Yeni Asya Gazetesi Fıkıh Günlüğü köşesi yazarı,ilahiyatçı Süleyman Kösmene'nin 2 Aralık 2014'te kaleme aldığı ve 'Bir hocanın kendisini rehin eden sözleri üzerine' başlıklı yazısı, Mustafa İslamoğlu'nun hakikatsiz ve iftira niteliğindeki haksız ithamlarına bir cevap olarak büyük ilgi görmüştü.
İslamoğlu hala aynı yerde!
Ancak 2.5 yıl aradan sonra İslamoğlu, 30 Ağustos 2016 akşamında, katıldığı bir televizyon programında yeniden hezeyan derecesindeki, iftira niteliğindeki sözlerine devam ederek, Peygamber Efendimizin -Aleyhissalatu Vesselam- veciz bir şekilde ifade buyurdukları 'Alimler peygamberlerin varisleridir' kudsi hakikatine muhatap olan Büyük İslam Alimleri Bediüzzaman Said Nursi ve Mevlana Celaleddin Rumi gibi ümmetin yıldızları olan değerli alimlere ve Asr-ı Saadetin nurlu atmosferinin asrımıza güzel bir yansıması olmak idealinde olan Nûr Talebelerine temelsiz, hakikatsiz sözlerle, çeşitli çarpıtmalarla yeniden sataşmıştır. Konuyla ilgili olması yönüyle, İslamoğlu'na 2.5 yıl önce verilen cevabı yeniden, istifadeye medar olması ümidiyle ve duasıyla paylaşıyoruz.
'Bir hocanın kendisini rehin eden sözleri üzerine'
2.5 yıl önceki 'Bir hocanın kendisini rehin eden sözleri üzerine' başlıklı yazıyı temel alan haberi istifadenize sunuyoruz.
İslamoğlu'nun o iddialarına cevap geldi
Katıldığı bir televizyon programında Said Nursî Hazretleri'nin "Bediüzzaman" ünvanını eleştiren ve Nurculuğun ileride batıl bir mezhebe ve hatta dine dönüşecebileceği iddiasında bulunan Mustafa İslamoğlu'na cevap Yeni Asya Gazetesi Fıkıh Günlüğü köşesi yazarı, ilahiyatçı Süleyman Kösmene'den geldi.
İşte Süleyman Kösmene'nin bugünkü Yeni Asya Gazetesi'nde yayınlanan "Bir hocanın kendisini rehin eden sözleri üzerine" başlıklı o yazısı:
HAKKIN HATIRINI KETMETMİŞSİNİZ
İslamoğlu’nun Mevlâna ismi, Bediüzzaman ismi, Risale-i Nur’un kaynağı ve nurcuların geleceği hakkındaki görüşleri ise kendisini rehin eden görüşlerdir.
Bu görüşlere fîhi nazarun denmez. Burada idlal var, hakkın ketmi var, haddi aşmışlık var. İslamoğlu, Mevlana’nın, Bediüzzaman’ın, Risale-i Nur’un ve Nurcuların hakkını ketmetmiştir.
Mevlana’yı ve Bediüzzaman’ı unvan üzerinden vurmayı bir hoca için talihsizlik sayıyorum. Nitekim bu zevat-ı kiram bu unvanları kendi kendilerine vermiş değillerdir. Bu unvanlar, ilgili asırların ma’şerî vicdanının ve ulema sınıfının onlara verdiği unvanlardır. Kaldı ki Allah’ın uluhiyet manası taşımayan isimlerinin (Ali, Veli, Kadir… gibi) insana verilmesinin caiz olduğunu kendisi de -her halde- biliyordur.
Sayın hocam! Mevlana’yı ve Bediüzzaman’ı vuracaksan ciltler dolusu eserleri meydandadır. Al, Kur’ân’a vur, mihenge vur ve bir şey söyleyeceksen o zaman söyle. Öyle kıyıdan köşeden bir cümleyi yarım yamalak cımbızlayıp bu zevat-ı kirama boca etme, çamur atma. Bu senin ilmî kisvene, hocalık sıfatına ve hakkı teslim eder üslubuna yakışmıyor.
