"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kavmin efendisi, hizmetkârıdır

28 Temmuz 2019, Pazar
Bediüzzaman meşrutiyetin ve demokratik cumhuriyetin kaynağı olarak iki âyeti ve bir hadisi dayanak göstermektedir: “Onların işleri istişare iledir” ve “İş için onlarla istişare et” âyetleri ile, “Kavmin efendisi hizmetkârıdır” hadisi.

AHLEN BAYRAMI-2

ABDULLAH EFE

***

C- DEMOKRASİNİN ANA UNSURLARI

Demokrasinin genel olarak dört ana unsuru söz konusudur. 

1- Yürütme Organın başının, belirli sürelerde yenilenen hür ve adil seçimlerle gelip gitmesi, yani iktidarın el değiştirmesinin seçimlerle olmasıdır. 

2- Yine iktidarla birlikte iktidarın yanlışlarını ve eksikliklerini ifade edecek, kontrol görevi gören muhalefetin de olması gerekir. İktidar her devlette vardır, ancak muhalefet sadece demokrasilerde vardır. 

3- Belirli aralıklarla yenilenen, Hür seçimlerle oluşan bir meclisinin olması gerekir. 

4- Bağımsız âdil yargılama sisteminin olması gerekir; hukuk devleti ilkesi. Hukuk devletinin de dört ana unsuru vardır; -Temel hakların güvence altına alınması -Yürütmenin Hukuka bağlılığı -Yasamanın Hukuka bağlılığı -Yargı bağımsızlığı.

D- BİZDEKİ DEMOKRASİNİN DEFOLARI

1- Resmî ideoloji: Türkiye’nin bütün hücrelerine kadar işlemiş olan resmî ideoloji demokrasinin gelişmesindeki en önemli defodur.

2- Ulus Devlet Anlayışı: Demokrasimiz üzerindeki önemli bir defodur. Dominant ırkın üstünlüğüne dayanan, diğerlerinin asimile edilmesi gerektiğine inanılan bir anlayış demokrasi ile bağdaşmaz.

3- Azınlık guruplarına karşı adil olmayan davranışlarımız: Özellikle ırkçılık demokrasimizi büyütememede önemli bir etkendir.   

4- Demokrasiye karşı samimiyetsizliğimiz: Demokrasiyi bir amaç olarak değil, araç olarak gören anlayışla demokrasi gelemez. Partilerimizin demokrasiye karşı bu samimiyetsizliği demokrasimizin önündeki en büyük engellerdendir.

E- DEMOKRASİNİN ORTADOĞU’DA GELİŞEMEMESİNİN SEBEPLERİ

Ortadoğu da, Arap âleminde kısacası Müslümanlar nezdinde demokrasiye, demokratik sisteme reddiyeci bir refleks ile yaklaşılmaktadır. Batı kökenli bir terim olması dolayısıyla da “tekfir” mantığı ile hareket edilerek bu reddiyeci anlayış bütün İslâm âleminde hâkim anlayış haline gelmiştir. Bunun genel anlamda, içe dönük ve dışa dönük olmak üzere iki sebebi olabilir. İçe dönük dahili sebep olarak şunu ifade etmek mümkündür; demokrasi köken itibariyle Batı kökenli bir sistemdir, Müslüman devletlerde uygulaması yoktur. Batı kökenli olduğundan dolayı, kabul edilmesi genel olarak, hoş karşılanmamıştır. Dolayısıyla din eksenli düşünüldüğünden dolayı, kabul etmekte Müslümanlar zorlanmaktadır. Çünkü İslâm dini ile bağdaştırılması, uyumlu hale getirilmesinde İslâm hukukçuları çok çekingen davranmışlardır. Büyük bir kısmı da küfür rejimi olarak kabul etmiştir. 

Dışa dönük sebep ise, özellikle demokrasi ile yönetilen ve uluslar arası ilişkilerde, egemen olan güçlerin, Müslüman devletler üzerindeki olumsuz uygulamaları, daha çok insanî yardım olarak değil de, sömürüye yönelik ve kendi devletinin çıkarına yönelik uygulamaları, kendi vatandaşına verdiği değeri insan olarak, diğer milletlere göstermemesi ve diğer milletlere yönelik, uluslar arası ilişkilerde insan hakları konusundaki samimî yetkisizlikleri, tutarsızlıkları Müslüman ülkeler nezdinde ki demokrasilere olan, güven indeksini tüketmelerine sebep olmuştur. Yani demokrasi ile yönetilen ülkelerin kendi içlerindeki insanî yaklaşımının, uluslar arası ilişkilerde vahşi kapitalist uygulamalara dönüşmesi, bu ülkelerin samimiyetini ve güvenirliliğini de sorgular hale getirmiştir. 

II- DEMOKRAT BİR DÜŞÜNÜR, BEDİÜZZAMAN

Said Nursî, üç farklı devlet yönetiminde yaşamış bir düşünürdür. İslâm literatüründe ifade etmek gerekirse, bir müceddid ve müçtehiddir.

A-HAK VE hürriyetLERE İLİŞKİN GÖRÜŞLERİ

Hak ve hürriyetlerden devlette vatandaşlık bağı ile bağlı olan bütün vatandaşların, eşit biçimde yararlanacağını ifade ederek, “gayrimüslimlerinde bunlardan istisnasız yararlanacaklarını ifade etmektedir. “Onların hürriyeti onlara zulmetmemek ve  rahat  bırakmaktır. 

Said Nursî’nin hürriyet anlayışı, ferdi esas alan ve ferdin temel hak ve hürriyetlerini siyasî iktidara karşı korunmasını savunan, liberal hürriyet anlayışını ifade etmektedir. Özellikle, bir masumun hakkı bütün halk içinde olsa feda edilemez, diyerek bunu ifade etmektedir. Bediüzzaman hürriyetlerin doğumla kazanıldığını ifade etmektedir. 

Liberal  demokrasilerin önemli unsurlarından olan din ve vicdan hürriyetinin korunması anlamındaki laiklik ilkesini şu şekilde yorumlayarak kabul etmektedir; Hükümet-i cumhuriye cumhuriyetteki hürriyet-i vicdan düsturuyla dinsizlere ve sefahatçilere ilişmiyor. Elbette dindarlara ve takvacılara da ilişmemek gerektir.

B- DEVLET YÖNETİMİNE İLİŞKİN GÖRÜŞLERİ

Said Nursî Osmanlı İmparatorluğu döneminde Osmanlı İmparatorluğunun babadan oğula geçen, saltanatı ifade eden monarşik yönetimine karşı, 1908’de ilân edilen ve tek kişinin yönetimi olarak ifade edilen ve babadan oğula devlet idaresinin geçtiği monarşik yönetimlere karşı, devleti yönetme yetkisinin meclise devredildiği meşrûtiyet sistemini kabul etmiştir. 

Cumhuriyet kurulduktan sonrada, birçok eserinde meşrûtiyetin bir üst aşaması olan cumhuriyet için, ben dindar bir cumhuriyetçiyim diye ifade etmektedir. Bugünkü anlamıyla koyu bir cumhuriyet taraftarıdır, yönetim biçimi olarakta liberal demokrasiyi desteklemektedir.

Yani şunu söyleyebiliriz Said Nursî, monarşik, yani tek kişinin devleti yönetmesi şeklindeki, devlet sistemlerindense, cumhuriyet ile yönetim tarzını benimsemiş ve bunları özellikle meşrûtiyet ilân edildikten sonra, mitinglerde yaptığı konuşmalarla, gazetelerde yazdığı makalelerle, vatandaşlara anlatmıştır. 

Özellikle meşrûtiyetin ilânından sonra, Said Nursî bu durumun Osmanlı Devleti’nin ve İslâm âleminin kurtuluşunun anahtarı olarak görmüştür. “Asya’nın ve Âlem-i İslâm’ın istikbalde terakkisinin birinci kapısı meşrûtiyet-i meşrûa ve şeriat dairesindeki hürriyettir. Nitekim, demokratik değerlerin İslâm’ın özüne uygun olduğunu ifade etmektedir. “ruh-u meşrûtiyet şeriattandır, hayatı da ondandır.” diyerek meşrûtiyet, cumhuriyet, demokratik yönetimin özünün İslâm’da olduğunu ifade etmiştir. 

Yine hiçbir sınıfa, gruba, kişiye ayrıcalık tanınmaması gerektiğini ifade ederek, hukuk önünde herkesin eşitliğini savunmuştur. Kur’ân’a  uygun yönetim biçiminin meclis aracılığıyla devletin yönetilmesi olarak kabul etmektedir. “Şeriatın mesleki hakikisi hakikati meşrûtiyeti meşrûadır.”

