Afrika ülkelerinden temsilcilerin katılımıyla düzenlenen “4. Afrika Güvenlik ve Barış Forumu” Etiyopya’da yapılmış ve önemli bir tesbit dile getirilmiş: Fakirlik, barış ve güvenliği tehdit ediyor.
Tabiî ki İslâm ülkeleri, Afrika’ya da fakirlik denildiğinde, Bediüzzaman’ın yıllar önce tesbit ettiği “üç düşman ve üç çare”yi hatırlamamak mümkün değil. Said Nursî, istibdat, zulüm ve tahakküm konularında beyanlarda bulunurken, “Bizim düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilâftır. Bu üç düşmana karşı; san’at, marifet, ittifak silâhıyla cihad edeceğiz” demiştir. (Divan-ı Harb-i Örfi, s. 23)
Etiyopya’nın Bahar Dar şehrinde düzenlenen “Afrika’da Dinin Siyasallaştırılması ve Laik Devlet” başlıklı toplantıda konuşulanlar arasında itiraz edilebilecek başka tesbitler de yapılmış olabilir. Ancak fakirliğin barış ve güvenliği tehlikeye attığı yönündeki tesbit hem isabetli hem de doğrudur. Üstelik, fakirlikten dolayı en çok sıkıntı çeken bir kıt’ada bu görüşlerin dile getirilmesi takdire şayandır.
Toplantıda konuşan ve Afrika’daki “tehlike haritasının” hızla değiştiğine işaret eden Nijerya eski Devlet Başkanı Olusegun Obasanjo, şöyle demiş: “Harcanan bütün çabalara rağmen ne yazık ki fakirlik, barış ve güvenliği tehdit eden ana unsur halini aldı. Terör grupları, daha önce varlığını göstermediği Kahire, Nairobi, Tunus, Mogadişu ve farklı yerlerde yayılmaya başladı. Söz konusu olguyla mücadele için ortak hareket etmemiz lâzım.”
Uganda, Etiyopya, Ruanda, Mali, Kenya, Somali Puntland devlet başkanları ile Güney Sudan ve Somali’den üst düzey yetkililerin katıldığı ifade edilen toplantıda problem dile getirilmiş, ancak çare ve çözüm noktasında bir tesbit yapılıp yapılmadığı belli değil.
Dünyanın geldiği nokta ve karşılaştığı hadiseler, doğrudan ya da dolaylı olarak, haklı tesbitlerin bundan sonra çok daha takdir edileceğini gösteriyor. Fakirliğin, barış ve güvenliği tehdit ettiğini ifade edenlere, diğer iki düşman da hatırlatılsa her halde itiraz edecek değiller. Aynı şekilde bu üç düşmana karşı üç silâhın da; san’at, marifet ve ittifak olduğu peşinen ilân edilmeli.
Bu üç hastalık, en başta İslâm dünyasını tehdit ediyor; ama aynı zamanda bütün insanlık tehdit edilmiş oluyor. Cahillik, fakirlik ve ihtilâflar sona ermiş olsa, bundan da bütün dünya kârlı çıkmayacak mı? Bağımsız devletlerin üye olduğu çatı kuruluş olan Birleşmiş Milletler’in de asıl hedefi ve gayesi bu değil mi? O halde, önümüzdeki yıllar; “üç düşman ve üç çare”nin en üst seviyede konuşulup tartışılacağı bir dönem olacak demektir.
Barış konusunda bir değerlendirme de Keldani Patriği Mar Louis Rafail Sako’dan gelmiş. “Müslümanlar ve Hıristiyanlar birlikte barışı tesis etmelidir. Savaş fikirlerinin son bulması gerekiyor” diyen Sako, “Barışı tek bir toplum ve cemaat yapamaz, barışı ancak hep birlikte tesis edebiliriz” ifadesini kullanmış. (AA, 18 Nisan 2015)
“Akıl için yol bir” noktasında buluşmalar çoğaldıkça, inşallah hem İslâm dünyası hem de bütün dünya huzur ve barış iklimine kavuşacak. Bugün için uzak bir ihtimal gibi görünse de, insanlığın gidişi bu yöndedir.
Temennimiz, doğru tesbitlerin cesaretle ifade edilmesi ve ortak düşmanlarımız olan cehalet, fakirlik ve bölünmüşlüğe; san’at, bilgi ve ittifakla karşı koymaktır. Türkiye bu gayrette öncülük yapıp, dünyaya örnek olabilir. Haydi Türkiye, yap bunu!