Lütuf ve merhamet |
Ramazan Ayı idi. Suffa ehli her akşam birileri tarafından iftara götürülürdü. Ancak o gün kimse gelmedi. Oruçlarını yemek ile açmadan sabahladılar. Ertesi akşam, baktılar yine gelip giden yok. Hz. Vasile, onların elçileriydi. Ne vakit bir ihtiyaçları olsa Vasile’yi Peygamber Efendimiz’e (asm) gönderirlerdi. O kalktı, Resulullah’ın (asm) yanına gitti ve durumlarını anlattı. Peygamber Efendimiz (asm), hanımlarına yiyecek bir şey olup olmadığını sordu. Peygamber hanesinde, onlara yedirebilecek hiçbir şey çıkmadı. Resulullah (asm) ellerini açarak duâ etti: “Allah’ım senin lütfundan ve merhametinden istiyorum. “Rahmet Senindir. Senden başka kimsenin değil!” Daha ellerini indirmemişti ki, bir adam elinde kızarmış bir koyun ve ekmek olduğu halde içeriye girdi. Suffa ehli, doyuncaya kadar yedi. Hepsine yüz bin âfiyet şeker olsun! Yemekten sonra Resulullah (asm) şöyle buyurdu: “Biz Allah’ın lütuf ve merhametini istemiştik. İşte bize Allah’ın lütfu. Rahmetini de öbür dünyaya bıraktı.” ( S.Gündüzalp, Bir Gül Demeti, s. 87 |
07.09.2010 |