NURCULARDAN HELALLİK İSTEYİN
Bediüzzaman “Risale-i Nur’lar arştan geldi diyor” demişsiniz muhterem hocam. Nerede diyor Allah aşkına? Teessüf ediyoruz. Bu eksik bilgileri aldığınız cümleleri bir daha, ama tamamını, siyak ve sibakı ile birlikte mütalaa etmeye davet ediyoruz. Keza nurculuğun ileride batıl bir mezhebe dönüşeceği kehanetinde bulunmuşunuz. Ve Bahailik gibi batıl cereyanlara benzetivermişsiniz. Lütfen insafınızı başınıza geçirin ve kılıcınızı kınına sokun.
Bu Nurcular yetmiş seksen seneden beri bu memleketin gerçeğidirler. Kur’ân’ı ve Resulullah’ı (asm) hikmetle nasıl anlatabiliriz derdindedirler. Risale-i Nur’u Kur’ân’a –hâşâ- gölge değil, ayna bilirler. Risale-i Nur’dan bunu öğrenmişlerdir. Böyle amel ederler ve böyle tebliğ ederler.
Şirke öylesine düşmandırlar ki, şirk kokusu gelmesin diye bir liderleri yoktur, şeyhlik vesayeti ile çalışmıyorlar; şahs-ı manevî ve meşveret sistemi ile hizmet ediyorlar. Şahıs vesayetinin öylesine dışındadırlar ki, hâlâ Üstadlarının mezarını bile bilmiyorlar ve merak da etmiyorlar!
Bu nezih camiayı siz, Bahailik gibi liderini peygamber sayıp şirke saplanmış sapık cereyanlara benzetmişsiniz.
Bence siz vakitlice tövbe edin ve Nurculardan helallik isteyin.
ÜSTADIMIZ UYARIYOR
Üstadımız bu muarazaları o günden görmüş ve talebelerine şöyle hareket tarzı öğretmiştir:
“İleride, meşrebini çok beğenen bazı zatlar ve hodgâm bazı sofi-meşrepler ve nefs-i emmaresini tam öldürmeyen ve hubb-u cah vartasından kurtulmayan bazı ehl-i irşad ve ehl-i hak, Risale-i Nur’a ve şakirtlerine karşı kendi meşreplerini ve mesleklerinin revacını ve etbâlarının hüsn-ü teveccühlerini muhafaza niyetiyle itiraz edecekler; belki dehşetli mukabele etmek ihtimali var. Böyle hadiselerin vukuunda, bizlere, itidâl-i dem ve sarsılmamak ve adavete girmemek ve o muarız taifenin de rüesalarını çürütmemek gerektir.”1
1- Kastamonu Lahikası, s. 151
Bir hocanın kendisini rehin eden sözleri üzerine
“Mustafa İslamoğlu bir televizyon programında Bedîüzzaman ismini eleştirmiş ve Üstadın Risalelerin arştan geldiğini söylediğini iddia ederek, nurculuğun ileride bir batıl mezhebe dönüşeceğini savunmuş. Buna ne söylenebilir?”
Konuyla ilgili yazının tamamını okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/suleyman-kosmene/bir-hocanin-kendisini-rehin-eden-sozleri-uzerine_307414
Bediüzzaman,Cemaat,Tarikat İddialarına Bir Cevap Daha...
“Tarafsız Bölge”ye dostça bir eleştiri
Kabul Etmiyoruz
Geçtiğimiz Salı günü Ahmed Hakan Tarafsız Bölge programında cemaatlerin ve tarikatların darbe yapma potansiyelini konuklarıyla tartışmış. Ben, sonradan okuyucularımın uyarısıyla youtube’den izledim.
Eleştirim şu:
Sayın Hakan, cemaatleri ve tarikatları tartıştırıyorsunuz. Fakat onlardan konuk dâvet etmemişsiniz. Cemaatleri ve tarikatları linç ettirdiniz. Cemaatler ve tarikatlar bunu hak etmiyorlar.
Program boyunca Risale-i Nur hareketi ve Bediüzzaman Said Nursî hakkında yanlış sözler sarf edildi. Ama orada cevap verecek muhatap yoktu. Bu bir garabetti.
Bu haksızlıkları kabul etmiyoruz.