Meşrûtiyetin, demokratik Cumhuriyetin kaynağı olarak iki âyeti ve bir hadisi dayanak göstermektedir; 

- “Onların işleri istişare iledir” ve “İş için onlarla istişare et” âyetleri ile,  âyetleri ile, Seyyidul kavmi hadimuhum (Kavmin efendisi hizmetkârıdır) hadisini ifade etmiştir. 

Said Nursî, demokrasi ile Asrı Saadet arasında bağ kurarak, fert eksenli anlayışın İslâm’ın özünde var olduğunu ifade etmiştir. “Hulefa-i Raşidin, hem halife hem reis-i cumhuridiler. Sıddık-ı Ekber Aşere-i Mübeşşereye ve Sahabe-i Kirama elbette reisi cumhur hükmünde idi. Fakat manasız isim ve resim değil belki hakikat-i adaleti ve hürriyet-i şeriyeyi taşıyan mana-yı dindar cumhuriyetin reisleri idiler.”

Yine liberal demokrasi anlayışının İslâm’a uygunluğuna saraheten ve zimnen ve iznen dört mezhepten istihracının mümkün olduğunu dâvet ettiğini ifade etmektedir. 

C- ADALET ANLAYIŞI

Nursî, Kur’ân’ın dört maksadının olduğunu, ibadet, tevhid, risalet, haşir ve adalet olduğunu vurgulayarak, liberal demokrasilerin ana unsurlarından hak ve hürriyetlerin korunmasına yönelik, hukuk devleti anlayışını ifade eden Kur’ân’ın adalet unsurunu özellikle vurgulamıştır. Mutlak adaletin sağlanmasının da hukuk devleti ile mümkün olacağını ifade etmektedir. 

Liberal demokrasilerde, devletin bütün eylem ve işlemlerinin hukuka uygun olması gerekir. Nitekim Bediüzzaman, “meşrûtiyet adalet ve şeriattır. (kanun, anayasa) Padişah Peygamberimizin emrine itaat etse yoluna gitse halifedir, bizde ona itaat edeceğiz, yoksa Peygambere (asm) tabi olmayıp zulmedenler, Padişah da olsalar haydutturlar” demektedir.

Nisbi-Mutlak adalet ayrımında, mutlak adalet (Adaleti mahza) anlayışını benimseyerek, “bir masumun hayatını ve kanını hatta umum beşer içinde olsa heder etmez, ikisi de nazar-ı kudrette bir olduğu gibi nazar-ı adalette de birdir” diyerek, bunu ifade etmektedir.

D- MEDENİYET GÖRÜŞÜ

Şu an ki medeniyetin beş defosunun olduğunu Said Nursî ifade etmektedir:

- Kuvvete dayanır, özellikle, Milletlerarası ilişkilerde kuvveti öncelemektedir. Bu durumda başkasının hakkına tecavüze sebeptir.

- Hayatı bir çarpışma ve mücadele olarak görmektedir. Bu durumda düşmanlığı ve savaş halini doğurur.

- Fertler arasındaki ilişkide temel unsur menfaattir. Bu da bencilliği, boğuşmayı doğurur.

- Toplumu oluşturan fertleri birbirine bağlayan bağ olarak ırkçılığı görür, Bu ise, diğer milletlerden olanların, kendilerine tabi olmasını gerektirir.

- Medeniyetin amacı insanların hazlarını tatmin etmektir, bu da insanı yüceltmez, insanî değerleri kaybetmesine sebep olur.

Buna alternatif olarak İslâm Medeniyetini şu şekilde anlatmaktadır: 

- Dayanak noktası kuvvete bedel haktır, bu durum adaleti doğurur.

- Hedefi, amacı menfaat yerine fazilettir. Buradan örnek insan, sevgi ve saygıya dayalı bir toplum ilişkisi çıkar.

- Toplumu oluşturan fertleri birbirine bağlayan bağ olarak, din, vatan, sınıf düzeneğini ön görür. Neticesi, eşitlik, barış ve dayanışmadır. 

- Hayatı tanımlarken, hayatın bir yardımlaşma olduğunu ifade ederek, diğer fert ve canlılara karşı düşmanca bir bakışla değil, kardeşçe ve saygılı olmayı gerektirir.

Dr. Ömer Ergün Hocanın gayet ilmi ve gayet doyurucu mükemmel sunumu dâvetliler tarafından büyük beğeni topladı.

DEVAM EDECEK...

Okunma Sayısı: 4252
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı