Çocukken yaşanılan ve duyulan bir çok şey hafızalar da yer eder. Dedelerimizin öğüt niteliğindeki sözleri, ninelerimizden dinlediğiniz hikâyeler. Annelerimizin söylediği ninniler, babalarımızın sohbet ortamlarında zikrettiği isimler, zihnimizde dolanır. Vakti geldiğinde ise her bir ânı hayatımıza nüfuz eder.
Sosyal medyada bir video izliyordum. Video, çocukken ismini çokça duyduğum rahmetli, Vali Recep Yazıcıoğlu’na aitti. Ne zaman bir sohbet ortamında adı geçse, babam, Yazıcıoğlu için, “Tokat’ta görev yaptığı vakit ona halk ‘Dördüncü Murat’ lâkabını takmıştı. Kahvehanelerde sigara içmeyi ve kâğıt oyunlarını yasaklamıştı. Hastahaneler de ise sistem daha titizlikle işliyordu. Geceleri tebdil-i kıyafetle hastahaneleri kontrol ederdi. Büyük insandı” derdi.
Bu dünyadan bir Recep Yazıcıoğlu geçmişti ismi zihnime çocukken kazınan. O zamanlar hikâye gibi dinlediğim, çocukluğumun kahramanı izlediğim video ile daha bir devleşti gözümde. Kimdi fani dünyaya bir Recep ayında gelip yine ebedî hayata Recep ayında göç eden?
TOKAT’TAN BİR VALİ GEÇTİ IV. MURAT MİSALİ
Renkli ve sıradışı kişiliği ile tanınan rahmetli Vali Recep Yazıcıoğlu, Trabzon’un Köprübaşı ilçesinde 1948 yılında doğuyor. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olan Yazıcıoğlu, Aydın’da maiyet memuru olarak ilk görevine başlıyor. 1971-1984 yılları arasında sırasıyla: Kalkandere, Bahçe, Hamur, Ayvacık, Kırıkhan, Alaca, Akçakoca’da kaymakamlık yapıyor. 1984 yılında dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın isteği üzerine valiler kararnamesine alınıyor. Kenan Evren yaşı küçük diye sorun çıkarsa da 6 ay sonra 36 yaşında Yazıcıoğlu, Türkiye’nin “en genç valisi” olarak Tokat’a tayin ediliyor. Tokat’ta görev yaptığı süre içerisinde 1.000 derslik parası ile 3.000 derslik, 47 sağlık ocağı parası ile de 147 sağlık ocağı yaptırıyor. “Tokat Modeli” olarak adlandırılan bu çalışmaları üniversitelere tez konusu oluyor.
“Halk sistemin içine dahil edilmeli” diyen Yazıcıoğlu, 4 yıllık Tokat Valiliği görevi süresinde 70 yıla tekabül eden hizmetlerde bulunuyor. Tokat halkını da gönüllü olarak bu çalışmaların içerisine kanalize ediyor. Tokat’ın 4. Murad’ı Yazıcıoğlu, Tokat halkını malayani işlerden de uzaklaştırıyor. Bu duruma ise en çok kahvehane köşelerinde vakit geçiren erkeklerin eşleri seviniyor. Kahvehanelerde bir kaç bardaktan fazla çay içmeyi, sigara içmeyi ve kâğıt oyunlarını yasaklıyor. Yazıcıoğlu’na göre kahvehanede içilen fazla çayda ev halkının da rızkı bulunuyor. Kâğıt oyunları ise vakit kaybı. Recep Yazıcıoğlu’nun Tokat Valiliği döneminde kahvehanelerde aradığını bulamayan erkekler ise evde daha fazla vakit geçirir oluyor. Bu duruma sevinen kadınlar ise Rahmetli Recep Yazıcıoğlu’nu ve eşini arayarak teşekkür ediyorlar.
APO, GEL BERABER RAFTİNG YAPALIM!
Tokat Valiliğinden sonra 1989 yılında Erzincan Valiliğine atanan Yazıcıoğlu, burada da boş durmuyor. O, doğunun terörle anılmasından rahatsız oluyor. Recep Yazıcıoğlu ve o dönemin Belediye Başkanı Talip Kaban halkı da örgütleyip Fırat’ın sularını fırsata çeviriyorlar; Fırat suyunda rafting, Munzur Dağları’nda paraglidinig, kaya tırmanışı, trekking, Baraj Gölü’nde su kayağı... Erzincan Ovası’nda atçılık ve cirit, Kemaliye’de kanyoning. Erzincan’ı bu faaliyetlerle Doğa Sporları Merkezi haline getiriyorlar. Bu sporları çok seven Yazıcıoğlu, Erzincan valiliği döneminde Fırat sularında rafting yaparak oraların terörle anılmasına engel olmaya çalışıyor. Bir röportajında da “Apo! Gel beraber rafting yapalım” diye nükteli bir göndermede bulunuyor.
ALEVÎ SÜNNÎ ÇATIŞMASI ÇIKARILMAK İSTENİYOR
13 Mart 1992 yılında Erzincan depremini yaşayan vali Yazıcıoğlu, ölü görmeye dayanamadığı halde deprem bölgesine gidip cesetleri kendi elleri ile çıkartıyor. Üstün çalışma ve gayreti ile kısa bir sürede depremin izlerini siliyor. Yazıcıoğlu’na göre “Her deprem yöneticisini yetiştiriyor.”
Vali Yazıcıoğlu, Erzincan’da giderek tırmanan terörü önceden hissetmiş ve Ankara’dan bununla ilgili bir komando birliği gönderilmesini talep ediyor. Ancak terörde Erzincan’ın önceliği olmadığı söylenerek bu isteği reddediliyor. Erzincan depreminin yaralarını henüz sarmışken bir de terör belâsı vuruyor şehri. Ülkeyi kaosa sürüklemek isteyenler Sivas’ta Madımak Oteli ve Erzincan’da Başbağlar katliâmını üç gün ara ile gerçekleştiriyor. 2 Temmuz 1993’te Madımak Oteli yakılırken Erzincan’ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar Köyünde 5 Temmuz 1993 tarihinde acımasız katliâm gerçekleştiriliyor. 5 Temmuz akşamı saat 20.30’da köyün etrafında ve içinde yüz civarında gözü dönmüş cani evleri ateşe vererek 5 kişiyi diri diri yakıyor. Köydeki 69 ev, cami ve 4 araba tamamen yakılıyor. Başbağlar Köyünde 33 ölü, 30 dul kadın, 100’e yakın yetim çocuk ve evlerin enkazı kalıyor. Başbağlar katliâmını gerçekleştiren caniler bu vahşeti gerçekleştirirken “Sivas şehitleri ölümsüzdür” şeklinde slogan atıyorlar. Son olarak olayı gerçekleştirdikleri yere bıraktıkları bildiriden de ülkede Alevî-Sünnî çatışması çıkarılmak istendiği anlaşılıyor. 30 yıldır yapılamayan ‘Başpınar Köprüsü’ terör örgütünün işlerini kolaylaştırıyor. Başbağlar Katliâmı’nın ardından Yazıcıoğlu, 30 yıldır yapılamayan ‘Başpınar Köprüsü’nü yapma kararı alıyor.
30 YILDA YAPILAMAYAN KÖPRÜYÜ YAPAN YAZICIOĞLU, MERKEZ VALİLİĞİNE ALINDI
Rahmetli Recep Yazıcıoğlu’nun Erzincan’da gerçekleştirmek istediği iki büyük hayali vardır; birisi yıllardır siyasilerin gelip gidip nutuk attığı, ancak 30 yıldır inşaa edemediği köprü. Diğeri ise, Kemaliye ilçesini İç Anadolu’ya bağlayan, Ankara ile arasındaki mesafeyi 220 kilometre kısaltan Taşyol.
