Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Müdürü Kazım Güleçyüz, ‘OHAL mağdurları ve Üç Dal Papatya’ konulu bir seminer verdi. Yoğun katılımın olduğu seminere bir çok platformdan üyeler iştirak etti.
Demokrat Eğitimciler Derneği’nin düzenlediği, ‘OHAL mağdurları ve Üç Dal Papatya’ konulu programda Gazetemiz Genel Yayın Müdürü Kâzım Güleçyüz seminer verdi. Yeni Asya Vakfı Seminer Salonu’nda gerçekleştirilen programa yoğun bir katılımın olduğu gözlenirken, çeşitli platformlar adına katılan üyeler de konuşmalarıyla programa renk kattı.
Tek parti, tek adam rejimine mi döneceğiz?
Demokrat Eğitimciler Derneği tarafından düzenlenen seminerde konuşan Kâzım Güleçyüz, “Cumhuriyetin 94.yıl dönümündeyiz. Cumhuriyet deyince, Üstadın tarifiyle adalet, meşveret, kanunda inhisar ve hürriyet akla geliyor. Ama biz 2017’de bu değerlerden fersah fersah uzaklaşmış durumdayız. Zaten 16 Nisan referandumuna götürülen pakete ve o süreçte söylenenlere baktığımız zaman şöyle diyorlardı; “1. ve 2. reis de partiliydi.” O zaman 2017 Türkiye’sinin getirilmek istendiği yer 30’lu yıllar. Biz 1950’de çok partili sisteme geçtik. Yeniden tek parti, tek adam rejimine mi döneceğiz? O dönemde İstiklal Mahkemeleri karar verdiği zaman itiraz edemiyorsun. İdam ediliyorsun. Şimdi de mevzuatımızda idam kalktı, ama mahkeme, soruşturma olmaksızın sivil ölümler var” diye konuştu.
İktidar medyası karartıyor ve çarpıtıyor
OHAL sürecinde yaşanan mağduriyetler, iktidar medyası tarafından karartılıyor, duyurulmuyor. İnsanlar ancak kendi yakın çevrelerinden birinin başına böyle bir hal geldiğinde haberdar olabiliyor. Böyle bir ortamda niye insanların sesi çıkmıyor diye soruyoruz. Önemli bir kısmının sesi bu karartmalardan dolayı çıkmıyor. İktidar medyası bunları tamamen çarpıtarak büyük bir kısmını göstermiyor, bunun da ötesinde bütün bu insanları darbeci olarak yaftalıyor.Yani darbeyle de, terör örgütü ile de hiçbir alakası olmayan on binlerce insan böyle bir itham ve iftiraya maruz. Bununla masumiyet karinesi çiğneniyor. Bunun yanında yine ceza hukukunun çok temel prensiplerinden biri: “Suç ve ceza şahsîdir.” Kur’ân-ı Kerim’de beş ayette geçer, Üstad bunu birçok mektubunda bize sunar. Birinin hatası, suçu, günahı ile başkası sorumlu tutulamaz. Ama burada sırf cemaat mensubiyetinden dolayı terör örgütü üyeliği ile suçlanan on binlerce insan var.
Masum insanların mağdur edilmesi kabul edilemez
Biz başından beri diyoruz ki; 15 Temmuz lanetlediğimiz bir girişimdir. Bunu kim yaptı, planladı, bilerek içinde yer aldıysa, rol aldıysa, görev üstlendiyse, kullanıldıysa, desteklediyse bunların hepsinin Allah belasını versin. Ve devlet bunları tesbit etsin. Kanunların öngördüğü en ağır cezaya çarptırsın. Ama bundan yola çıkarak terör ve darbe ile hiçbir alakası olmayan,,bu yönde hiçbir delil tespit edilemeyen masumların mağdur edilmesi olacak şey değil. İşte biz buna itiraz ediyoruz. Ve hukuk mücadelemizi buna karşı veriyoruz. Ve maalesef gazete olarak tek başımıza veriyoruz.
Hukukçular suskun
Hayli zamandır uğraştığımız bir projemiz vardı. Hukukçular niye suskun? Daha evvel her konuda konuşan, önemli görevlerde bulunmuş hukukçular niye bu hadiseler karşısında sesini yükseltmiyor? Bu suskunluğu kırmak için bir röportajlar dizisi düşündük. İsimler tesbit ettik. Ama epeyce bir kısmından maalesef cevap alamadık. Acaba korkudan mı? Epeyce bir kısmının suskunluğunu herhalde buna bağlamak lazım. Korku dağa taşa sinmiş. “Benim de başıma bir şey gelir konuşursam.” Ama öbür taraftan Dr. Ümit Kardaş, Ertuğrul Günay ve Doç. Dr. Vahap Coşkun gibi konuşma cesareti gösterenler de oldu, onlara bu vesile ile teşekkür ediyoruz.
Çıkış yolu Bediüzzaman’ın formülünde
Konuşmasının devamında Nur’un tutukluluk sürecini ve Üç Dal Papatya kitabının hazırlanış hikâyesini anlatan ve soruları cevaplayan Güleçyüz son olarak şunları söyledi; “Bu buluşmaları arttırmamız lâzım. Netice alıncaya, zulümler bitinceye kadar. İnşaallah Nur’un ve diğer bütün masumların özgür kaldığı günlerde daha güzel gündemlerle bir araya geliriz. Üstadın birbirini tamamlayan cümlelerinden oluşan bir formül var: ‘Meşrutiyet hakimiyet-i millettir’, meşrutiyet yani cumhuriyet, demokrasi milletin hakimiyetidir. İkincisi ‘Mevcudiyet-i milleti göstermek lâzımdır.’ Milletin var olduğunu herkese, özellikle yönetenlere göstermek lâzım. Ben varım, bana rağmen devletin tepesindekiler dahil kimse birşey yapamaz. Üçüncüsü ‘Mevcudiyetinizi ittihadla gösterin,’ birleşerek gösterin. Dünya görüşlerimiz farklı olabilir ama aynı dünyada yaşıyoruz. O zaman demokrasi hukuk, özgürlükler, insanî ve ahlakî değerler ekseninde gücümüzü birleştireceğiz. Çıkış yolu budur.”
***
Adalet için bir ve hür olmalıyız
Açılış konuşmasını yapan Demokrat Eğitimciler Derneği Genel Sekreteri M. Hanefi Örnek, “Adalet müessesesinin temelini sarsan icraatlarla son derece vahim bir tablo ile karşı karşıyayız. Üniversiteler, STK’lar , bilim adamları yapılan bu hukuksuzlara suskun. Medya yönetimin borazanı. Adalet yerde sürünüyor, hukuk rafa kaldırılmış. Suç yok, ceza ve eza var. Binlerce kişi mazlum ve mağdur. STK’lar bu haksızlıklara sesini çıkarmalı, birleşerek sağlam adımlar atmalı. Yeni Asya 48 yıllık yayın hayatında zulme, keyfiliğe, adaletsizliğe karşı durmuş, Kur’ân’ın da emrettiği hak, hukuk, adalet, hürriyet ve insanî değerleri korumayı esas almıştır. Bir olmalıyız. Hür olmalıyız. Pir olmalıyız. Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için” dedi.
***
Toplum kendi iç barışını gerçekleştirmeli
KHK mağdurlarından Ömer Bilal Karakaya şöyle dedi: “Toplum eğer kendi iç barışını yaşıyorsa, insanların birbirleriyle anlaşmaması mümkün değil. Peygamber herkese geldi, bizim davamız herkes için diyorsak, bunun bir somut göstergesi olması gerekir. Bunun için toplumsal kesimlerine şöyle bakılmalı. Ben seni gördüm, ben seni fark ettim, ben seni anladım. Eğer böyle bir toplum oluşturabilirsek, devlet bize hizmet edecektir, aksi olmayacaktır. Ben Yeni Asya’nın şu zamanda görevini yaptığına inanıyorum.”
***
Hiçbir gece yok ki, sabaha gebe olmasın
Programın sonunda söz alan Şahlanış Hareketi eski Genel Başkanı Murat Altun şunları söyledi; “Hakikat, adalet, hürriyet mücadelesini 50 yıldır yılmaz bir biçimini yapan Yeni Asya’ya şükranlarımı arz ediyorum. İkinci şükranım da Demokrat Eğitimciler Derneğine; ilim, hakikat, hizmet yolunda çok ciddi çalışmalar yapıyor. Hiçbir gece yoktur ki, ne kadar zifiri karanlık olursa olsun sabaha gebe olmasın ve hiçbir kış yoktur ki; ne kadar soğuk olursa olsun bahara ve yazın müjdesi olan bahara gebe olmasın. Allah’a emanet olunuz.”
***
OHAL’e karşı bir arada durmalıyız
KHK’lı Platformu üyesi Ekin Bayraklı düşüncelerini şu sözlerle anlattı; “1 Eylül 2016’dan işten atılan bir öğretmenim. Geçirdiğimiz aylar boyunca OHAL’den şunu öğrendik; bu iş kendi hakkımızdan çok, daha büyük ve yaygın bir meseleye dönüştü. Özellikle dindar ve mütedeyyin insanların çalışmalarını, OHAL ile mücadele eden, buna karşı şekilde durmaya çalışan insanlarla beraber olmaya çalışıyoruz. Çağrım şu ki, Hak ve Adalet Platformu, KHK’lı Platformu gibi dindar insanların bir araya gelip OHAL’e karşı sivil inisiyatifle bir şeyler yapmaya ve anlatmaya çalıştığı çalışmalar, girişimler var. Bunlara mağdur olan olmayan herkesin katılımını istiyoruz, davet ediyoruz. Yeni Asya camiasına da bu toplantılar için çok teşekkür ediyoruz.”
***
Uğur Ener: Kızımın bana böyle bir şerefi nasip etmesinden dolayı çok mutluyum
Programda Nur Ener Kılınç’ın babası Uğur Ener şunları söyledi: “Biz İzmir’de oturuyoruz. Tanıdığım bir baba ve 2 oğlu tamircilik yapıyorlar. 40- 50 senedir dostumuz. İktidar yanlısı insanlar. Bu olay bizim başımıza geldiğinde onlar da hayretle karşıladılar, ama yine de bir miktar sessiz duruyorlardı. Geçenlerde yanlarına uğradığımda kendi yakınlarının da öyle birşeye maruz kaldığını öğrendim ve geçmiş olsun dileklerimi ilettim. Sizin akrabanızın böyle örgütle işi var mı diye sorduğumda ‘yok’ dediler. Beni şimdi anladınız mı? Bu zulüm müdür? ‘Evet, anladık’ dediler. Ben şahsî ibadetlerimle birşey kazanamayacağımı biliyordum. Fakat emek verdiğim kızımın bana böyle bir şerefi nasip etmesinden dolayı çok mutluyum. Zaman zaman üzüntü verse de bu şekilde düşündüğümde derin bir yerden serinlik hissedip rahatlıyorum.”
***
Nurten Ertuğrul: Yeni Asya her dönemde zulmün karşısında durdu
Hak ve Adalet Platformundan Nurten Ertuğrul da şunları söyledi; “Yeni Asya Camiasını eskiden beri biliyoruz. Her dönem zulmün karşısında durmuş, tavrını göstermiş bir yapı. Yıllardır yapılan bu zulme biz kullar olarak dur demek zorundayız. Biz bu kadar zalimliğe, zulme gözümüzü kapatamayız. Ben bir kadın, bir anne olarak bunun rahatsızlığını çok çekiyorum. Nur kardeşimiz ne yaptı acaba? Darbe yapıldığı zaman tankların arkasında mıydı? 17 bin kadın ne yaptı acaba? 668 bebek hapishanede büyüyorsa ve bu toplum eğer bunu seyrediyorsa herkes oturup düşünsün. Hani İslam selam manasına geliyordu. Hani barıştı, esenlikti, huzurdu, haktı, hukuktu, adaletti? Yeni Asya o kadar güzel yayınlar yapıyor. İbrahim Kaboğlu’ndan tutun Üç Dal Papatya’ya kadar epey bir süredir bu uğraşı veriyor. Biz ne kadar destek olduk?”
Ahmet Feyzi Kul’un oğlu Yaşar Kul: Cenab-ı Hak zulme en küçük bir meyil göstermeyin diyor
Ahmet Feyzi Kul’un oğlu Yaşar Kul ise mağdurlara teselli mahiyetinde şunları söyledi; Ehli iman birisi bir arkadaşım bu hadiselerden çok üzülmüş çok muzdaripti ve ona Üstad’ın: ”Madem Ehl-i Beyt’e zulmedenler şimdi âhirette cezasını öyle bir tarzda görüyorlar ki, bizim onlara hücumla yardımımıza bir ihtiyaç kalmıyor. Ve mazlum Ehl-i Beyt, muvakkat bir azab ve zahmet mukabilinde o derece yüksek bir mükâfat görmüşler ki, aklımız ihata etmiyor” sözlerini gönderdim. Bunu gönderince çok teşekkür etti morali düzeldi. Yani tabi bu zülüm çeken arkadaşlarımız kardeşlerimiz muhakkak çok sıkıntı içindeler. Ama onların inşallah tabii Ehl-i Beyt kadar olmasa da çok olacak. Cenab-ı hak zulme en küçük bir meyil göstermeyin diyor. Halbuki diğer günahlarda aklınızdan geçirdiğinizde hanenize yazılmıyor. Zulümde kalbinizden günaha taraftar olduğunuz zaman cenabı hak sizi ateşle tehdit ediyor.”
HABER: Rukiye Şahin - Kübra Ünüvar Zeynep Battal - Kübra Örnek
FOTOĞRAFLAR: Kübra Baş - Murat Sayan - Yeni Asya