"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Akif de Bediüzzaman da hak için mücadele etti

04 Şubat 2023, Cumartesi 00:24
“Her ikisi de hak, hukuk ve inancın mücadelecileridirler. Bediüzzaman Hazretleri duruş ve davasından asla taviz vermeyen bir şahsiyet… Hayatının yaklaşık 35 senesini eziyetler, sürgünler, mahkemeler ve hapislerle geçiren ama asla teslim olmayan bir mücadele doruğu… Mehmed Âkif de hiç kimseye minnet etmeyen bir şahsiyet abidesi olarak tanınmaktadır.”

Dr. Öğr. Üyesi Abuzer Kalyon semineri  (2)

ANKARA - YENİ ASYA

Başka bazı mısralarında benzer seslenişi daha doğrusu net ve sert uyarıyı tekrarlamaktadır:

“Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize? 

Fikr-i kavmiyyeti şeytan mı sokan zihninize? 

Birbirinden müteferrik bu kadar akvâmı, 

Aynı milliyyetin altında tutan İslamı, 

Temelinden yıkacak zelzele, kavmiyyettir.” 

Buradaki ilk mısranın son kelimesinde geçen “beyninize” kelimesi “aranıza, içinize” manasında kullanılmıştır. Mehmed Akif’in bu mısraları yazdığı devirde Osmanlı İmparatorluğunda milliyetçilik daha doğrusu ayrılıkçılık hareketlerinin başlayıp toplumu tehdit eder düzeye geldiği bir zamandır. İmparatorluk bünyesindeki Arnavut, Arap, Türk, Ermeni kısmen de Kürt unsurlar (Kürtler o dönemde milliyetçilik hareketlerini içlerinde barındırmayan bir hususiyete sahiptirler) kendi içlerinde milliyetçi gruplaşmalarla İmparatorluğu sarsma yoluna gitmişlerdir. İşte İmparatorluk bünyesindeki unsurların her birinin kendi öz milliyetçiliklerini geliştirerek devleti parçalamaya yönelmelerini Mehmed Âkif büyük bir tehlike olarak görmüştür. Bu tehlike karşısında susmayıp milli birlik ve beraberliğin tesisi için haykırmıştır âdeta.

Mehmed Âkif’in Arap ve Türklerin birbirlerinden ayrılmaması gerektiğini ifade eden şu mısraları da son derece anlamlıdır.

“Arap’la Türk’ü ayırdık mı şöyle bir kerre, 

Ne çarpınır kolu artık, ne çırpınır kanadı;”

Safahat’ın Gölgeler isimli 7. kitabında ise net bir şekilde:

“Hürriyyeti aldık!” dediler, gaybe inandık; 

“Eyvâh, bu bâziçede bizler yine yandık!” 

Cem’iyyete bir fırka dedik, tefrika çıktı: 

Sapsağlam iken milletin erkânını yıktı. 

Bediüzzaman ve Âkif

Netice olarak her iki şahsiyet de memleketin hürriyeti, istiklali, birlik ve beraberliği için fazlasıyla çaba sarf etmişler ve bu çabanın bedelini de ziyadesiyle ağır ödedikleri kanaatindeyim. Bediüzzaman ve Âkif, iman hakikatlerinin ve ezan-ı Muhammedî’nin memleket dâhilinde susturulmaması gerektiğini hep müdafaa etmişlerdir. Yeni rejimin düşünürlerinden olan Ziya Gökalp’in Türkçe ezan hususundaki hayali,

“Bir ülke ki camiinde Türkçe ezan okunur,

Köylü anlar mânasını namazdaki duanın...

Bir ülke ki mektebinde Türkçe Kuran okunur

Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Huda’nın...

Ey Türkoğlu, işte senin orasıdır vatanın!”

Bu hayal memleket dâhilinde gerçekleşmiş, bu yüce millet içi âdeta kan ağlayarak “Türkçe ezan” dinlemek mecburiyetinde bırakılmıştır. Demokrasi şehidi Adnan Menderes’in iş başına gelmesiyle meclisin ilk icraatlarından birisi ezan-ı Muhammedî’nin orijinal şekliyle okunması kararı TBMM’de alınıyor, İsmet İnönü liderliğindeki CHP’nin de çoğunlukla meclisteki bu karara iştirak ettiği hususunda 11 Haziran 2006 tarihli bir değerlendirme için bkz: 

https://www.hurriyet.com.tr/adnan-menderes-i-suclamaktan-vazgecin-arapca-ezani-dp-ile-chp-beraber-serbest-birakmislardi-4560385 

