"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mücadele, ancak bu eserlerle olabilir

02 Ağustos 2018, Perşembe 00:27
Artık, bulduğum her fırsatı değerlendirerek risale okumaya çalışıyordum. Biraz Risale-i Nur okuyunca, o ilk acemiliğim ortadan kalktı. Daha iyi anlamaya başladım ve “Komünizmle de, dinsizlikle de mücadele, ancak bu eserlerle olabilir” düşüncesi iyice yerleşti. İnanç haline geldi.

Babam, eniştem  hoca olduğu için İslâmî gruplarla münasebetim vardı. İslâmî grupların arasındaki ihtilâflar beni çok üzüyordu. O dönemlerde, Müslümanların, din adamlarının arasındaki ihtilâflar bugüne göre çok daha fazla ve şiddetliydi. Çünkü 1950’den sonra, baskı rejiminden yeni çıkılmıştı. Herkeste hummalı bir gayret gözleniyordu. Dolayısıyla gruplar arasında, bir rekabet ve kıskançlık meselesi ortaya çıkıyordu. Bu durumdan çok üzüntü duyuyor, böyle ayrı-gayrılığa sebep oldukları için, onları çok tenkit ediyordum.

İşte bu ruh hali ile İhlâs Risalesi’ni okuyunca, kafamda bir şimşek çaktı. Baktım ki, anlayabildiğim kadarıyla, Üstad Hazretleri o meseleleri halletmişti.

O eseri okuyunca, şunu anladım: Sadece tenkit ederek olumsuz bir tavır takınmak yanlıştı. Doğru olanı yaşayıp, güzeli anlatmak gerekiyordu. Herkesin kendi metodunu benimsemesi, sevmesi kadar normal bir şey olamazdı. Ancak diğer hizmet metotlarını yanlış, zararlı olmakla itham etmek veya onların noksan olduğunu  ima edercesine kendi metodunu övmek hatalıydı.

İhlâs Risalesi’nin üzerimde yaptığı bu müthiş etkiden sonra, Hakkı Efendiye tekrar uğradım. “Bu zatın başka eseri var mı?” diye sordum.

“Var tabiî! Bir Külliyatı var” diye cevapladı beni Hakkı Efendi.

“Kaç para?” dedim. “Bir bakarız” dedi.

 Aslında fazla bir param da yoktu. Sonraki hafta sonu buluşmak üzere ayrıldım yanından.

GELECEĞİMİ ARTIK NET GÖRÜYORDUM

Hafta sonuna kadar, yanımdaki bütün eski kitapları satarak belli bir para elde ettim. Miktarı, tam bir Külliyat ve Mustafa Nihat Özen’e ait bir Osmanlıca - Türkçe sözlük alacak meblâğa ulaşmıştı.

Artık, bulduğum her fırsatı değerlendirerek Risale okumaya çalışıyordum. Biraz Risale-i Nur okuyunca, o ilk acemiliğim ortadan kalktı. Daha iyi anlamaya başladım ve “Komünizmle de, dinsizlikle de mücadele, ancak bu eserlerle olabilir” düşüncesi iyice yerleşti. İnanç haline geldi. Böylece, geleceğimi artık daha net görebiliyordum: Risaleleri iyice öğrenecek ve inançlarımı tam yaşayarak başkalarına da anlatabilecek bir olgunluğa  ulaşacaktım. Artık hayatımın gayesi bu olacaktı.

Bu kararı verince, Arapça öğrenme gereği hissettim. Ve bir sene kadar Arapça dersi aldım.

ASKERLİK HATIRALARI VE NURLAR

Askerlik görevini yaptığım Manisa, benim için Risaleleri tanıdığım şehir olma dolayısıyla ayrı bir yere sahiptir. Ayrıca, bu görevi yerine getirirken yaşadıklarım, Nurculuk hayatımın şekillenmesinde önemli etkiler yapmıştır.

