ZEKÂTLA MALIMIZI KORUYALIM |
Peygamberimizin (asm) ‘’Zekât malı çoğaltır”, “Zekât malı temizler”, “Zekât malı bereketlendirir”, “Zekât malı korur’’ gibi pek çok hadis-i şerifi vardır. “Zekât malı korur” hadisi daha çok dikkatimi çeken hadislerdendir. Malum, zenginlerimize Cenâb-ı Hak mal, mülk, servet verirken içine zekât verilmesi gereken yerlerin hakkını da koymaktadır. Bakalım bunu eline alan zengin, fakirin hakkını ayırıp veriyor mu, vermiyor mu diye imtihan etmektedir. Verirse o mal temizlenmiş olur. Vermezse kul hakkının içinde bulunduğu mal temizlenmeyerek zaman içinde biriken zekât miktarı ne kadarsa o miktar bir şekilde elinden çıkar, zayi olur. Kişinin elinde kut-u lâyemut kalır. Bediüzzaman Hazretlerine, Birinci Dünya Savaşı’nda mağlup olmamızın sebepleri sorulduğunda ‘’Yirmi dört saatten yalnız bir saati beş namaz için Halık Teâlâ bizden istedi. Tenbellik ettik. Beş sene yirmi dört saat talim, meşakkat, tahrikle bir nevi namaz kıldırdı. Hem senede bir ay oruç için nefsimizden istedi.. Nefsimize acıdık. Keffareten beş sene oruç tutturdu. Ondan, kırktan yalnız biri, ihsan ettiği maldan zekât istedi. Buhl ettik zulmettik.. O da bizden müterakim zekâtı aldı” der. “El ceza-i min cinsil amel” (Amelin karşılığı kendi türünde bir şeyle verilir) kuralını da hatırlatarak cevap verir. Buna göre zekâtımızı vermezsek, kul hakkı yemiş oluruz. Genellikle kul hakkının cezası daha dünyada iken verilir. Mal, mülk ve servetimiz korunmasız kalır. Ya bir musibet gelir, servetimizi alır götürür.. Ya da gereksiz harcamalarla elden çıkar gider. Bununla alâkalı olarak değerli hocamız–Allah rahmet etsin—Mahir İz’in başından geçen bir hadiseyi beyan edeceğim. Bir maaş günü İstanbul İslam Enstitüsü’ne birisi gelip, Hocanın cüzdanını bulduğunu, içindeki kimlikten burada görevli olduğunu anladığından cüzdanını getirdiğini belirtir. Hocanın asistanı kendisinin şimdi burada olmadığını gelince verebileceğini belirtip cüzdanı alır. Bir müddet sonra hoca gelir. Asistanı Hocaya cüzdanını sorar. Hoca ceplerine bakar. Cüzdan yok. Herhalde evde unutmuşum der. Asistanı "Hocam, cüzdanınızı düşürmüşsünüz. Birisi bulmuş, getirdi" diyerek cüzdanı hocaya verir. Hocanın yerinde biz olsak ne yaparız? Telâşla cüzdanın içine bakar, içindekilerden ne kadarının kaybolduğunu araştırır, kendimiz suçlarız her halde. Ama hoca bunların hiçbirini yapmıyor. Cüzdanı alıyor, içine bakmadan cebine koyuyor. Asistanı; ‘’Hocam cüzdana baksanız, içinden ne kadar para alınmış?’’ der. Hoca: “İçindeki para benim helâl paramdır. Ona zarar gelmez. Haram karışmamış parayı Rabbim korur” der. Cüzdanı açar, paraları sayarlar. Maaşın yüzde iki buçuğu hariç paralar tamamdır. Meğer Mahir İz hoca, “Borcum var mı, yok mu? Bana zekât düşer mi, düşmez mi?” diye bakmaz, maaşını aldığı gün daha hiçbir harcama yapmadan, maaşının yüzde iki buçuğunu zekât olarak dağıtırmış. O günde maaşını alır almaz zekât miktarını dağıtmış. Ondan sonra cüzdanı düşürmüş. Cenâb-ı Hak da helâl süt emmiş birine denk getirerek hadiste belirtilen "Zekât malı korur” hükmünü tasdik ettirmiştir. Biz de bu olaydan ders alıp malımızı zekâtla temizleyip, kalanını Cenâb-ı Hakk’ın korumasına bırakalım. |
07.09.2010 |