; Arıların bir kilogram bal için dünyanın çevresini altı kez dönmeye eşit ölçüde yol kat ettiği bilgisi ise bu akılsız, şuursuz hayvanların ne derece mühim işlerde istihdam edilerek Kudret-i İlahi tarafından insanların hizmetine koşturulduğu hakikatini tefekküre vesile oluyor.
Arıların nasıl bir hassas sanatla yaratıldığı noktasında Anavarza Bal Genel Müdürü Can Sezen açıklamaları olduköa dikkat çekicidir. Sezen;
“Arılardaki koku reseptörleri kilometrelerce ötedeki güzel kokulu bir çiçeği bile hemen algılayabiliyor. Çalışkan arılar çiçeğe ulaştığı zaman nektarını içine çekmeye başlıyor ve yolculuk esnasında midesine depoladığı nektarı bala dönüştürüyor. Bunu ise midesindeki eşsiz enzimlerle gerçekleştiriyor.
Sonunda tekrar yuvasına, yani kovanına dönen bu muhteşem canlılar, tüm bu uğraş ve kat ettikleri yol sonucunda, ortalama 7 hafta yaşadıkları hayatları boyunca sadece bir damla bal üretebiliyor. Sadece bir çay kaşığının içini dolduracak kadar bal üretmek için milyonlarca kanat çırpıyor, çırpınıyorlar.” şeklindeki ifadeleriyle istihdam edilen arılar ve arılar vesilesiyle bize gönderilen Kainat eczanesinin en tatlı şifa vesilelerinden olan balın, gaflette boğulan insanlar tarafından görül(e)meyen hikayesini dikkatli nazarlara sunuyor.
RABBİN BALARISINA İLHAM ETTİ: DAĞLARDAN KENDİNE EVLER EDİN
Büyük İslam Alimi Bediüzzaman Said Nursi; Kainattaki bütün işlerin ve sanatların sebep-sonuç ilişkisi ile yaratıldığını, Allah'ın her şeyi bir sebebin eli ile bize ikram ettiğini, sebepsiz hiçbir şey yaratmadığını ve bunun, kainatta değişmez bir İlahi kanun olduğunu harika bir tarzda izah ve ispat etmektedir.
Fâil-i Zülcelâlin olan Cenab-ı Hakk'ın emriyle ve iradesiyle ve kuvvetiyle zâhirî bir perde-i kudret olarak istimâl olunan sebeplerin, kudretinin tasarrufatına nasıl perde yapıldığı nazara verilerek bir nurlu ve imanlı bir tefekkür yolculuğuyla, dikkatle bakan gözleri ve düşünen akılları Müsebbib'ül Esbab olan Allah'a çeviriyor.
İşte Risale-i Nur'da geçen ''Rabbin balarısına ilhâm etti: 'Dağlardan, kendine evler edin'." ayet-i kerimesinin enfes bir tefsiriyle ilgili bölümler:
''İkinci Hakikat:
Kâinatta tasarrufları görünen ef'âl-i Rabbâniyenin ıtlak ve ihata ve nihayetsiz bir surette zuhurlarıdır. Ve o fiilleri takyid ve tahdit eden, yalnız hikmet ve iradedir ve mazharların kàbiliyetleridir. Ve serseri tesadüf ve şuursuz tabiat ve kör kuvvet ve câmid esbab ve kayıtsız ve her yere dağılan ve karıştıran unsurlar, o gayet mizanlı ve hikmetli ve basîrâne ve hayattarâne ve muntazam ve muhkem olan fiillere karışamazlar. Belki, Fâil-i Zülcelâlin emriyle ve iradesiyle ve kuvvetiyle zâhirî bir perde-i kudret olarak istimâl olunuyorlar.
Hadsiz misâllerden üç misâli: Sûre-i Nahl'in bir sahifesinde, birbirine muttasıl üç âyetin işaret ettikleri üç fiilin, hadsiz nüktelerinden üç nüktesini beyan ederiz.
Birincisi:
("Rabbin balarısına ilhâm etti: 'Dağlardan, kendine evler edin." Nahl Sûresi, 16:68.)وَأَوْحٰى رَبُّكَ اِلَى النَّحْلِ أَنِ اتَّخِذِى مِنَ
الْجِبَالِ بُيُوتًا (ilâ âhir-i ayet). Evet, balarısı, fıtratça ve vazifece öyle bir mu'cize-i kudrettir ki, koca Sûre-i Nahl, onun ismiyle tesmiye edilmiş.
Çünkü, o küçücük bal makinesinin zerrecik başında onun ehemmiyetli vazifesinin mükemmel programını yazmak ve küçücük karnında taamların en tatlısını koymak ve pişirmek ve süngücüğünde zîhayat âzâları tahrip etmek ve öldürmek hâsiyetinde bulunan zehiri o uzuvcuğuna ve cismine zarar vermeden yerleştirmek, nihayet dikkat ve ilimle ve gayet hikmet ve irade ile ve tam bir intizam ve muvazene ile olduğundan, şuursuz, intizamsız, mizansız olan tabiat ve tesadüf gibi şeyler elbette müdahale edemezler ve karışamazlar.İşte, bu üç cihetle mu'cizeli bu san'at-ı İlâhiyenin ve bu fiil-i Rabbâniyenin bütün zemin yüzünde, hadsiz arılarda, aynı hikmetle, aynı dikkatle, aynı mizanda, aynı anda, aynı tarzda zuhuru ve ihâtası, bedahetle vahdeti ispat eder.''
Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı, Yedinci Şuâ - Âyetü'l-Kübra, İkinci Bab, İkinci Hakikat
Haber Merkezi