Görev yaptığım tugay gazinosu, subayların yemek ve eğlence ihtiyaçlarını karşıladıkları bir yerdi. Bizim görevimiz, oradaki hizmetleri karşılamaktı. Bir bakıma garsonluk gibi bir şey. Dolayısıyla subaylarla belli bir samimiyet çerçevesinde muhatap olabiliyorduk. Onlar da bize karşı (...) yakınlık gösteriyor ve müsamahalı olabiliyorlardı. Bu çerçevede, zaman zaman tartışmalarımız olmuyor da değildi.

Tartışmalar daha çok, demokratlık ve dindarlık kavramları etrafında gelişiyordu. Söz konusu dönem 1957-1958 yılları arasında geçtiği için, Demokrat Parti henüz iktidarda idi. Manisa halkı, zaten demokrattı. CHP’nin tek parti zulmü geride kalmış, halk doyasıya hürriyetin tadını çıkarıyordu. Bu hava, elbette ordu içinde de hissediliyordu. Fakat sivil, özellikle de askerî bürokrasinin tahakkümü aşılamadığı için, ordu içinde beklenen hürriyet havası, tam yerleşememişti. Koskoca birlikte iki kişi  bu havaya uygun insanlardı. Biri Nurcu, diğeri tarikat ehli iki demokrat: Mustafa Yüksel Nurcu olanı, tarikat ehli olanı Binbaşı Abdülvahap. Ayrıca, Yüzbaşı Süleyman Ölmez isimli tugay karargâh komutanımız ile tümen karargâh komutanı Necdet İpek de demokrattı. Diğer bütün muvazzaflar Halk Partiliydi. Biz de Demokrat Parti saflarındaydık, mücadeleden geri kalmıyorduk. Bir elimizde Risale-i Nur, bir elimizde Demokrat Parti bayrağı... Bu bakımdan tartışma eksik olmuyordu.

NURCULUK TARTIŞMALARI

Tartışma konularının başında Nurculuk geliyordu. Dolayısıyla Üstad sürekli gündemdeydi. Hakkında, Kürtçülükten bölücülüğe kadar, alışılmış her iftirayı tekrar ediyorlardı. Gerçi her iddialarını cevaplıyor, karşı çıkıyordum, fakat artık rahatsız olmaya başlamıştım. Her gün, her gün aynı şekilde, aynı iftiralara cevap verme zorunluluğu hissetme durumunda kalmak beni ciddî şekilde rahatsız etmeye başlamıştı. Ayrıca, içki içilmesi, sürekli eğlence ortamı da buna eklenince, artık sabır gücümün tükendiğini hissetmeye başlamıştım.

Duâlarımda, Cenâb-ı Hak’tan sürekli beni buradan kurtarmasını istedim. Fazla geçmedi, Tümene terfi ederek naklim çıktı. Tümen şehrin içindeydi. Tabiî gittik. Necdet İpek burada görevliydi: Elli Yedinci Tümen komutanlığında.

Bizi görevlendirdikleri yer, Tümen balo salonuydu. Bütün düğün ve balolar burada yapılıyordu. Necdet İpek, “Çocuklar beni mahcup etmeyin. Burası komutanların bulunduğu yerdir” diye nasihat çekti. Ben baktım, geldiğim yerden pek farklı değildi burası, benim için.

“Komutanım! Ben burada çalışmak istemiyorum” dedim.

Demokrat olduğu için, erata, hemen köpürüp sille-tokat girişmiyor, daha medenî davranabiliyordu. İtirazımın sebebini öğrenmek için, “Niye” dedi?

“Ben namaz kılıyorum. Burada her türlü içki ve diğer günah şeyler var, ben rahatsız olurum, yapamam” diye cevap verdim.

Demokrat olsa bile, neticede o da bir askerdi. Bu sefer tepesi attı:

 “Ne demek” dedi. “Askerlik  bu. ‘Yapamam’ diye bir şey olur mu?”

FOTOĞRAF: MUSTAFA IŞILDAK

 

Okunma Sayısı: 2834
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı