"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bizim gizlimiz saklımız yok

08 Eylül 2018, Cumartesi 00:35
Maksadımız doğrudan doğruya Kur-ân’a, imana hizmet olduğu için Risale-i Nur ve hizmeti içinde devletten gizleyeceğimiz bir meselemiz yoktur.

Nur hizmetini daha yakından tanıma ve Türkiye’nin son elli, elli beş yılını Nurculuk perspektifinden değerlendirmek için

O günleri düşündüğümüz zaman, gerek İslâmî grupların, gerek devletin tek üzerinde durduğu; kimisi hasedinden, kimisi korkusundan Nurculuğu yakından takip ettiği bir vakıadır. Bunun için de o hizmeti dağıtmak, zafiyete uğratmak istemeleri kadar da tabiî bir şey olamaz, ama biz bunları cemaat olarak aşarak geldik.

Dış dünyada zaman zaman bunların ağabeylerimize de intikal ettiğini biliyorum.  Zübeyir Ağabey  -Allah rahmet eylesin ağabeylerle değişik zamanlarda bir araya gelip istişare ettikleri zaman, o dış tesirlerin ağabeylere dahi intikal ettiğini anlar ve bizi uyarırdı. İstanbul’da, onun etrafında çekirdek bir kadro mevcuttu. Bizlerin yıpratılmasına, tenkit edilerek İstanbul’dan ve hizmetten uzaklaştırılmasına gayret sarf ediliyordu. Zübeyir Ağabeye bile bir takım telkinler yapılıyordu.  Zübeyir Ağabey,  “Kardeşim yine ağabeyler hakkınızda ültimatom verdiler, aman dikkat edin”  diye bizi dikkate, teyakkuza sevk ederdi.

Zübeyir Ağabey de; hata ve kusurlarımız olmasına rağmen, bizi savunurdu. Ama hizmete ters gelen davranışlarımız, o anlamda işlediğimiz hata ve kusurlarımızı da, hiç eğip bükmeden doğrudan uygun bir lisanla anlatır, bizi uyarırdı.

Çünkü insanların, cemaatlerin zayıf taraflarının daima kullanıldığı veya bu yönde sürekli bir çabanın olduğu konusunda hiçbir şüphem yoktur. Bunu bunca senelik tecrübeme dayanarak rahatça ifade edebilirim.

Hatta bu konularla ilgili Zübeyir Ağabey bize Üstadla aralarında geçenleri aktarırdı:

“Biz bazı meseleleri Üstada getirirdik, Üstad birden hiddetlenirdi: ‘Alâ küllihal bunda mason parmağı var’ derdi. 

Hâlbuki biz mason değiliz; ama sonradan düşünürdüm, ‘Kim ile temas ettim, kim ile konuştum?’ diye. O fikrin bana veya bazı ağabeylere onlardan veya bir gazeteden geldiğini anlardım. Üstadın da bu durumu hissedip, o yanlış şeyin karşısına çıkmak için öyle söylediğini idrak ederdim” derdi.

Şimdi bazı insanlar vardır, bunlar dışa açıktır, kulakları da açıktır. Devlette bir takım insanlar da bunları bilirler. Oradan gelir bunlara üflerler. Oradan başkası üflemiştir, ama cemaatin içine veya bizlere getirirken, o kendisinin fikri gibi getirir. Aslında kendisinin olmadığını biz biliriz. İkaz etsek de, o, “Bu bana filâncadan geldi” demez.

Evet, bir takım yanlış fikirler, düşünceler gelir ve getirilir, ama bunların kaynağına bakmak lâzımdır. Getiren arkadaş olmayabilir, fakat o arkadaş bu düşünceye hangi sebepten geldi, ya da bunu kim telkin etti? Önemli olan budur.

Ben şuna inandım:

Üstadım öyle muazzam, öyle güzel bir hizmet tesis etmiş ki; devlet bu kadar zamandır kendisinde bir şeyler arıyor, ama hiçbir şey bulamıyor. Bizim rahatlığımız da buradandır. Çünkü bizim gizli bir maksadımız yok. Maksadımız, doğrudan doğruya Kur’ân’a, imana hizmet olduğu için Risale-i Nur ve hizmeti içinde devletten gizleyeceğimiz bir meselemiz yoktur.

Zübeyir Ağabey, “Kardeşim derslerde mutlaka istihbaratın adamları bulunur. Biz Risale-i Nur’a uygun  hareket edersek hiçbir şey  olmaz. Onun haricine çıkarsak sıkıntı çıkar. Bazı insanları tespit ettiğiniz zaman, onları deşifre etmeyiniz. Çünkü devlet ne yaptığımızı bilmezse, ‘Bunlar gizli bir şey mi yapıyorlar?’ diye daha çok evhama kapılır. 

Bizi sıkıntıya sokar. Umumi derslerde devletin bir memuru varsa, zaten ne olduğunu onlara rapor ettiğinden, ‘Yahu orada memurumuz var, bunlar bizim kontrolümüz altında’  deyip rahatlarlar. Aksini yapıp adamı deşifre ederseniz, yeni adam gelmesi zaman alır, devlet endişelenir. Bilhassa toplantılara, derslere zaten memurunu gönderecektir. Bizim gizli bir şeyimiz olmadığı için, devletin adamlarından da rahatsız olmayız” derdi.

Evet; bizi rahatsız eden şudur:

Devlet bir olay çıkarmak istediği vakit o zaman kullanır, biz onlardan o zaman zarar görürüz. Çünkü bünyenin içinde ne kadar hadise çıkmışsa, bir takım insanlar bir anda ortaya çıkmış, ya da bizim ‘mizacı bozuk’ dediğimiz insanlar, o noktada süratle hareketlenmiş, ya da bir takım soru işareti olan insanların fitnelerin yayılması, genişlemesi noktasında daha faal hale geldikleri görülmüştür.

Dolayısıyla evham ve şüpheye sebep olacak deşifre etme veya isimlendirme gibi durumlar içimizde tercih edilmemiştir.

Zübeyir Ağabey, “Kardeşim bu telefonlar dinleniyor” derdi. Ben iş telefonu meselesini bir kenara bırakıyorum da,  oturduğumuz mekânların bile dinlendiğine inanıyorum, ama rahatım. Çünkü gizli bir şeyimiz yok. Aynı şeyleri konuşuyor, anlatıyor, okuyoruz.

Yeri gelmişken bir olayı daha aktarmak istiyorum:

Cemal Kutay, Üstadın hayatını yazacakken kendisiyle bir takım münasebetlerimiz oldu. Onun istihbaratla da ilişkisi olduğu kanaati vardı bizde. Onun bu tarafından da istifade ederek, “Senin belirli yerlerle münasebetin vardır.  

MİT’in, devletin arşivinde Üstad hakkında tutulan raporlar mutlaka vardır. Şunlara bir baksana, ne var bunlarda? Niye Üstadı bu kadar tarassut altına almışlar? Niye bu kadar Üstaddan korkmuşlar, ne tespit etmişler?” diye sorduk.

Bilmiyorum doğru mu, eğri mi;  kendi ifadesidir. Günahı ve sevabı ona aittir, şu cevabı vermişti:

“Yanılmıyorsam on sekiz tane klasör, dosya gördüm. Bunlara baktım. Üstadın nefes alıp vermesini bile takip altına almışlar; fakat evhamdan başka hiç bir şey  görmedim. Devlet kendini ‘Bu  güçlü bir adamdır. Bundan zarar gelebilir’  diye hep evhama kaptırmış. Potansiyel bir güçten çekinmişler. Bu kuvvet harekete geçtiği zaman bize zarar verebilir düşüncesiyle Said Nursi’yi takip altına almışlar ve rapor tutmuşlar.”

FOTOĞRAF: MURAT SAYAN

Okunma Sayısı: 4883
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali Tam

    8.9.2018 13:30:08

    Mehmet Kutlular Iste Hayatim kitabini bundan 9 sene önce okumustum. Bir hasbihal mahiyetinde su dört sayfayi yeniden okuyunca bu kitabin cok önemli bilgiler hazinesi oldugunu yeniden takdir ettim. Tabii ki o zamanlar öngörülemeyen Fethullah Gülen hareketinin istikbalde sorun cikaracak gelismelere karisacagi Persembenin gelecegi Carsambadan bellidir gibi kitapta bahsedilmis. Her hakikatin özünün Risalelerden tebellür etmis oldugunu ve ve Kutlular Agabeyin Risalelere fevkalede vakif olmakla beraber Zübeyir Agabeyden talebeligin usulleri, adabi ve temkinli ve dirayetli durusu hakkinda tüm temel egitimleri aldigi ve bunlarin mutlaka gelecek nesillere tasinmasi gerektigi gercegi yeniden gözümüze ilisiyor.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı