Muhterem Hocam Prof. Dr. Hayrettin Karaman, “Laik demokrasinin İslâm ile bağdaşmadığını”1 düşünüyor.
İnsan kimliğinin, şahsiyetinin en önemli vasıflarından birisi olan hürriyet, “Rabbinin lütuf ve ihsanı hiç kimseden men olunamaz.”2 Zira o, bir “atiyye-i Rahman”, yâni, Yaratıcının kullarına bağışıdır.
İnanç, iman hürriyeti bunun tabiî bir sonucudur. Zira, dünyaya gönderilmemizin asıl sebebi, iman edip-etmeyeceğimizin imtihanıdır. İmtihanın da gerçekleşmesi için hür irade şarttır. Doğuştan bahşedilen düşünce ve inanç hürriyeti, “hayat” hakkı gibi dokunulmazdır. Ve yine insan, ister iman eder, ister inkâr eder. İnanç, iman konusunda da gayet serbest bırakılmıştır:
“...Dilediğinizi yapın; muhakkak O yaptıklarınızı hakkıyla görür.”2
Bu, âyet-i kerime, her türlü hakların kaynağıdır. İsteyene, dilediği gibi hareket etme hürriyeti tanınmaktadır...
İslâmiyet, inanç ve fikir hürriyetinin bânisidir. İnsanın en önemli vasıflarından birisi de, iman ve düşünce hürriyetidir, vicdân hürriyetidir.
İnanç hürriyeti de, yine İslâmiyet tarafından, en geniş manada, insana tanınmıştır. Müşrik bile, inancında serbesttir. Kur’ân’ın “din ve vicdan hürriyeti”ne yaklayışı, bizi geniş bir hürriyet ufkunda dolaştırır:
“De ki: Ey inkâr edenler! Sizin taptıklarınıza ben ibadet edecek değilim. Benim ibadet ettiğime siz de ibadet edecek değilsiniz. Ben zaten sizin taptıklarınıza tapmam. Siz de benim ibadet ettiğime ibadet etmezsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim bana.”4
Hiçbir zorlamaya, baskıya tabi tutmadan, herkesin inanç, din, vicdan ve ibadet hürriyeti tanınmaktadır.
İslâmiyetçe inanç hürriyeti, din hürriyeti herşeyin üstünde tutulmuştur. Ve hiçbir surette, hiçbir otorite ve yetki tarafından sınırlanmasına müsaade edilmemiştir:
“Dinde zorlama yoktur, doğruluk sapıklıktan, iman küfürden iyice ayrılmıştır...”5
Dipnotlar:
1- Yeni Şafak, 25.07.2015.
2- Fussilet Sûresi, 41.
3- Kur’ân, İsrâ, 20.
4- Age, Kâfirun, 1-6.
5- Bakara Sûresi, 256.