İSKELETİMİZ |
İnsanın kemikleri olmasaydı bir et yığınından farkı kalmazdı. Hareket etmekten mahrum kalırdı. Yürümesi, oturması, kalkması gerçekleşmezdi. Hâlbuki bakıyoruz ki sonsuz kudret ve hikmet sahibi Cenâb-ı Allah, insan daha anne karnında iken onun vücudunda kemiklerin oluşmasını temin ediyor. İskeletimizi, oluşturan kemiklerimiz insanın doğumundan sonra hızla gelişiyor ve geliştikçe insanın kabiliyeti artıyor. Üstelik bu kemikler birbirleriyle eklemler vasıtasıyla bir bağla bağlanıyor. Kıkırdaksı bir yapıya sahip olan eklemler birbiri içlerine girdikleri halde gayet rahat bir şekilde hareket etmemize yardımcı oluyor. En başta kafatası kemiği parçalı olduğu halde testere dişleri gibi birbirine girmiş bir şekilde içindeki beyni dıştan gelebilecek etkenlerden ve çarpmalardan koruyacak şekilde planlanmıştır. Alt ve üst çene kemikleri üzerine dişler mükemmel şekilde sıralanmıştır. Omurga kemiği kafatasından kuyruk sokumuna kadar uzanmaktadır. Göğüs kafesi dediğimiz kaburga kemikleri göğüs içindeki kalbimizi, ciğerlerimizi, midemizi ve diğer organlarımızı muhafaza altına almıştır. Köprücük kemiklerine bağlı olan kol ve el kemiklerimiz en gelişmiş bir robottan daha üstün yaratılmıştır. El ve kol kemiklerini tutma ve kaldırma gibi hareketlerini düşünürsek, bunun mu'cize bir yapıya sahip olduğunu anlarız. Baldır, diz kemiği ve ayak bileklerimiz de sağlam ve güçlü bir yapıya sahiptir. İnsanın bütün ağırlıklarını bir ömür boyu kaldırıp taşıyabilecek bir kuvvette yaratıldığını görmek mümkündür. Bir araba bile zamanla yıpranıyor. Yağına ve suyuna bakılmadığında birçok arızalar meydana gelebiliyor. Hâlbuki biz yürürken, koşarken en ufak bir rahatsızlık duymuyoruz. El, kol, ayak kemiklerimizin hareketlerini kolaylaştırmak için dışarıdan bir müdahalede bulunmuyoruz. Sadece yemeğimizi yiyoruz o kadar. Yediğimiz gıdaların içerisindeki vitaminler vücudumuzdaki kemik ve eklemlere ihtiyaç nispetinde yüce Yaratıcı tarafından gönderilmektedir. Biz de böylece rahatlıkla vücudumuzu hareket ettirmiş oluyoruz. Bizleri ayakta tutan ve rahatça hareket etmemizi sağlayan Zat-ı Hayy-ı Kayyum’a (bütün canlı varlıkları ayakta tutan Allah’a) sonsuz şükürler olsun.
MEHMET ERBAŞ |
20.08.2010 |