"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Üstadı ziyarete Hoca engeli

05 Ağustos 2018, Pazar 01:24
Meşhur Emin Hoca vardı. Üstadı ziyarete gitmiş, ama görüşemeden dönmüştü. Bize, “A be cahil adamlara bak! A be çocuklar, size ne oluyor be. Benim gibi âlim adamı kabul etmedi be. Sizi mi kabul edecek? Kimseyi kabul etmiyor Üstad. ‘Kitapları okuyun’ diyor” derdi. Bizim de cesaretimiz kırılırdı. Böylece Üstadı hayatta iken ziyaret imkânı bulamadım.

Nur hizmetini daha yakından tanıma ve Türkiye’nin son elli, elli beş yılını Nurculuk perspektifinden değerlendirmeK için

Bir ara  annemin vefatı dolayısıyla tekrar Gönen’e gittim ve üç dört ay kadar kaldım. Orada da kesintisiz Risale okumalarım devam etti.

Bu arada, artık ana-baba hasreti ağır bastı ve Gönen’de kalmaya devam ettim. “Hem babamla birlikte yaşar, hem de annemin kabrine yakın olur, sık sık ziyaret imkânı bulurum” diye düşündüm. Manisa’dan aceleyle ayrıldığım için, eşyalarım orada kalmıştı. Bu karardan sonra geri dönüp eşyalarımı Gönen’e getirdim.

Çoğunluk beni tanıyordu. Hatıralarındaki eski halimle: Kavgacı, asabî, inatçı... Tabiî bende Risale-i Nur’un icra  ettiği olumlu tesirden kimsenin haberi yoktu. Evet, kavgacı, asabî, inatçı gibi olumsuz özelliklerimi Nurlar terbiye etmişti. Bu fıtrî özelliklerimin yönünü olumlu hedeflere çevirebilmeyi bana öğretmişti. Böylece Gönen, Manisa’dan sonraki Nurculuk faaliyetinde bulunduğum ikinci mahaldi.

Evet, ihtilâl olmuş, bir kâbus gibi çökmüştü memleketin üstüne. Ama Risale-i Nur’dan aldığım derse göre, böyle zamanlarda daha fazla gayret gösterilmeliydi. Eksik tarafları tamamlamak için, normal zamanlarda bir çalışılıyorsa, böyle olağanüstü durumlarda on, belki yüz kat daha fazla çalışmak, gayret göstermek gerekiyordu. Ben de sürekli okuyor, başkalarına Risale veriyor, kahvehanelerde anlatıyor, elimden gelen ne varsa ortaya koymaya çalışıyordum. Tabiî, özellikle Halk Partililer bundan çok rahatsız oluyor, fakat beni önceden tanıdıkları için bizzat bana bir şey  yapamıyorlardı. Ama babam vardı. Hatırı sayılır, izzetli bir insandı. Onu etkilemeye çalışıyorlardı. “Bak hoca, bu çocuk senin başına belâ olacak. İhtilâl olmuş, oğlun Demokratları savunuyor. İhtilâlin aleyhinde bulunuyor. En kötüsü de burada Nurculuk eserleri dağıtıyor” diyerek babamın baskısı ile beni vazgeçirmeye çalışıyorlardı.

BABAMA BASKILAR ŞİDDETLENDİ

Gönen’de geçirdiğim bu üç-dört aylık süreyi Risaleleri dağıtıp ihtilâl aleyhinde, Demokratlar lehinde konuşup tartışarak geçirdim. Nihayet  babam baskılardan bunalmış olacak ki, en azından risaleleri evde bulundurmamamı istedi. Tabiî ben artık bu yola baş koymuştum. Bunun mümkün olamayacağını kendisine söyledim. Fakat çok fazla rahatsız edildiğini, hatta hapisle dahi tehdit edildiğini anladığım için, artık birlikte kalamayacağımıza kanaat getirdim. Böylece bana tekrar İstanbul yolu görünmüştü. 1960’ın son aylarıydı, Gönen’den ayrıldım.

İstanbul’a bu gelişimle birlikte, artık İstanbul hizmet kadroları ile tanışma ve hizmete tam entegre olma süreci başlamış oldu. Bu döneme geçmeden önce aktarmak istediğim, Manisa’da bulunduğum dönemle ilgili bir hatıra daha var. Risale-i Nur’u 1957’de tanımama rağmen Üstad ile görüşemeyişimi açıklayan bir hatıra.

ÜSTADI ZİYARETE EMİN HOCA ENGELİ

Üstad Hazretleri’ni ziyaret etmeyi hep istemiştim. Fakat biz daha yeni olduğumuz için, bu konuda danışma ihtiyacı hissediyorduk. Tabiî meşhur Emin Hoca vardı. Üstadı ziyarete gitmiş, ama görüşemeden dönmüştü. Bize, “A be cahil adamlara bak! A be çocuklar, size ne oluyor be. Benim gibi âlim adamı kabul etmedi be. Sizi mi kabul edecek? Oturun oturduğunuz yerde. Kimseyi kabul etmiyor Üstad. ‘Kitapları okuyun’ diyor” derdi. Bizim de cesaretimiz kırılırdı. Böylece Üstadı hayatta iken ziyaret imkânı bulamadım. Bu benim hep hicranım oldu. Hatta cenazesine bile gidemedik. Tabiî o günkü şartlarda Muzaffer Ağabeyden başkasını tanımıyorduk. Üstadın bu konularda neler tavsiye ettiğini öğrenme imkânı bulamamıştık.

MEŞHUR İKİLİ

Emin Hoca işinin aslını sonradan öğrendik:

O dönemde Emin Zeyrek Hoca (Allah rahmet eylesin), şöhreti bütün Ege’yi kaplayan, âlim, Nurcu bir zat idi, Manisa vaizliği yapıyordu. Üstad Hazretleri’nin Mehdiliğinden söz açılınca, pek kabullenemiyordu.

Yine Manisa’da yerleşik, hizmetlerini oradaki dershaneden takip eden Erzurum-İspirli Muzaffer Aslan Ağabey vardı. (Allah rahmet etsin.) “Risale-i Nur” denince, elifbası olarak Mehdi-Deccal meselesini kabul eder, o konuyu kabullenmeyene, Risale bile vermek istemezmiş. Aksi gibi bu ikisi sık sık  karşı karşıya gelir, bu meseleyi tartışırlarmış. Tabiî bu durumda Emin Hoca meşhur âlim; Muzaffer Ağabey Nurcu Ağabeylerden... Muzaffer Ağabey Üstadın Mehdiliğinde ısrar eder, Emin Hoca kabullenmek istemez ve münakaşalar uzar gidermiş.

Emin Hoca problemi temelden çözmek için Üstadı ziyarete gitmişti. Bundan sonrasının bir kısmını bizzat Emin Hoca’dan, bir kısmını da rahmetli Bayram  Ağabeyden dinlemiştim. Bu arada Üstad Hazretleri’nin bir tutumundan da bahsetmem gerekiyor:

ÜSTADIN ZİYARETE DAİR İKAZI

Üstad Hazretleri kendisini ziyarete gelenler için, önceden uyarıda bulunurmuş. Veya gelen kişi açısından tutumunu ortaya koyan bir davranışta bulunurmuş. Meselâ, hizmet için gelenleri mutlaka kabul eder, önceden herhangi olumsuz bir belirti göstermezmiş. Ama hizmet dışında bir gaye için gelenleri kabul etmeyeceğini belirtmek üzere, hasta olduğunu kimseyle görüşmeyeceğini önceden açıklarmış. Hizmetinde olanlardan o günkü nöbet sırası gelen de bu tutumunun, ziyaretçi kabul etmeyeceği anlamına geldiğini bilir ve geleni, kırmadan geri göndermeye uğraşırmış. Üstadın bu özelliğini, Zübeyir Ağabeyden öğrenmiştim. Şöyle anlatmıştı:

“Hizmet için gelenleri, daha gelmeden bize çok zaman haber verir. Gelince, ‘Bana getirin kardeşim’ der. Bazen de kimin geleceğini biz bilemeyiz, ‘Aman kardeşim ben hastayım! Kimseyle görüşmek istemiyorum’ der kapısını kapatır. Biz o zaman anlarız ki, Üstad, bu şahsı kabul etmiyor. Çünkü o kimse hizmetten ayrı bir şey için gelmiştir.”

Fotoğraf: Yeni Asya - Arşiv

YARIN: Zübeyir Ağabey

Okunma Sayısı: 5443
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı