Günümüz nüfus kesâfetinde yaşanan en büyük hastalıklardan birisi “yalnızlık”tır. Egoizm ve teknolojinin pençesine düşen insan yalnız kaldı.
Boşanma da yalnızlığa açılan kapıdır. Araştırmalar, evliliğin, “aklı, zihni, duyguları da muhafaza” bekârlığın, boşanıp yalnız yaşamanın, hafızayı da zayıflattığını gösterdi.
Orta yaşta olup da yalnız yaşayan insanların hafıza problemleri yaşama riski, evli ya da eşleriyle birlikte yaşayan yaşıtlarından daha fazla.
1970-1980 yılları arasında Doğu Finlandiya’da, 50’li yaşlarda rastgele seçilen 2 bin insanla bir araştırma yapıldı. Bunlardan 1409’u, 1998’de zihinsel durumları açısından tekrar incelendi. Bu esnada söz konusu grubun yaşları 65-79 arasındaydı.
Sonuçlar şöyle açıklandı: Bu grup içinde 57 kişide Alzheimer, 82 kişide orta derecede bilgi ve hatırlama problemi görüldü. Geri kalan 1270’i ise sağlıklıydı.
Çalışma, partneri olmaksızın tek başına yaşayan insanların ileri dönemlerde bilişsel rahatsızlık yaşama risklerinin daha yüksek olduğunu gösterdi. Risk, dul kalan ya da boşanan ve geri kalan hayatını tek başına geçirenlerde üç katına çıkıyor.
Evliliği, yalnızca nefsin tatmini ve dünyalarımızın şenlenmesi olarak düşünmemeliyiz. İnsan, kâinatın minyatürü olarak en muhteşem bir şekilde yaratılmış. En güzel, en mükemmel, en süslü, en değerli şeyleri ister. Hayat standardını da en yüksek seviyelere çıkarmayı hedefler.
Dolayısıyla nerede akşam, orada sabah diyerek berduşâne bir hayat sürdüremez. Aile gibi nezih ve düzenli bir ortamı arzular.
Öte yandan insan, son derece âciz ve zayıftır. İhtiyaçları da sayısızdır. Hayat şartlarına karşı yalnız başına mücadelede çok büyük zorluklarla karşılaşır.
Ancak bunlara karşı aile hayatıyla mukabele edilebilir.