Paparazzi kelimesinin kökenini ve manasını tam bilmiyoruz. Zaten önemli de değil.
Ama şu önemli:
Bugünlerde siyasette “kim kiminle neden yakınlaştı, ne görüştü” gibi sorular üzerinden tam bir paparazzi muhabbeti dönüyor.
Ve bizler bunu görüyor ve üzülüyoruz.
Zira bu sayede asıl gündem konuları unutturuluyor, Cumhur İttifakının mahallî seçim yenilgisi ve sebepleri sumen altı ediliyor. Bu ittifakın, hak etmediği gücü yeniden toplamasına zemin hazırlanıyor.
Bu gerçek bir PR ürünü. Devletten para alıp AKP’yi iktidarda tutmak için çalışan MHP muhibbi PR’cıların projesi.
“AKP-CHP yakınlaşması” gibi saçma başlıklar da bu hedefin ürünü.
İYİ Parti ile kurucu genel başkanı Meral Akşener arasındaki fotoğraf muhabbeti ve kayıkçı kavgasının âleme ilanı da öyle.
Yanlış anlaşılmasın. Hep yazıyoruz. Siyasetin normalleşmesi ve hizmet yarışı anlamında bir müsabakaya dönüşmesi elbette gerekli ve faydalı.
Ama normalleşme başka, yumuşama ve pelteleşme başka.
Türkiye’nin, AKP’siz yeni bir siyasi denkleme ve yeni bir siyaset tarzına ihtiyacı var ve son dönemde Cumhur İttifakı kaynaklı olduğunu düşündüğümüz PR operasyonlarıyla bu ihtiyaç unutturulmaya çalışılıyor.
Muhalefet de kısmen bu oyuna gelmiş gibi görünüyor.
Şunu unutmayalım:
MHP’nin siyasetin denkleminde kalıcı hale gelebilmek için sekiz sene önce yaptığı manevradan gelen pozisyonu yerinde duruyor.
Kürt Milliyetçiliğine dayalı siyaseti kriminalize etmeyi ve legal siyasetin dışında tutmayı başardığı sürece, MHP, siyaset tahterevallisinin merkezinde kalmaya ve dilediğini indirip dilediğini kaldırmaya devam edecek.
Bir taraftan “iktidarını dilediğimiz gibi sömürüp ideolojimize alet ettiğimiz AKP’nin bizden kurtulmasına izin vermeyiz” diyen bir MHP var. Öbür taraftan, aynı MHP, üstelik Genel Başkanının ağzından “AKP-CHP ittifakı MHP’nin samimi dileğidir” diyor.
Kürt milliyetçileriyle yakınlaşma olmasın da ne olura olsun!
Bu durum, resmî nikâhlı dirayetli eşin, diklenmeye kalkan kocasına, “istersen kuma getir” demesini hatırlatıyor. Zira o “istersen” aslında “hele bir dene de gör” anlamına geliyor ve “nerde sende o yürek” sorusunun cevabını da içeriyor.
Bu ittifakı baştan beri sorgulayan Abdulkadir Selvi gibi iktidar muhibbanı gazetecilerin MHP’nin hedefinde olmasının da sebebi bu.
Ancak bizim için bundan daha önemlisi şu:
Asıl gündem bu tür ittifaklar vs. değil. Olmamalı.
Muhalefetin asıl gündemi demokrasi ittifakını yeniden kurmak ve AB üyelik sürecini yeniden geliştirmek olmalı.
CHP’de Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinin Tüzük Kurultayını Seçimli Kurultaya dönüştürmesine ve ayrı bayrak açmasına zemin ve şartlar müsait değil gibi görünüyor. Olsa ortaya ne çıkar o da ayrı mesele.
Altılı Masa’nın tecrübelerinden CHP Genel Başkanı Özgür Özel de faydalanmalı. Bu konuda Altılı Masa’nın demokrat liderlerine ve bilhassa Gültekin Uysal ile Kemal Kılıçdaroğlu’na da vazife düşüyor.