Basın İlan Kurumu, aldığı hukuk dışı kararlarla bir süreden beri gazetelerin ‘resmi ilan hakkı’nı engellemeye çalışıyor. Her he kadar bu kararları ‘hukuka uygun gibi’ göstermeye çalışsa da mızrak çuvala sığmıyor ve hukuksuz kararlar mahkemelerden geri dönüyor.
Ülkemizde hukuk sisteminin ağır işlediğini bilmeyen yoktur. Resmi ilan hakları kanunlara aykırı şekilde kesilen gazeteler mahkemelere gidiyor, mahkemeler onları haklı buluyor ama bu arada aylar değil yıllar geçmiş oluyor.
Hemen hatırlayalım ki benzer bir hukuksuzluk da gazetelere verilen ve verilmesi gereken ‘basın kartı’ konusunda da yaşanıyor. Kurumlar değişse de anlayış ve keyfilik değişmiyor ve elinde yetki olanlar bunu yanlış yolda kullanarak kanun ve yönetmeliklere aykırı işler yapmış oluyor. Her defasında hatırlatıldığı üzere gerek resmi ilan konusunda ve gerekse ‘basın kartı’ konusunda idareciler yanlış yaptıklarını kendileri de bildiği halde yanlışta ısrar ediyorlar. Peki, bile bile yanlış yapmak ve yapılan bu yanlışlarda ısrarcı olmanın bir adı var mı?
Netekim Anayasa Mahkemesi, Basın İlan Kurumu’nun ilan kesme konusunda yaptığı işin yanlış olduğunu bir defa daha ilan etmiş. İlgili haberde şu bilgiler var: “Anayasa Mahkemesi (AYM) Basın İlan Kurumu’nun (BİK) verdiği ilan kesme cezalarına ilişkin pilot karar vererek, cezaların basın ve ifade özgürlüğünün ihlali olduğuna hükmetti. AYM, bu konuda düzenleme yapılması için kararının bir örneğini TBMM’ye gönderdi. AYM kararında, “Kuruma verilen yetkinin basının etik değerlerini düzenleme amacından öteye giderek artık kimi basın mensupları açısından caydırıcı etki yaratabilecek bir cezalandırma aracına dönüştüğü ve bu durumun sistematik bir soruna neden olduğu gözlemlenmiştir” denildi. (dw.com, 10 Ağustos 2022)
Türkiye’yi idare edenler bu benzeri yanlış kararları alırken, bu kararların ‘yanlış’ olduğunu elbette biliyor. Ayrıca bu kararların mahkemelerden ve hukuktan döneceğini de biliyorlar. Maalesef, bu süre zarfında insanlara ve ‘medya’ya ne kadar zarar verilirse bunu da kâr olarak görüyorlar. Yoksa, bu kararların doğru olmadığını bilmemeleri mümkün mü?
Benzer şekilde basın kartları konusunda da baştan sona keyfiliklere imza atılıyor. Yeni kart verip vermeme bir yana, yürürlükteki kanun ve yönetmeliklere göre ‘sürekli basın kartı’ alanların dahi kartlarını yenilemeyerek fiilen iptal etmiş oluyorlar. Bu kadar haksızlık, bu kadar yanlış işler bilmeyerek ve ‘hata’ en olabilir mi?
Neyse ki geç de olsa bu yanlış kararlar hukuktan ve mahkemelerden geri dönüyor. İdarecilere düşen, mahkeme kararlarına hemen uymak ve mağduriyetlere son vermektir.
Mahkeme kararlarına rağmen yanlışta ısrar etmeye devam ederlerse yanlışları ve hataları katmerleşmiş olur, bilinsin.