"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sivil toplumun gücünü gösterdik

23 Ağustos 2018, Perşembe
Tasarıyı hükümet geri çekti. Bir daha da o tasarı, 12 Mart Muhtırasına kadar gündeme gelmedi. 1971’den sonra da çıkaramadılar. Böylece biz de bir baskı grubu olduğumuzu, demokrasilerde “sivil toplum”un ne kadar büyük bir güç olduğunu, baskı gruplarının önemini o zaman gördük ve anladık.

Nur hizmetini daha yakından tanıma ve Türkiye’nin son elli, elli beş yılını Nurculuk perspektifinden değerlendirmek için

Hemen listeye baktım, Bekir Ağabey Erzurum’da, Arı Oteli’nde kalıyor. O günün şartları içinde en hızlı haberleşme imkânı, “yıldırım telefon” yazdırdım.

Bekir Ağabeyi buldum. Durumu aktardım. “Acaba ne için?” dedi.

“Vallahi muhtemel olarak, şu meşhur kanun taslağı hakkındadır, ama tam bilemiyorum” dedim.

Bekir Ağabey, “Sen oradan Fırıncı’yı da al. Siz de Ankara’ya gelin, 27’de buluşalım” dedi. (27, Ankara Hacı Bayram’daki dershanenin aramızdaki adı idi. Kapı numarası 27 olduğu için kısaca öyle kullanılıyordu.)

Tabiî Bekir Ağabeyin sonradan anlattığı kadarıyla Erzurum’dan Ankara’ya gelişi şöyle olmuş: Bekir Ağabey, Erzurum’u ayağa kaldırmış. En yeni araba kimde ise, en hızlı şoför kimse onları buldurmuş. Kış şartlarında da olsa yola çıkmış.

Bekir Ağabey, saat ikiden önce 27’ye geldi. Beraberce Kavaklıdere’ye, Demirel’in evine gittik.

BEKİR AĞABEYİN TEKLİFİ

Adalet Bakanı Hasan Dinçer de dâhil bazı bakanlarla birlikte bizi karşıladı. Hoş beşten sonra hafızam beni yanıltmıyorsa, aramızda şu diyalog geçti:

“Bekir Bey, siz galip geldiniz. Bizi çok büyük sıkıntıya soktunuz. Bütün teşkilât ve Anadolu ayağa kalktı, ama şimdi bu kanun Genel Kurula indi. Millî Güvenlik Kurulu da baskı yapıyor” dedi. Fakat parti teşkilâtı da çok fazla sıkıştırmış olacak ki, “Şimdi biz ne yapacağız, bunu konuşalım. Nasıl bir çare bulacağız buna?” dedi.

Bekir Ağabey, “Beyefendi onun kolayı var. Bu kanunu sol da, biz de, sağ da istemiyor. Dolayısıyla Sayın Adalet Bakanımız Hasan Dinçer Bey; bir beyanat versin. Hükümet olarak zaten siz getiriyorsunuz bu kanunu. Bazı boşluklar bulunduğundan bahsetsin. Bunların doldurulması gerektiğini söylesin. Hükümetin, bu gerekçe ile taslağı geri çekeceğini ve gerekeni yaptıktan sonra tekrar yüce meclisin huzuruna getireceğini açıklasın. Siz de hükümet olarak geri çekersiniz. Gerisi zaten kolay, uyutmasını siz bilirsiniz. O da sizin işiniz” dedi.

Ben orada, bu kadarcık tedbiri nasıl düşünemedikleri bakımından hayret etmiştim. Ama, “Çok sıkıntılı durumlarda benzer şeyler zaman zaman oluyor” diye düşünüyorum, şimdi. Aynı zamanda iktidara yeni geldikleri için böyle bir takım işleyiş kolaylıklarını bilmeyebilirler veya hatırlarına gelmeyebilir. Araya bu düşüncemi koymaktan amacım, siyasilere zaman zaman dışarıdan yol gösterici veya uyarıcı bir takım girişimlerin önemini dikkatlere sunmak içindir.

Bekir Ağabeyin bu sözlerinden sonra Demirel çok rahatladı ve Adalet Bakanına talimat verdi: “Yahu gerçekten doğru! Hasan Bey, sen hemen bir beyanat hazırla.”

Hâlbuki Hasan Dinçer’in, “İsteseler de, istemeseler de biz bu kanunu çıkaracağız” diye iddialı konuşmaları vardı. Bu talimatı alınca, hayli bozuldu. Mecburen beyanat verdi. Tasarıyı hükümet geri çekti. Bir daha da o tasarı, 12 Mart Muhtırası’na kadar gündeme gelmedi. 1971’den sonra da çıkaramadılar.

Böylece biz de bir baskı grubu olduğumuzu, demokrasilerde “sivil toplum”un ne kadar büyük bir güç olduğunu, baskı gruplarının önemini o zaman gördük ve anladık.

FIRINCI AĞABEYLE BERABER GİDERDİK

Demirel’le ilişkilerimiz, zamanla daha arttı. Bekir Ağabey, görüşmeye giderken Fırıncı Ağabeyi ve beni de yanına alırdı. Demirel’e bir mesaj verilecekse, konuşulması gerekecekse Bekir Ağabey başta olmak üzere, böyle ikili, üçlü, dörtlü olarak gidilirdi.

Yine siyaset, AP, Demirel gibi konularda, özellikle Zübeyir Ağabeyin ve genel olarak bizlerin, yani bu işlerle meşgul Nur Talebeleri olarak bizlerin tutumunu ortaya koyan bir olayı daha aktarmak istiyorum:

O sıralarda “teokrasi” gündemde idi. Yani Türkiye’nin teokratik bir yönetime kayma tehlikesi, v.s. gibi, aslında İslâmı ve Müslümanları hedefleyen kavram kargaşasından istifade ile mukaddesleri soğuk göstermeye yönelik bir tartışma başlatılmıştı.

Demirel, teokrasi noktasında bir konuşma yaptı. Teokratik yönetime karşı olduklarını açıkladı. Zübeyir Ağabey bundan endişe duydu: “Şimdi bunu Müslümanlar işletirler ve Adalet Partisi’nin aleyhine olurlar” dedi.

Hemen İttihad’ta teokrasiyi açıklayan yazılar yayınlamaya başladık. Teokrasinin esasında “papaz devleti” olduğunu, İslâmla, şeriatla ilgisi olmadığını açıkladık. Yani teokratik bir yönetime karşı olmanın İslâma, şeriata karşı olmak anlamına gelmediğini yazdık.

ŞEVKET EYGİ YİNE AP VE DEMİREL ALEYHİNDE

Şevket Eygi ve bazı sağ yazarlar, zaten hemen AP ve Demirel aleyhine yazmaya başlamışlardı.

Zübeyir Ağabey, İttihad’da bu konuya açıklık kazandıran bir yazı da yazmıştı, müstear isimle. (...)

Bununla da yetinmeyen Zübeyir Ağabey, Bekir Ağabeyi, zannediyorum Fırıncı Ağabeyi ve beni, Süleyman Beye göndererek, şu hatırlatmaları yapmamızı  ağlamıştı:

“Sizin niyetinizin böyle olmadığını biliyoruz, ama bu şöylece ters anlaşılır. Lütfen bu kelimeyi bir daha kullanmayın.” Hatta “teokrasi”nin ne olduğunu da kendisine izah ettik. O da memnun oldu, teşekkür etti. Hakikaten Süleyman Demirel o konuşmasından başka, teokrasi kelimesini bir daha kullanmadı.

Kendisinin Demirel ile direkt görüştüğünü sanmıyorum, ama Zübeyir Ağabey, siyasî noktalarda böyle bilhassa üst seviyede bu meselelerle ilgilenmeyi bir görev bilirdi. Bu tip yanlışlar olduğu zaman, Demirel’e, sür’atle uyarı gönderir, düzelttirirdi. Görüşme konusunda, bilhassa Bekir Ağabeyi görevlendirir, heyetin başına onu koyardı.

1965-1969 yılları arasında hızlı ve verimli bir siyaset-hizmet ilişkisi oturtmuştu, Zübeyir Ağabey. Böylece, müsbet hareketle ilk defa sivil toplumun, âdeta devleti yönlendirmesi söz konusu olmuştu.

YARIN: Parlamenterler dershanesi

Okunma Sayısı: 1939
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı