Çok yakıcı, can alıcı bir terör sarmalına daha girmiş durumdayız. “Artık ‘şehit haberleri’ gelmesin” diye duâ edilirken, terör konusunda yeniden yıllar öncesine dönüldü.
Sokağa çıkma yasakları, çatışmalar, hendekler, ölümler gündemi meşgul ediyor. Ya da alışılmadık hadiseler yaşanmasına rağmen gündemi dahi meşgul edemiyor.
Türkiye’nin derin yarası olan gelir dağılımındaki adaletsizlik, şehit evleri vesilesiyle bir defa daha gün yüzüne çıkmış oluyor. Maalesef ateş, düştüğü yerleri yakmaya devam ediyor. Türkiye’yi idare edenler “Kanları yerde kalmayacak” demeye devam ediyor, ama değişen bir şey yok. Şehitlerin ailelerinin büyük çoğunluğunun fakir fukara olması nasıl izah edilecek? Diyarbakır merkez Sur ilçesinde şehit olan uzman çavuşun, Ordu’nun Akkuş ilçesindeki baba evi çok şey anlatıyor, ama anlayana. Haberlerde abartma yoksa, ‘yetkililer’ şehit evine 3 saat kar küreyerek ancak gidebilmiş. Şehit evinin hali, cisimleşmiş fukara evi gibi. Duvarlarında sıva bile olmayan bir gecekondu görünümündeki ev, adaletsiz gelir dağılımının abidesi gibi duruyor.
Ne yazık ki bu fotoğraf ilk ve tek içler acısı ‘şehit evi fotoğrafı’ değil. Son bir yıl içinde çok sayıda benzer fotoğrafı görüldü. Bu durum, karşımızda en az terör kadar tehlikeli bir ‘fakirlik düşmanı’nın olduğunu da göstermez mi? Gündeme gelen ve manşet olan Ordu, Akkuş’taki bu şehit evine belki birileri çıkıp yardım edecek ve bu mağduruyet sona erecek. Peki, muhtemel olan böyle bir yardım kanayan gelir adaletsizliği yarasını tedavi edebilecek mi? Türkiye’nin herhangi bir yerinde böyle bir evin varlığı, başta Türkiye’yi idare edenler olmak üzere az çok hepimizin derdi, problemi, sorumluluğu değil mi? Böyle evlerin varlığından, şehitlerimiz vesilesiyle haberdar olmamız da ayrı bir dert değil mi? Bu ve benzeri evler Türkiye’nin hemen her yerinde varken, “Füze yaptık, uzaya çıktık, uçak yapacağız” diye övünmenin bir anlamı olur mu? Millet bu kadar fakir ve çaresiz durumdayken birileri uzaya çıksa, villalarda otursa adalet sağlanmış olur mu?
Elbette ki, terör meselesi sadece ortaya çıkardığı fakirlik sebebiyle gündeme gelmemeli. Terör başlı başına bir belâ ve musîbet. Her gün gelen şehit haberleri en başta şehit ailelerini ve yakınları başta olmak üzere bütün Türkiye’yi yasa boğuyor. Bu kısır döngüyü mutlaka kırmak, terörü sona erdirmek gerek. Ne yapılır, nasıl yapılır konusu çok öncelikli mesele olarak masaya konulmalı ve kalıcı çare mutlaka bulunmalı. Bu hususta ‘söz’ bitmemeli.
“Bir kısım medya”nın bu meseledeki gelişmeleri, tehlikeleri ve olumsuzlukları görmezden gelmesi; çok önemli bir konuymuş gibi sadece ‘başkanlık’la yatıp başkanlıkla kalkması, her gün şehit verilirken “başkanlığa destek arttı” müjdesini manşetlere taşıması hakikaten ibretlik. Yapmayın, etmeyin! Bunca büyük dert başımızda ve karşımızda varken ‘yok’muş gibi yapmak hakka karşı hürmetsizlik değil mi?
Tekrarlamak durumundayız ki, bir yılı değil, belki 10, belki 50 sonrasını planlayarak bu terörü sona erdirebiliriz. Bu mesele mutlaka birinci gündem maddemiz olmalı ki hem şehit haberleri hem de ‘fakirlik akan köy evleri’ şeklindeki haberler sona ersin. Şehitlerimize bir defa daha Allah’tan rahmet dilerken; aileleri ve yakınlarına da bin defa Allah’tan sabır diliyoruz. Âmin.