"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Gazeteye ihtiyacımız var

15 Ağustos 2018, Çarşamba
Zübeyir Ağabey, “Kardeşim, bir gazeteye ihtiyacımız var cemaat olarak. Bizim kardeşlerimiz başka gazeteleri alıyor, okuyorlar; kafaları karışıyor. Dolayısıyla kendimizi savunacak, Risale-i Nur hakikatlerini neşredecek, düşünce birliğini temin edecek bir gazeteye ihtiyacımız var” diye fikrini belirtti.

Nur hizmetini daha yakından tanıma ve Türkiye’nin son elli, elli beş yılını Nurculuk perspektifinden değerlendirmek için...

İTTİHAD’A DOĞRU

Gazeteye olan ihtiyacın anlaşılması üzerine himmet ve gayretlerde bu yöne doğru bir akış görülmeye başladı. Böyle bir durumun diğer hizmetlerde herhangi bir aksamaya meydan vermemesini, yine Zübeyir Ağabeyin dirayet, feraset,  basiret ve müdebbiriyeti sağlamış oldu.

 Yani, ne Risale-i Nur ve kitap neşriyatında, ne de dershane hizmetlerinde herhangi bir aksama meydana gelmedi. Çünkü her hizmet ayrı koldan yürütülüyordu.

 Biz, “gazete neşriyatı hizmeti”mize İstanbul’da Mustafa Polat’la başladık.

  Mustafa Polat’ı Erzurum’dan getirttik. Mustafa Polat cesur, hareketli ve hakikaten idealist bir arkadaşımızdı. Erzurum ona biraz küçük geliyordu. Babasının çıkarttığı Hürsöz isimli gazetede çalışıyordu. Bir müddet sonra kendisi Hareket isimli bir gazete çıkarmaya başlamıştı. Kırkıncı ve Demirci Hocalar bize, “Bu arkadaş size lâzım. Siz bunu İstanbul’a alsanız daha iyi olur” dediler.

Biz de aramızda konuştuk, Bekir Ağabey de vardı. Mustafa Polat’a İstanbul’da bir iş bulacaktık.

MUSTAFA POLAT İSTANBUL’A GELİYOR

O tarihlerde Babıâli’de Sabah gazetesi çıkıyordu. Bu gazeteyi İstanbul zenginleri çıkarıyordu. Bugün gazetesi ise henüz yayına başlamamıştı. Babıâli’de Sabah gazetesiyle konuştuk ve anlaştık. Polat’ı çağırdık; hem Genel Yayın Müdürlüğü yapacak, hem de yazı yazacaktı.

Uçağa binmek üzere evden hareket edecekken, Polat tutuklanmış. Daha önceden yazdığı yazılardan dolayı mahkûmiyeti varmış.

Tabiî o zaman üç-dört ay içeride yattı. Sonunda yanımıza geldi. Geldi gelmesine, ama bu sefer de Babıâli’de Sabah gazetesi, “Şu anda ihtiyacımız yok” dedi.

Birkaç gün içinde, kısa bir müddet de olsa Genel Yayın Müdürü olma imkânı çıkmıştı, fakat bir takım parmaklar (...) devreye girdi ve Mustafa Polat’a o görev verilmedi.

Daha sonra, kısa bir müddet Şevket Eygi’nin Yeni İstiklâl’inde çalıştı. Bu arada da şöyle bir gelişme oldu:

SALİH ÖZCAN

Zübeyir Ağabey, Salih Özcan’la karşılaşıyor. Yakından tanıştıkları için Salih Özcan, Zübeyir Ağabeye sitemde bulunuyor: “Komşu kızı sümüklü olur derler” diyor. Yani, “Yeni İstiklâl ve benzeri yayın organlarına sahip çıkıyorsunuz, ama Hilâl Mecmuasına aynı ilgiyi göstermiyorsunuz” demek istiyor. “Bu nasıl olur?” diye uygulamayı biraz tenkit ediyor.

Zübeyir Ağabey de, “Kardeşim, tamam da bizim gazete çıkaracak paramız yok” diyor. Salih Özcan, “Ben para veririm” diye cevaplıyor Zübeyir Ağabeyi. O da, “Verirsen biz de bakarız. Bazı şeyleri yaparız, fakat neşriyat noktasında hiçbir şeye karışamazsın. Böyle olursa, bir gazete çıkarabiliriz” diyor. Salih Özcan, “Bu iş için ben 150.000 lira ayırırım”  diye miktar da söylüyor.

Zübeyir Ağabey bu konuşmayı aktarıp meşveret etti. Bekir Ağabey, özellikle Fırıncı Ağabey itiraz ettiler. Zübeyir Ağabeye, “Bu arkadaşla bu işi yapmak biraz zordur. Bir takım sıkıntıları beraberinde getirir; uygun olmaz” diye itirazlarını belirttiler. Zübeyir Ağabey, “Kardeşim, bir gazeteye ihtiyacımız var cemaat olarak. Bizim kardeşlerimiz başka gazeteleri alıyor, okuyorlar; kafaları karışıyor. Dolayısıyla kendimizi savunacak, Risale-i Nur hakikatlerini neşredecek, düşünce birliğini temin edecek bir gazeteye ihtiyacımız var” diye fikrini belirtti.

Bu minval üzere fikir teatisi yapıldı. Zübeyir Ağabey görüşünde ısrar ediyordu. Bu arada Zübeyir Ağabey şu düşünceyi ortaya attı: “Peki tamam, sıkıntı getirir diyorsunuz. Buna bir tedbir, çare bulunamaz mı?” dedi.

Fırıncı Ağabeyin “sıkıntı”dan kastı, Salih Beyin cemaati malî ve manevî noktadan istismar edebileceği endişesi idi.

Tam bu noktada Zübeyir Ağabeyden duyduğum bir şeyi söylemek istiyorum:

Zübeyir Ağabey, Salih Özcan’ın neşriyatından rahatsızdı; yani Hilâl Yayınevinden. Çünkü o devamlı şekilde İslâm âlemindeki, genellikle radikal ulemanın, İhvan-ı Müslimin’in kitaplarını çevirip yayınlıyordu. Konulara henüz vâkıf olmayanlar bu kitaplardan etkileniyor ve radikal tutumların içine giriyorlardı.

Fakat buradan İslâm âlemine bir şey yapılıp da gönderilmiyordu. Meselâ, Risalelerin Arapça tercümeleri gibi... 

Yine Zübeyir Ağabey, Üstadın Salih Özcan’a davranışı hakkında şu bilgileri de vermişti:

“Salih Özcan geldiği zaman Üstad Hazretleri ona karşı iki şeyi yapardı:

“1. Ona derdi ki: ‘Salih, seni görünce siyaset damarlarım kabarıyor.’

“2. ‘Üstadımın mesleğine sadık kalacağıma’ diye, Kur’ân üzerine elini koydurur, yemin ettirirdi. Bunu başkasına yaptırmıyordu.”

Ben de Salih Özcan’ın gelişen olaylar boyunca, Üstadın mesleğine hiçbir zaman sadık kalmadığına şahit oldum.

Maalesef yaptığı yayıncılıkla, Risale-i Nur mesleğine uymayan, hatta zıt başka meslekleri Türkiye’ye taşıdı.

Zübeyir Ağabey, âdeta Üstadın geleceğe ait bir kerameti olarak anlatıyordu bu hatırasını.

YARIN: 18 maddelik protokol

Fotoğraf: Yeni Asya - Arşiv

Okunma Sayısı: 3040
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı