1- İstanbul iftarı bekliyor. Oruç bizi sakinleştiriyor.
Buna rağmen azanlar yok mu; var. Fakat Ramazan hükmünü sürüyor. O açıktan tüttürüp gidenleri geç. Unutuyor hastalıklı, ayrılıklı, ölümlü olduğunu. Kendini bir şeylerin sahibi zannetmek kadar insan için gasp var mı! Zan işte!
İftar adım adım geliyor. Bu iftar kelimesi ta çocukluğumdan renkli sofraların, bereketin, tebessümün adı...
Ortalıkta bir huzur var ki sor-ma. Âdem ve Havva’nın çocuklarına bir iftar sükûneti gerek... Yetsin bu kavgalar. Paraydı, betondu, arabaydı, silâhtı, bombaydı derken... elde ömür kalmıyor. Hem ne için?! Şu ağaçların, kuşların masumiyetinden bir şeyler soralım. Bu böyle olmaz. Nefes nefese yaşamak; yaşamak değil... Unuttuğumuz ne çok şey var öyle; dönelim biraz.
*
2- Ötekini “öteki” göremezsin; oruca tutulmuşsun bir kere. Öteki de âciz; sen de... Nasıl “öteki” yani?!
*
3- Ramazan’ın sırrına sırılsıklam sarılmanın sırrını yakalamanın püf noktalarını...
*
4- Dünyanın paradan önce huzura ihtiyacı var. Bunu da Ramazan’da daha bi’ anlamıyor muyuz!
*
5- Sen, senin değilken; ekmek, su, şu, bu senin olabilir mi! Bu yüzden oruç(sun) işte!
*
6- Oruç ya da huruç...
*
7- Yemeden içmeden kesildik. Güzel! Peki... şu büyüklenmelerimiz ne olacak?
Gıybet, kin, kan, cimrilik, ben bilirimcilik, Firavunluk, iki yüzlülük, makamperestlik, paraperestlik, yalan, haksızlık, riya, hırs, hırsızlık, arsızlık, yüzsüzlük, densizlik, had bilmezlik, hakka razı olmazlık, kabalık, saygısızlık, dünyaya deli gibi sarılmalar ne olacak?!...
*
8- Davulcu...
Geceyi hırpalıyor boyuna!
Gece dipdiri...
Yıldızlar bir daha uyanıyor!
Ay kayıp gibi...
(Sahurla uğraşıyor belki!)
Davulcu indiriyor tokmağını.
Gafletin uykusuna...
*
9- Bu iftarlarda bir sır var;
Koşa koşa gidiyor insan!
Kuş olup uçuyorsunuz!
Bütün yüzler gülüyor masada.
Suyundan ekmeğine şifa...
Bu b/aşka bir sefa...
Kapılar açılıyor durmadan:
Sevgiye, huzura, sonsuza...
*
10- Ömür de böyle işte! Bir koca Ramazan kulağımızdan vınlayıp gidiyor. Bunun adı ne? Daha neyi bekiyorsun?!... Bir tuhafsın, ha! Üst üste yığdığın hayallerinin altında kalacaksın! Her gece ölüm; her gün/düz diriliş! Ölüm ne zaman; diriliş nasıl, diye soruyorsun. Koca koca diplomaların hiçbir soruna cevap vermiyor; sen boyuna okul temelleri atıyorsun! Ne için? Cevabını sen ver; bana ne; diplomalı diplomalı gezmiyor musun?!...
*
11- Ramazan; çocukluğum gibi geldiydi.
Öldüydü öteki zamanların hevesi.
Şimdi o mahzun; ben deli divane...
Beni böyle bırakıp gidiyorsun, ha!
Gidiyor Ramazan gidiyor. O kadar belli ki... Tatlı bir yol; bitti biter ya... Ve veda vakitlerinde bir hüzün olur ya... Dalda birkaç yaprak kalır ya... Sessizlik görülür ya... Gözyaşları birikir (dayanamaz) dökülür ya...