Bazı sorular

SORU: İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif nice mahrumiyetler yaşadığı Mısır’dan ağır bir hastalık tablosuyla Türkiye’ye dönüyor. Yarı sahipsiz halde vefatından sonra kimsesizler mezarlığına belediye görevlisi tarafından defnedilmek üzere iken üniversiteli gençler tarafından naaşına sahip çıkılıyor. Trajik bir sonla bitmesi beklenen itibarsızlaştırma hareketi başarıya ulaşamıyor. Dikkatli ve hamiyetli gençlerin de desteğiyle İstiklal Marşı şairinin şanına layık bir şekilde bitiyor. Benzer uygulamaların Bediüzzaman için de yapıldığını biliyoruz. Bu itibarsızlaştırma hareketi kaynağını ve gücünü nereden alıyor? 

CEVAP: Edebiyatın ve aslında fikrin gücünden korkanlar bu dindar milletin manevi kökleriyle bağ kurmamızı sağlayacak herkesi bir şekilde gözden düşürmeye çalışmışlar. O kadar ki Mehmet Âkif Mısır’da iken bile Türkiye Cumhuriyeti’nin o dönemdeki yöneticilerinin takibatına maruz kalıyor. Emniyet tarafından İskenderiye Konsolosluğuna yazılan bir yazı var, şimdilerde yayınlandı. “Mehmet Akif orada nelerle iştigal ediyor, devrimimiz aleyhine çalışıyor mu, çalışmıyor mu” gibisinden sorulara muhatap kılınıyor. Konsolosluğun verdiği cevap politik. Ama durumu özetlemeye yeter.

Mehmet Akif Ersoy’un Türkiye’ye döndükten sonra yaşayıp vefat ettiği apartmanın adı Mısır Apartmanı, neden Mısır Apartmanı? Çünkü o apartman Mısırlıların, Abbas Halim Paşa ailesine ait. O kadar sahipsiz kalıyor ki hasta halde Türkiye’ye dönüşünde bile kendisiyle Türkiye tarafı değil; Mısırlılar ilgileniyorlar. Türkiye’de de Abbas Hâlim Paşa ailesi ona sahip çıkıyor; tedavi ve barınma dâhil…

Türkiye’de aydın kesime daha doğrusu sistemin hoşuna gitmeyen şekilde fikir beyan eden pek çoklarına Cumhuriyetin başlarından itibaren çeşitli baskı ve sıkıntılar yaşatılmıştır. Bazı makalelerimizde de değindik bu hususa: Nazım Hikmet, Sabahattin Ali, Zekeriya – Sabiha Sertel ve daha niceleri…

Bediüzzaman’ın hayatı da sürgünler, baskılar, hapishaneler kısaca kendisine yaşatılan zulümlerle dolu… Bediüzzaman’a yapılan işkence, sürgün vb. durumlar vefatıyla da sona ermemiştir. Vefatından sonra da devam etmiştir. Said Nursi Hazretleri çok sevdiği ve ilk gençlik senelerinin bir kısmını geçirdiği Van’a gitmek üzere geldiği ve ağır hastalığı vesilesiyle ikamet ettiği Urfa’da rejimin güvenlik kuvvetlerinin şehir dışına çıkarma çabaları sürerken dâr-ı bekâya irtihal ediyor. Hazır bulunan talebeleri, Urfa kanaat önderleri ve şehrin ileri gelenlerinin ittifak kararıyla Halilürrahman Dergâhına defnedilir. Vefat tarihi, 23 Mart 1960’tır. Yaklaşık iki ay sonra gerçekleşen 27 Mayıs darbesiyle darbeciler âdeta nebbaşlar gibi Bediüzzaman’ın kabrine saldırmışlardır. Üstadın talebelerinden Abdülkadir Badıllı naaş nakli hadisesini gerçekleştirme kararı verenleri nebbaşlara benzetmektedir. (nebbaş, eskiden defnedilen ölülerin altın dişlerini sökmek ve kefenlerini çalmak için mezarları kazan kimselere denirmiş) Oysa 27 Mayıs’ta nebbaşlıktan da öte bir girişimle mübarek naaşın kendisi mezardan alınarak bilinmeyen bir yere götürülmüştür. Devlet tarafından Bediüzzaman Said-i Nursi’nin naaşının nakli hadisesi mutlaka aydınlatılıp en yetkili ağızlar tarafından Tüm Türkiye’den ve dünya insanlığından özür dilenmelidir. 

Türkiye Cumhuriyeti’nin Bediüzzaman Hazretlerine de Mehmet Akif Ersoy’a da samimi ve net bir özür borcu var. Bu özür, rejimin ilkel devlet anlayışıyla mağduriyet yaşattığı tüm düşünürlerden (sosyalistlerden, milliyetçi düşünceleri savunup sıkıntı çektirilenlerden, 1933 senesinde daha baskı aşamasındayken kitabı toplatılıp yaktırılan Milli Mücadele kahramanlarından Kâzım Karabekir Paşa’dan, Madımak hadisesi vb. mağdurlarından) dilenmelidir. Özür dilemek devleti küçültmez… Geçmişte Alman Başbakanı Willy Brandt, Almanya’nın yaptıklarından dolayı devlet adına Yahudilerden özür dilemişti.

Mehmet Akif İttihad-ı İslam fikri için ne der?

SORU: Bediüzzaman’ın ve Mehmet Akif’in mücadeleci kişiliğini mukayese eder misiniz?

CEVAP: Her ikisi de hak, hukuk ve inancın mücadelecileridirler. Bediüzzaman Hazretleri duruş ve davasından asla taviz vermeyen bir şahsiyet… Hayatının yaklaşık 35 senesini eziyetler, sürgünler, mahkemeler ve hapislerle geçiren ama asla teslim olmayan bir mücadele doruğu… Mehmed Âkif de hiç kimseye minnet etmeyen bir şahsiyet abidesi olarak tanınmaktadır. Bediüzzaman hazretleri bir iman ve tecdit hareketi başlatmayı başarmış, talebeler yetiştirmiş, ders kitabı mahiyetinde eserlerini ortaya koymuştur. 

SORU: Üstad Hazretleri İttihad-ı İslam fikri için kalplerin ittihadının ön şart olduğunu söylüyor. Bu ne demektir? Mehmet Akif bu konuda neler söylüyor?

CEVAP: Evet, kalplerin ittihadı bir ayetin emrini yerine getirmekle oluyor malum. Bismillah, “İnnemel mü’minune ihvetun. Feeslihu beyne ehaveyküm.” Yani Müminler ancak ve sadece kardeştir, birbirleriyle başka bir şey değildir ve olamaz. Düşman olamaz, hasım olamaz. Ha, serin durabilir, soğuk durabilir ama dargın duramaz. Dargınlıkta araya fitne girer, şeytan girer. Ayetin devamı diyor ki, madem müminler ancak ve sadece kardeştir, o halde siz de varsa dargın olan kardeşlerinizin arasını düzeltin. Bu size bir emirdir. Ayet “düzeltirseniz iyi olur” demiyor, “düzeltin” diye emrediyor. Hatta bu öncelikli bir emir ve bir farzdır. Buradan şunu anlıyoruz: Bir cami cemaatinin içerisinde ya da dinî grupların içerisinde ve nihayet İslam ümmetinin bütünü içinde birbiriyle dargın insanlar varken orada meleklerin hakkıyla zikir ve ibadet yaptığını söylemek ve dolayısıyla insanların da meleklerin ibadetini hakkıyla iştirak ettiğini söylemek pek mümkün olmuyor. Kalpler ittihad etmiyor. Mehmed Âkif’in düşünceleri de Üstadın düşüncelerinden farklı değil zaten, Safahat’ın 2. Kitabı olan Süleymaniye Kürsüsü’nden aktaracağımız şu mısralarda, “Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;/ Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.” Mehmed âkif’in tavrının netliği burada görülmektedir.

SORU: Hürriyet ve muhalefet etme hakkı meselesinde korkular da rol oynuyor mu?

CEVAP: Elbette, 15 Temmuz hain darbe girişiminin püskürtülmesi millet ve devletimiz için bir şans oldu. Bunun yanı sıra 15 Temmuz’dan sonra ortaya çıkan birtakım adaletsizliklerin belirmesi de korku ikliminin hâkim olmasında etkili oldu. Çünkü insanlar, gerçekten ürküyor. Hatırlıyoruz; o günlerde bazıları korkudan evlerindeki dinî kitapları, Kur’an tefsirlerini vb. sırf şu veya bu yayınevinin neşriyatı diye yaktılar ya da çöplere bıraktılar. Ama son birkaç yıldır ve bilhassa son 6 aydır o sisli havanın kaybolmaya yüz tuttuğunu görmekteyiz. Bu şekilde topluma bir cesaret geliyor. Anayasa Mahkemesi’nin kararları vesaire milletin ufkunu açıyor. Basının ve bilhassa Yeni Asya’nın da bu konuda büyük görevi ve etkili bir rolü var.

SON

Okunma Sayısı: 10560
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı