Sahabeler Peygamberimize (ASM) nazil olan Âyet ve sÛreleri öğrenme ve öğretme konusunda çok gayretliydiler. Bir Âyetin nâzil olduğunu duydukları zaman hemen “Acaba Yüce Allah ne buyurdu?” diyerek heyecanla öğrenmeye koşarlardı. Öğrendikleri zaman da yine aynı heyecanla kardeşlerine ulaştırmayı büyük bir ibadet sayarlardı.
-5-
4.2. Sahabelerdeki Kardeşlik:
Sahabeler Peygamberimizi (asm) ve mu’cizelerini görerek eski düşmanlıklarını ve ecdatlarının adetlerini ve geleneklerini bırakarak Hâlid bin Velid ve İkrime bin Ebû Cehil gibiler babalarının taraftarlıklarını kavim ve kabilelerini tamamen bırakarak bütün canları ile gayet fedakârane bir surette İslâmiyet’e girerek hizmet etmişlerdir.
Sahabeler “Mü’minler kardeştir” âyeti nazil olduktan sonra kardeşlik bağlarına çok önem vermişlerdir. Peygamberimiz de (asm) hayat-ı içtimaiyenin bir kanun-u esâsisi olan “Mü’minler kemerli binalardaki taşlar gibi birbirlerine destek olan ve kuvvet veren elemanlar gibidir” buyurarak bu kardeşliği pekiştirmiştir.
Medineli Müslümanlar dinleri için mallarını ve mülklerini terk ederek Medine’ye gelen Muhacirlere evlerini açmışlar ve mallarına onları ortak etmek istemişlerdi. Bunun için Allah onlara “Ensar” adını vererek Kur’ân-ı Kerîm’de övmüştür.
Haşr Sûresi’nde ise şöyle buyurmuştur: “Daha önceden Medine'yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine hicret edip gelenleri severler; onlara verilenler karşısında içlerinde bir çekememezlik hissetmezler; kendileri zarûret içerisinde bulunsalar bile onları kendilerinden önde tutarlar. Nefislerini tamahkârlıktan koruyanlar ve saadete erenler bunlardır.”
5.1. Peygamberimizin (ASM) Sahabelere Öğretisi:
Sahabelerin bilhassa fakir ve muhtaç olanları “Dâr-ı Erkâm”dan günlerce dışarı çıkmadan dururlardı. Bazen olur ki açlıktan karınları yapışırdı. Çoğu zaman biri kendilerini çağırır da yemek yedirir diye beklerlerdi. Çoğu zaman Peygamberimiz (asm) onlara yemek yedirir ve yiyecek gönderirdi. Bazen de zengin sahabeler onları yemeğe dâvet eder ve Dar-ı Erkâma yiyecek taşırlardı. Bu yoksul ve fakir sahabelere en çok yardım eden de Câfer bin Ebî Talip idi. Zaman zaman evine götürür, ne var ne yoksa yedirirdi. Bazen de yağ ve bal tulumunu getirirdi. Sahabeler onu parçalar da içindeki kalıntıları dilleri ile yalarlardı.
Peygamberimiz (asm) kendisine ilim öğrenmek için gelenlere önce imanı öğretirdi. Şöyle buyururdu: “Allah’tan başka ilâh olmadığına, Hz. Muhammed’in (asm) onun kulu ve resulü olduğuna şahitlik edeceksin. Namaz kılacaksın. Bunun için de namaz kılacak kadar Kur’ân öğrenecek ve ezberleyeceksin. Fakir ve muhtaç olan mü’minlere yardımcı olacak, sadâka vereceksin. Kendin için ne istiyorsan kardeşin için de isteyecek, neden sakınıyorsan onu kardeşine de yapmayacaksın” diye ders verirdi.
Bir kişi iman ederek Müslüman olduğu zaman Peygamberimiz (asm) ona namaz kılmayı öğretirdi.
Hakem bin Umeyr (ra) anlatıyor: “Hz. Peygamber (asm) bize namazı öğreterek şöyle buyurdular: ‘Namaza başlarken ‘Allahü Ekber!’ diyerek tekbir getirirsin. Bu sırada ellerini kulaklarından yukarıya geçmeyecek şekilde kaldırırsın. Sonra ‘Sübhâneke Allahümme ve bihamdik. Ve tebareke’smük. Ve teâlâ ceddük. Ve lâ ilâhe gayrük’ dersin” buyurarak namazı güzel bir şekilde öğretirdi.
Yine Peygamberimiz (asm) Kur’ân sûrelerini ve bilhassa Fatiha ve İhlâs Sûresi’ni talim eder, öğretirdi.