Keban Barajı’nın yapımı dolayısıyla Fırat Nehri’nin köprüyü yutması, ulaşımın 30 yıl boyunca feribot ve salla yapılmasına sebep olmuştu. Köprünün olmaması 23 köyün bağlantısının kopmasına, buralarda terör olaylarının artmasına yol açmıştı. Ve göl kenarında doğum yaparak ölenler, hastaneye yetişemeyip ölenler... Bu sebeple köprü, hem Erzincan’ın hem de valinin hayatının projesi anlamına geliyordu. Ancak devletin 30 yıldır yapamadığı bu inşaatı yapmak onun için de kolay olmayacaktı.
Fırat’ın iki yakasını birbirine bağlayan Başpınar Köprüsü, 22 köyün çeyrek asırlık hasretini bitirir. Vali köprünün yerine yerleştirildiği üç gün boyunca oradan ayrılmaz.
Vali, Erzincan için hayal ettiği çoğu projeyi hayata geçirir. Devletin “olmaz” dediği işleri oldurur. Daha çok iş yapmaya, daha çok proje üretmeye çalışır. O dönemler emniyet müdürlerinin vali olarak atanması biraz kızdırır Vali Yazıcıoğlu’nu. “Polisten vali olmaz” diyerek tepkisini gösterir. Ancak sert çıkışları Ankara’yı yine rahatsız eder: Terfi etmesi beklenirken 9 yıl görev yaptığı Erzincan’dan merkez valiliğine alınır.
HALK SİSTEMİN İÇİNE DAHİL EDİLMELİ
“Demokrasilerde halk dayatır, sorunların çözümünde halk da söz sahibidir” diyen Yazıcıoğlu’nun bir de sistemle olan kavgası vardır. Yazıcıoğlu, Halkın sistemin içine dahil edilmesini ister. Merkezî yönetime de karşı olan Yazıcıoğlu, “bu sistem değişmeli” der. Sistemin merkezde tıkandığını savunan Yazıcıoğlu “Para, kaynak, zaman yutan, personel ve makina israf eden, bürokrasi hastalığına dönüşen, artık öncelikleri tayin ve tesbit edemeyen bir yapı ortaya çıktı” der. Demokrasiyi yalnız seçimler ve genel iktidar olarak düşündüğümüzü söyleyen Yazıcıoğlu, mahallî seçimleri ve mahallî iktidarı Cumhuriyet döneminde hiç tanımadığımızı söyler.
Yazıcıoğlu, Cumhuriyet tarihinin ise tamamen yasaklarla tabularla dolu olduğunu vurgular ve şöyle devam eder: “Bugün demokrasimiz Batı standartlarına ulaşamamışsa, bu durum yetmiş yıllık yasakçı bir zihniyetin antidemokratik, oligarşik, halktan kopuk yapının, kültürün ve devlet anlayışının sonucudur. Başşehir mahalli nitelikteki bütün yetkileri, kaynaklarıyla beraber taşraya devretmelidir.”
Merkez valiliğinden Denizli valiliğine atanan Yazıcıoğlu, Denizli’de de bildiği doğruları yaşamaya halkın içinde olmaya devem eder. Rahmetli Recep Yazıcıoğlu’nun ölüm sebebi trafik kazası olarak kayıtlara geçse de birçok faili meçhul cinayetler gibi onun da vefat sebebi henüz aydınlanmadı. Yazıcıoğlu, 2 Eylül 2003’de Eskişehir-Ankara Yolu üzerindeki Temelli Beldesi yakınlarında geçirdiği trafik kazasından 2 gün sonra bitkisel hayata girerek 8 Eylül 2003 tarihinde vefat etti. Cenazesi Aydın’ın Söke ilçesinde 10 Eylül 2003’de toprağa verildi. Çocukluğumun kahramanı Rahmetli Recep Yazıcıoğlu’na vefatının 10. yılında bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum.
Yararlanılan kaynaklar:
TRT Haber: Faili Mechul belgeseli
-http://www.biyografi.info/
-Sıradışı Bir Vali Recep Yazıcıoğlu, Birey Yayınları.
NAGEHAN BAYRAM
[email protected]