Devamını okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/suleyman-kosmene/tarafsiz-bolge-ye-dostca-bir-elestiri_408984
“Kalbe ihtar edildi” gibi tabirler
''Hemen herkesin dediği gibi “Hatırıma geldi,” yahut “Fikrime geldi,” yahut “Fikrime ihtar edildi” gibi tabirleri herkes istimal ediyor. Benim de bunu söylemekten maksadım bu ki: “Benim hünerim, benim zekâm değil. Sünûhat kabilinden” demektir. Bu da herkesin dediği gibi bir sözdür.
Eğer vukufsuz ehl-i vukufun verdiği mânâ ilham da olsa, hayvanattan tut, tâ melâikelere, tâ insanlara, tâ herkese bir nevi ilhama ve sünûhata mazhar oldukları, ehl-i fen ve ehl-i ilim ittifak etmişler. Buna suç diyen, ilim ve fenni inkâr etmek lâzım gelir.''
Devamını okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/risale-i-nur-dan/kalbe-ihtar-edildi-gibi-tabirler_408484
Mustafa İslamoğlu hangi “ifsat, zındıka komitesi” adına konuşuyor!
İnsanlara Mevlânâ ve Bediüzzaman isimlerinin verilemeyeceğini saçma-sapan gerekçelerle iddia ederek saf zihinleri idlâl ediyor! Şöyle saçmalıyor:
“Mevlânâ Allah demektir. Bedi Allah’ın bir ismidir, Allah’ın isimleri, Mevlânâ ve Bediüzzaman diye bir insana verilemez!”
“Bedi’” olan Allah’ın isminden hareketle, Bediüzzaman’a, Risale-i Nur’a, Nur Talebelerine saldırıyor.
Kimin adına, konuşuyor, kimin hesabına konuşuyor, onu yönlendiren kimdir? Bu düşüncesiyle-daha doğrusu düşüncesizliğiyle-Sahabe-i Kirama, dolayısıyla Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya (asm) da dil uzatıyor…
Halbuki, Rahman, Rahim, Kerim, Gafur, Rezzak, Muhsin, Halim, Kadir, ilahir… Onlarca Esma-i Hüsna’dan, yani, Allah’ın bu isim ve sıfatlarından Abdurrahman, Abdürrahim, Abdülkerim, Abdülgafur, Abdürrezzak, Abdülmuhsin, Abdülhalim, Abdülkadir, ilaahir şeklinde isimler verilmektedir.
Hatta, Adil, Halim, Salim, Cemil gibi isimler de...
Abdurrahman bin Avf, Abdurrahman gibi isimler, Asr-ı Saadetter, Sahabe-i Kiram’dan başlanarak günümüze kadar 15 asır boyunca verile geldi.
Devamını okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/ali-fersadoglu/mustafa-islamoglu-hangi-ifsat-zindika-komitesi-adina-konusuyor_306335
Bediüzzaman’ın kabul etmediği üç şey nedir?
“Üstad Hazretlerinin “Ben kendimi beğenmiyorum, beni beğenenleri de beğenmiyorum” sözünü nasıl anlamalıyız? Biz üstadımızı çok seviyoruz ve çok beğeniyoruz. O zaman Üstad Hazretleri bizi beğenmiyor mu?”
Devamını okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/suleyman-kosmene/bediuzzaman-in-kabul-etmedigi-uc-sey-nedir_360386
Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur, Nurculuk, Nur Talebeleri hakkında kaleme alınan önemli makaleleri de istifadenize sunuyoruz...
Asr-ı Saadetin nurlu atmosferinin asrımıza yansıması: Nûr Talebeleri
Sâhil-i selâmet olan Dârüsselâma Ümmet-i Muhammedi'yeyi (a.s.m.) çıkaran bir Sefine-i Rabbâniyede çalışan hademeler olan Risale-i Nur Talebeleri'nin nurlu vasıflarından bazıları...
Okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/gundem/asr-i-saadetin-nurlu-atmosferinin-asrimiza-yansimasi-nur-talebeleri_357631
Kur'an-ı Hakim'i en güzel şekilde tarif eden tefsir Risale-i Nur'dur
Mu'cizât-ı Kur'âniye Risalesi olan 25. Söz'e Bediüzzaman Hazretleri;
''Elde Kur'ân gibi bir mu'cize-i bâki varken,
Başka burhan aramak aklıma zâid görünür.
Elde Kur'ân gibi bir burhan-ı hakikat varken,
Münkirleri ilzam için gönlüme sıklet mi gelir?'' şeklindeki veciz ifadelerle başlıyor.
Ve gençliğinde yaşadığı bir hatıra bu noktada oldukça dikkat çekicidir. Şöyle ki; İngiltere'nin Sömürgeler Bakanı Gladstone'un Avam Kamarasında yaptığı konuşmada elinde bir Kur'ân-ı Kerîm'le kürsüye gelerek,“Bu Kur'ân Müslümanların elinde bulunduğu müddetçe, biz onlara hâkim olamayız. Ne yapıp yapıp, bu Kur'ân'ı sukut ettirip ortadan kaldırmalıyız. Yahut da Müslümanları ondan soğutmalıyız” diyordu.
Devamını okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/gundem/kur-an-i-hakim-i-en-guzel-sekilde-tarif-eden-tefsir-risale-i-nur-dur_365091
Bediüzzaman'ın enfes tarifleriyle Hz. Muhammed Aleyhissalatu Vesselam
Müceddîd-i Ahirzaman ( Ahirzaman Müceddidi) olan Büyük İslam Alimi Bediüzzaman Said Nursi, Müceddîd-i Elf-i Sânî (İkinci bin senesinin müceddidi) olan Büyük İslam Alimi İmam-ı Rabbani'nin ''Ben sözlerim Muhammed'i (a.s.m.) övmüş, güzel göstermiş olmadım; aksine Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdan bahsetmekle sözlerimi güzelleştirmiş oldum.'' şeklindeki güzel sözlerine Risalet-i Ahmediyeye dair olan 19 Söz'de yer veriyor ve ekliyor ''Evet şu söz güzeldir. Fakat onu güzelleştiren , güzellerin güzeli olan evsaf-ı Muhammediyedir.
Devamını okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/gundem/bediuzzaman-in-enfes-tarifleriyle-hz-muhammed-aleyhissalatu-vesselam_364606
Risale-i Nur’a saldıranlara acıyın!
Son günlerde umulmadık şekilde Risale-i Nur eserlerine ve onun müellifi Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerine saldıranları görüyoruz. İnsafsız müfterilere elbette verilecek cevaplar vardır ve zaten veriliyor.
Devamını okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/faruk-cakir/risale-i-nur-a-saldiranlara-aciyin_408420
Siz üfledikçe Risale-i Nur parlar
Kur’ân’ın hakikatli bir tefsiri olan Risale-i Nur’un bu millete ve bu memlekete yaptığı hizmeti anlamak için insaflı olmak yeterlidir.
İmanları kurtarmak için yola çıkan Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, Risale-i Nur adlı eserleriyle inançsızlığın belini kırmıştır. Neticede bu eserler takdir edilmiş ve inşaallah kıyamete kadar istifadeye medar olacaktır.
Devamını okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/faruk-cakir/siz-ufledikce-risale-i-nur-parlar_359944
..Ve Nurcular ise
İhvan-ı Müslimîn ile Nurculuk kıyaslamasına devam ile, Cemaat ve cem’iyet ikileminde kalmış hamiyetperverlere, ittihad-ı İslâm yolunda maddî-manevî cihad tercih sadedinde..
Devamını okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/omer-faruk-ozaydin/ve-nurcular-ise_395404
Bediüzzaman: İradenizi kimseye ipotek etmeyin
“Velâyetin [evliyalığın], şeyhliğin, büyüklüğün şe’ni [gereği] tevazu ve mahviyettir, tekebbür [büyüklenme] ve tahakküm değildir. Demek, tekebbür eden sabiyy-i müteşeyyihtir [şeyh taklidi yapan çocuktur], siz de büyük tanımayınız.”
Bu tavsiyelerin gereğini usulünce yerine getiren bireylerden oluşan bir toplulukta, cemaatin bireyi ezmesi gibi bir durum yaşanabilir mi?
Devamını okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/kazim-gulecyuz/bediuzzaman-iradenizi-kimseye-ipotek-etmeyin_406008
Nurculukta “devleti ele geçirme” hedefi yok
Oysa cemaatler, hele “İttihad-ı Muhammedî” tarifini Kàlû Belâ’dan kıyamete kadar gelmiş ve gelecek tüm Müslümanları kapsayan bir çerçeveye dayandıran Bediüzzaman’ın öncüsü olduğu Nur cemaati, Karaman’ın tasnif ve nitelemelerine sığmayan yapısıyla özel bir yere sahip.
Öyle ki, Karaman’ın şu değerlendirmeleri Nur cemaati için asla geçerli değil:
Devamını okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/kazim-gulecyuz/nurculukta-devleti-ele-gecirme-hedefi-yok_406745
Cemaatlerin işi devlet idaresi değil
Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu, gündemdeki cemaat-devlet konusuyla ilgili bir yazısında şunları ifade etmiş:
Devamını okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/kazim-gulecyuz/cemaatlerin-isi-devlet-idaresi-degil_406628
Bu kitaplar mutlaka okunmalı
Gülen hareketiyle irtibatlı olduğu söylenen kadroların, başta Fethullah Gülen olmak üzere şimdi de darbecilikle suçlandığı bir süreçte, konunun bütün cemaatleri hedef alan bir strateji çerçevesinde genişletilerek farklı noktalara doğru götürülmek istendiği gözlenirken, bu meselelere farklı boyutlarıyla ışık tutan iki kitabımızın özellikle şu günlerde dikkatle incelenmesini, evvelce okumuş olanlar tarafından tekrar mütalâa edilmesini ve mümkün olan herkese ulaştırılarak okutulmasını tavsiye ediyoruz.
Genel Yayın Müdürümüz Kâzım Güleçyüz’ün imzasını taşıyan bu kitaplardan biri Cemaatler ve Toplum-Siyaset-Devlet; diğeri Cemaat ve İktidar ismiyle yayınlanmıştı.
Devamını okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/yeni-asya-dan-size/bu-kitaplar-mutlaka-okunmali_406199
Cemaatler ve siyaset - ticaret
Diyanet İşleri eski Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’nun “Tarikat ve dinî cemaatleşme günümüzde Müslümanların dindarlığını güzelleştirme çabasından ekonomik çıkar ilişkisine, siyaset projesine, sosyal örgütlenme modeline dönüştü” kanaatini aktarmıştık.
Bazı cemaatler açısından aynı neticeye biz de ulaşmış ve şöyle demiştik:
Devamını okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/kazim-gulecyuz/cemaatler-ve-siyaset-ticaret_406394
Bediüzzaman’ın tavsiyelerine uyulmayınca...
Derler ya ” bazı şeylerin şuyuu vukuundan beterdir.” Evet aslı olsun veya olmasın toplumda kabul görmüş, temayüz etmiş şahıs veya cemaatler hakkında yapılacak olan isnat ve suçlamalar dahi bazı şüphe ve istifhamlara sebep olur ve fena izler bırakır.
Yapılan itham ve isnatların doğru veya yalan olması bu neticeyi değiştirmez.
Devamını okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/huseyin-gultekin/bediuzzaman-in-tavsiyelerine-uyulmayinca_408320
Millî Mücadele’de Büyük İslam Alimi Bediüzzaman Said Nursî...
Millî Mücadele dâvâsı için büyük hizmetleri görülen gönüllü irşatçılardan biri de kuşkusuz Bediüzzaman Said Nursî’dir. 1 Bir asra yakın ömrünün önemli bir kısmını inandığı dâvânın mücadelesine adayan Bediüzzaman’ın kimliği ve taşıdığı misyon dikkate alındığında, Millî Mücadele’deki belirleyici rolü ve bu hareketin seyrine olan etkisi açık bir şekilde ortaya çıkacaktır.
Devamını okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/gundem/milli-mucadele-de-buyuk-islam-alimi-bediuzzaman-said-nursi_408464
Dünyaca ünlü tarihçi İnalcık'ın Yeni Asya'da da çıkan bazı önemli tespitleri
Genel Yayın Müdürümüz Kâzım Güleçyüz'ün, ‘Tarihçilerin şeyhi’ olarak anılan dünyaca ünlü tarihçi Halil İnalcık'ın bazı önemli tespitlerini değerlendirerek daha önceden kaleme aldığı, güncelliğini koruyan dikkat çekici yazılarını istifadenize sunuyoruz.
Devamını okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/gundem/dunyaca-unlu-tarihci-inalcik-in-yeni-asya-da-da-cikan-bazi-onemli-tespitleri_405123
Hiçbir mezhep ve cemaat, İslâm’ı temsil edemez!
Kafası, “yalancı, gaddar, menfaat üzerine dönen canavar siyasetle” bozulmuş fanatik aliller veya “ehl-i dünyanın hafiye/ajan/casus ve propagandacıları” (ki bır kısmı müstear, takma isimlerle Nurcu ve dindar görünerek) sağda-solda, “Yeni Asya Nurcu olamaz, Nurculukla bir alâkası yoktur ve Nurculuğu temsil edemez, gerekli işlemler başlatılması lâzım” gibi hezeyanlar ederek-akıllarınca ispiyonluyor, jurnalliyor…
Devamını okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/ali-fersadoglu/hicbir-mezhep-ve-cemaat-islam-i-temsil-edemez_407435
Bütün darbelere karşı çıkan tek gazete Yeni Asya'dır
Yeni Asya Medya Grup Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Yavuz Yiğitoğlu, "Türkiye’de bugüne kadar yapılmış bütün darbelere karşı çıkan tek gazete Yeni Asya’dır. Yeni Asya cemaati her türlü darbenin karşısındadır, demokrasiden yanadır" dedi.
Devamını okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/roportaj/butun-darbelere-karsi-cikan-tek-gazete-yeni-asya-dir_405920
Her duruşun bir bedeli var
Yavuzyiğitoğlu, Yeni Asya gazetesinin bütün yayın hayatı boyunca gösterdiği prensipli, hakkaniyetli, doğru duruşunun bedelini ödediğini belirterek, “Doğru bir duruşla hakkı seslendirmek zordur” dedi.
Devamını okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/roportaj/her-durusun-bir-bedeli-var_406018
Tam demokrat mihenk taşı: “Yeni Asya”
Yeni Asya ne zamanki bir mesele hakkında bir fikir beyan eder ardından eleştirilerin ve adeta topa tutulmanın ardı arkası gelmez. Bu durum, ta ki o meselenin hakikatinin Yeni Asya’nın söylediği gibi olduğu anlaşılıncaya kadar devam eder. Tarih tekerrürden ibarettir ve biz bunları defaatle yaşadık-yaşıyoruz.
Devamını okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/akif-arslan/tam-demokrat-mihenk-tasi-yeni-asya_406201
Benim adım Yeni Asya
Ben ki kanaat maaşıyla, tiraj kaygısı olmayan bir gazetede çalışırken; binler dolarla, promosyon gazetelerinde purosunu tüttüren, plazalarda arz-ı endam eden gazetecilerle boy ölçerim.
*Bu enaniyet asrında şahıs ne kadar dahi de olsa, ehl-i dalâletin şahs-ı manevisi karşısında mağlûp düşebilir. Mehdi’nin; iman-şeriat-hayat vazifelerini tersten okumayıp, bu zamanın en mühim vazifesi imandır derim.
EMRET PAŞAM DEMEDİM
*Onlar ki her darbeye paşam derler, İyi ki gelmişsiniz, bunlar anarşiyi bitiremedi, hoş gelmişsiniz ağam derler. Önce işim-aşım gelir, siz ne emredersiniz başüstüne derler.
Ben ki acar bir gazeteciyim millet derim.
*Bu 12 Eylül Anayasası bizi 30 sene idare etmemeli. 12 Eylül 470+ 28 Şubat 30=500 gün gazetemin kapatılmasını netice veren; “Hayır, mavi güzeldir” derim.
*”No, No” siyasiler yasaklansın diyenlere, yasaklar kalksın “Evet, Evet” derim.
* Herkese ve her cemaate eşit mesafede, dalâlette olmamak kaydıyla dost olurum.
Haydar Ağa dediklerinde de itiraz ettim. Şimdi de Haydo demelerine. İfrat ve tefrit her ikisi de aldatıcıdır. Hadd-i vasatı ihtiyar eder, Haydar derim.
Devamını okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/omer-faruk-ozaydin/benim-adim-yeni-asya_408228
Haber / Derleme: Yasin Kuvvetli
Haber Merkezi