Prof. Dr. Hayrettin Karaman, “Saîd Nursî ve İslâm devleti” başlıklı yazında, “Laik demokrasinin İslâm ile bağdaştığını ve İslâm devletinde hak ve özgürlükler bakımından Müslüman olmayanların Müslümanlara eşit olduğunu iddia edenlerin atıf yaptıkları yakın zaman mütefekkirlerimizden biri de Saîd Nursî merhum idi. Bu yazıda onun, İslâm devleti, laiklik, hürriyet, eşitlik gibi konulardaki bazı ifadelerini nakledeceğim…”1 demiş.
Ve Bediüzzaman’dan “hürriyet, meşrûtiyet, cumhuriyet, eşitlik, laiklik” vs. mevzularında birçok nakiller yapmış. Ardından da, “İslâm Prensipleri Ansiklopedisi’nden (s. 2196.) ilâve etmiş:
“İslâm hukukunu geçerliliğini kaldırmak esasına dayanan Lâiklikle, halkın çoğunluğuna istinad eden Cumhuriyet; büyük çoğunluğu Müslüman olan bir milletin kuracağı devlet bünyesinde cem’ olamaz (bir araya gelemez, birbirini nakzeder. Zira Lâikliğin benimsenmesiyle iman birleşmiyor. Bu hüküm dinde kesindir…
“Demokrasinin temel prensiplerinden birisi olan halk hâkimiyeti; bir İslâm cemiyetinde halkın kendisini Allah’ın emirlerine uygun olarak idare edilmesini istemesi şeklinde ortaya çıkar. Bunun aksini düşünmek tenakuz (o şeyin ref’inden –kaldırılmasından– ibarettir) olur. Çünkü İslâmiyet’e bağlı bir milletin Allah’ın insan hayatındaki, hâkimiyetinin tahakkukunu sağlayan kanunlarının ilgasını isteyeceği düşünülemez.”
Muhterem hocamın bu nakilerinden kendisi sıradan bir Müslüman olarak, ilim adamı olarak, İlahiyatçı olarak hepimiz Bediüzzaman’ı “anlayarak ve kabul ederek” okumalıyız. Zira, bu meseleleri, Kur’ân, Sünnet-i Seniyye’ye dayandırarak, ve Ehl-i Sünnet vel-Cemaat çizgisinden bir milim sapmayarak izah ve ispat etmiştir.
İslâmın temel ve cihanşumül prensipleri, kaideleri, ölçüleri, bakış seviyelerini dikkate almak gerekir.
“Siyasal İslâmcı” zihniyet, ki vehmi, kimi hissi, kimi zaman mutaassıbane hareket ettiğinden şu hakikati nazara almıyor.
Meselâ: İslâmiyet insanlara din (bütün hak ve hürriyetleri içine alır), vicdan, iman-inanç, fikir hürriyeti verir.
Allah, insanlara istediği gibi inanma hürriyeti; hatta, kendisini de inkâr hürriyeti vermiştir.
Demokrasi, Yunancadır. İsteyenin, genel ahlâka aykırı hareket etmemek şartıyla istediği gibi inanması, düşünmesi ve istediğini seçmesidir.
Demokrasinin en önemli unsuru, fikir ve inanç hürriyetidir.
Meşveret, başkalarının fikir hürriyetine saygı duymaktır ve çoğunluğa göre hareket etmektir.
Laiklik, Latincedir. Laiklik, herkesin kendi inancında serbest olmasıdır. Laik devlet, dinsize ilişmediği gibi dindara da ilişmez.
Laikliğin hakikî anlamı, “Senin dinin sana, benim dinim banadır!”2
Dipnotlar:
1- Yeni Şafak, 25.07.2015.
2- Kâfirun Sûresi, 6.