Hz. Ali (ra) anlatıyor: “Hz. Peygamber (asm) bir gün beni yanına aldı ve Mekke dışına çıkarttı. Beraberce Kur’ân okuyorduk, yani bana Kur’ân öğretiyordu. Bir koyun sürüsü gördü. Bana o sürüyü göstererek şöyle dedi:
“Yâ Ali! Sana beş bin koyun vermemi mi istersin, yoksa dünya ve ahiretin için faydalı olan beş kelime öğrenmek mi istersin?”
Ben dedim:
“Ey Allah’ın Resulü! Beş bin koyun az değildir; ama ben o beş kelimeyi öğrenmek isterim.”
Bunun üzerine Peygamberimiz (asm) buyurdu:
“Yâ Ali! Allah’a şöyle duâ et: ‘Allahım! Günahlarımı affet. Ahlâkımı güzelleştir. Bana helâl rızık ver. Bana verdiğin nimetlerle yetinmemi sağla. Beni yasaklamış olduğun şeylere, amellere meylettirme. Kalbimi muhafaza et!”
Peygamberimiz (asm) bu şekilde en ince detaylarına kadar imanı, Kur’ân'ı ve namazı öğretiyordu.
5.2. Peygamberimiz (asm) Sahabelere İman Dersi Verirdi:
Peygamberimiz (asm) Kur’ân’ı öğretmeden önce imanı öğretiyordu. Sahabelerine önce imanı güzel bir şekilde anlatır ve özümsemelerini sağlar sonra Kur’ân öğretirdi. Kur’ân’ı öğrendikçe de okuyanların imanı artardı. Zaten şimdiye kadar nâzil olan Kur’ân âyetleri hep Allah’a ve Ahirete imanı anlatıyordu. Henüz ibadete, hukuka ve ahlâka dair emir ve yasaklar nâzil olmamıştı. İbadet, hukuk ve ahlâk iman ağacının meyvesi olduğu için Peygamberimiz (asm) iman ağacını dikmek ve bu ağacı Kur’ân âyet ve sûrelerinin nuru ile sulayarak büyütmekle meşguldü.
Daha sonra Medine döneminde de henüz bülûğ çağına gelmeyen ve kendisinden Kur’ân öğrenmek için gelen gençlere önce iman dersi vermekle işe başlardı. Kur’ân okundukça da imanlar artar ve inkişaf ederdi. Çünkü Kur’ân’ın üçte ikisi Allah’a ve ahirete imanı anlatmaktaydı.
5. SAHABELERİN İLİM-İBADET VE TEFEKKÜRLERİ:
Sahabeler Peygamberimize (asm) nazil olan Kur’ân âyet ve sûrelerini öğrenme ve öğretme konusunda çok gayretliydiler. Bir âyetin nâzil olduğunu duydukları zaman hemen “Acaba Yüce Allah ne buyurdu?” diyerek heyecanla öğrenmeye koşarlardı. Öğrendikleri zaman da yine aynı heyecanla duymayan ve işinden dolayı gelemeyen kardeşlerine ulaştırmayı büyük bir ibadet sayarlardı. Çünkü o dönemde Kur’ân-ı Kerîm’i öğrenmek ve öğretmekten başka ibadetler ile emredilmemişlerdi. Aynı heyecan ve gayretle evlerinde gizli olarak eşlerine, çocuklarına ve komşularına Kur’ân öğretirlerdi.
Peygamberimiz de (asm) bu hususta sahabelerini teşvik ederlerdi. Bir defasında iki kardeşten birisi Peygamberimize (asm) gelerek diğer kardeşini şikâyet etti. “Kardeşim bana yardımcı olmuyor. Ben tek başına işlerin çoğunu yapmak durumunda kalıyorum. O ise devamlı sizin yanınıza gelerek beni yalnız bırakıyor” dedi.
Peygamberimiz (asm) buyurdular:
“Umulur ki sen onun sayesinde rızıklanıyorsun. Öyle bırak onu ilim öğrensin, başkalarına da öğretsin. Sen de ilim yönünden ondan faydalanmaya bak” buyurdular.
Peygamberimiz (asm) kendisine bir şeyler öğrenmek için gelenleri de tebrik eder ve teşvik eder, şöyle derdi: “İlim öğrenmek için yanıma gelene merhaba! İlim öğrenmek için yola çıkan kimseye melekler arkadaş olurlar. Etrafını kuşatırlar ve sevinçlerinden kanatlarını onun ayakları altına sererler. O kişiyi görmek ve tebrik etmek için gökleri birinci katına kadar birbirinin sırtına çıkarlar.”
-DEVAM EDECEK-