Hem de bu yanlışlara yüzde yüz değil, mümkün olsa ‘yüzde yüzbir nisbetinde yanlış’ demek mümkün.

Epeydir gündeme gelen bazı gazetelerde çalışan gazetecilere ‘basın kartı verilmemesi’ uygulaması var. Mesele şu: Yürürlükteki kanun ve yönetmeliklere göre belli şartları yerine getiren gazete çalışanlarına ‘basın kartı’ verilir. ‘Basın Kartı’ gazete çalışanlarına bazı imkânlar sunar. İmkânların azaltılması ya da tamamen sona ermesi de teklif edilebilir, o ayrı bir mesele. Fakat madem kanun ve yönetmelikler halen yürürlükte, o halde ‘basın kartı alma şartları’nı yerine getiren her gazete çalışanına ‘basın kartı’ verilir ve verilmelidir.

Peki, şimdiki idareciler ne yapıyor? Kanunlar ve yönetmelikler yerli yerinde durduğu halde, tamamen keyfi bir şekilde belli gazetelerde çalışan gazetecilere ‘basın kartı’ verilmiyor. Tabiî ki bunu yaparken de “Filan filan gazetelerde çalışan gazetecilere basın kartı vermiyorum” da demiyorlar; bunu fiilen yapıyorlar. Çünkü yaptıklarının yüzde yüzbir nisbetinde yanlış olduğunu onlar da biliyor. Buna rağmen başka meselelerde olduğu gibi burada da yanlışta ısrar ediyorlar. 

Meseleyi tam bilmeyenler bu tartışmalara baktıklarında muhtemelen; “Muhalif gazeteciler yalan yanlış beyanda bulunuyor. Muhalefet olsun diye iktidarı karalıyor. Basın Kartı almayı hak etmedikleri halde bunu istiyorlar. Türkiye bir hukuk devletidir. Böyle şey olur mu?” diye düşünebilirler. Fakat mesele iktidarın anlattığı gibi değil, basın kartı almaya hak ettileri halde kartlarını alamayanların anlattıkları gibidir! İktidar, idareciler tamamen keyfi bir şekilde hak ettikleri halde belli gazetelerde çalışan gazetecilere ‘basın kartları’nı vermiyorlar! Kesin bilgi, yayılsın!

Bir Allah’ın kulu, bir ‘yetkili’ çıksın ve “Öyle değil! Bu kişiler basın karşı almaya hak kazanamamış” desin bakalım! Öyle ya bütün resmî ve özel TV’ler ellerinde. Bunu söyleyebiliyorlar mı? Söyleyemiyorlar, söyleyemezler. Buna rağmen yanlış bilgi verip milleti yanıltmayı tercih ediyorlar.

Peki niye bu kadar ‘kesin’ konuşuyoruz? Çünkü mesele ilk defa basın kartı alacak olanların meselesi de değil. Böyle olsa, bahane bulmak, “Çalışmalarını, haberlerini vs. beğenmedim. Bana göre sen ‘basın kartı’ alamazsın” demek belki mümkün olurdu. Ama kazın ayağı öyle değil: Bu idareciler, şimdiye kadar basın kartı hakkı kazanmış, yıllarca bu kartları ceplerinde taşımış olan gazetecilerin süreleri dolduğu için geçersiz olan kartlarını da yenilemiyorlar! Dolayısıyla “Bana göre filan kişinin kart alma hakkın yok” diyemezler. Dikkat edelim, yeniden kart alacaklara değil; eskiden bu hakkı kazananlara da kartlarını vermiyorlar. Bu kadar net yanlış, bu kadar büyük hata!

Yetti mi? Yetmedi: Bu idareciler, yine kanun ve yönetmeliklere göre “sürekli basın kartı hakkı kazananlar”a da kartlarını vermiyorlar, süreleri dolan bu kartları da yenilemiyorlar. 

Peki arandıklarında ya da sorulduğunda ne diyorlar: “Kartlarınız hazırlanma aşamasında!” 

Yahu, 2019 yılında bu cevap insanlarla dalga geçmek anlamına gelmez mi? Ehliyet ya da banka kartı gibi bir kart kaç günde, kaç ayda hazırlanır? Gerekiyorsa ek mesaî yapın ve hak edenlere basın kartlarını bir günde veriniz!

Niyetiniz bu değilse, ya yürürlükteki kanun ve yönetmelikleri değiştirin ya da “Biz filan filan gazetelerde çalışanlara kart vermeyeceğiz” diye resmen ve alenen, mertçe ilân ediniz. Bizi kandıramazsınız, kendisi de kandırmaktan vazgeçin...

Bir iktidar milletvekili de “(Basın kartı konusunda) ‘ambargo listesi uygulanması’ söz konusu değildir” demiş. Yalan yanlış bilgilerle milleti kandırmaya çalışanların tamamını Allah’a havale ediyoruz..