Görüş |
“Teravihli hatim”
Ramazan coşkusu maddeten ve mânen kendini hissettiriyor şu sıralar. Sofra keyiflerinden, sohbet meclislerinden, misafirliklerden, izzet ve ikramlardan tutun da dualara, zikirlere, teravihlere, oruçlara, teheccüdlere, mukabelelere kadar uzanan bu zengin silsileyi biraz daha yoğun hissetmek istiyor insan. Eskilerin ballandıra ballandıra anlattığı Ramazanları aratmayacak derecede bir yoğunlukla bir ayı geçirmeye özeniyoruz ister istemez. Osmanlı insanının bu aya bakış açısını, kendi bakış açımızla bir denk getirebilsek, bu iş olacak gibi. Esasında Ramazan ayı ibadet ayıdır ya, oyuncaklar, süslemeler, kutlamalar, tiyatrolar, eğlencelikler bu ibadet ayında çok tebeî kalıyor. Ancak ecdadımız, bu mübarek ayın cazibedarlığına kendini öyle endekslemiş ki, her hareketimiz, her durumumuz, her ânımız Ramazana yakışır olmalı demiş. Bu sebeple yönetenden tutun yönetilene kadar, havastan avama kadar herkes bu ayın ihtişamına kendini kaptırmış. Öyle ki topraklarımız üzerindeki gayrimüslimler bile imrenenek seyretmişler bizi. Ve tabiî saygıyla. Şimdilerde bu saygıyı dindaşlarımızdan bekler olduk. Sonumuz hayrola.. Her neyse. ”Ramazan geldi, işte bütün haşmetiyle burada!” dedirtecek bir ibadet de var ki yatsının ahirindeki teravihler. Hakikaten insanı bu ayın maneviyatına çeken en önemli amellerinden biri de bu teravih namazları. Ramazanın şeairi olmuş, oruçla birlikte anılır duruma gelmiştir artık. Hele bir de hatimle kılınan bir camiye denk geldiyseniz, cennet kapılarının açılış seslerini duyar gibi olursunuz. İftardan ve akşam namazından sonra yapılabilecek en münasip, en hayırlı iş bu olsa gerek. Zaten bütün bir sene sağa sola koşuşturmakla tükenen ömrümüz, bir ay mola almış, bu molayı da iyi değerlendirmek ve hayatımızı bakileştirmek ve Allah için birşeyler yapmak ve yine huzuruna varınca çekilen sıkıntılara ve güçlüklere bedel verilecek ikramı hayal etmek ne güzel.. Teravih namazları bu duyguları anlatılmaz derecede yaşatıyor bize. Hatimle olanı bir başka ama. Rabbimizin bütün âyetlerini ayakta dinlemek bir başka.. Her sayfanın belâgatına karşı secdeye eğilmek, hayret ve muhabbetle huzura varmak, bambaşka.. Hem de nazil olmasının 1400. yıldönümünde. Üstelik de Kur’ân ayında. Bir de imamette kıraatı düzgün bir hoca bulursanız yaşadınız. Âyetler sanki yeni nazil oluyormuş gibi dinliyorsunuz. O ruhu yakalıyorsunuz, aynı saftaki diğer mü’min kardeşlerimizle birlikte. Bazısına da zor geliyor teravihler. ”Yahu ben o kadar rekât kılamam” diyor. Eee ne yapalım, bu kadar günahı dökmek kolay değil. Ve şunu belirtmek gerekiyor ki hûşû içinde kılınan namazların rükû ve secdelerinde insan günahlarının üstünden aktığını ve kirlerden arınıp temizlendiğini hakikaten hissediyor. Bize bu kadar nimeti ihsan eden Kerim-i Hakikî, nasıl teşekkür edeceğimizi de bize göstermiş. Beş vaktin sonuncusunda Ramazan’a özel bir güzelliğe buyur etmiş, huzuruna dâvet etmiş. Dâvete icabet edip bugün de bir değişiklik yapalım diyorsanız İstanbul Şehzadebaşı Camii’nde hatimle teravih kılındığını hatırlatmış olalım. İnternet üzerinden de yakınınızda bulunan hatimle teravih kılınan camilere ulaşabilirsiniz. Göz açıp kapayıncaya kadar geçen şu bir ayı dolu dolu geçirip, Cennetü’l-Firdevs’te karşılıklı tahtlarda şu anlarımızı paylaşmak duâsıyla...
ÖMER SAİD GÜLER |
20.08.2010 |
İsrail, İslâm mirasını imha ediyor
MAZLUMDER Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal, İsrail’in Kudüs ve Mescid-i Aksa çevresindeki İslâmî mirası imha ettiğini söyledi. Son günlerde İsrail’in Kudüs’te bulunan Müslüman mezarlığı Memenullah’a karşı yıkım gerçekleştirdiğini söyleyen MAZLUMDER Genel Başkanı Ünsal, “İslam mirasına karşı gerçekleşen söz konusu saldırıları İsrail’in İslam eserlerinin kutsallığını ve Filistinlilerin haklarını ihlal eden eylemleri olarak görmekteyiz” dedi. Bölgede faaliyet gösteren El-Aksa Vakıf ve Kültür Mirası Müessesesi’nin bildirdiğine göre yaşanan yıkım olaylarında çok sayıda sahabe ve İslam büyüğünün medfun olduğu Müslüman mezarlığı İsrail tarafından tahrip edildiğini ve mezarlık alan üzerine yeni yerleşim alanlarının inşasına başlandığını bildiren Ünsal, “Söz konusu Müslüman mezarlığı 1948’den bu yana İsrail’in kontrolünde bulunmaktadır. İsrail, 1967 yılında mezarlığın bir kısmını, Yahudilerin kullanımına açarak, parka çevirmişti. 1985 yılında ise mezarlığın bir kısmını otoparka çevirdi. İlerleyen yıllarda da otoparkın genişletilmesi için çok sayıda mezarlık tahrip edilmiştir. Şu an gerçekleşmekte olan yıkımın nedeni ise İsrail’in bölgede yapmak istediği müzedir. Bütün bu yıkımların asil sebebi ise özelde Kudüs’ün genelde ise Filistin’in Yahudileştirilmesidir ki, bu tartışmasız ırkçılıktır ve bütün uluslar arası metinlerde insanlık suçu olarak tanımlanmaktadır” dedi. Ünsal, İslâm mirasına karşı gerçekleşen söz konusu saldırıları İsrail’in İslâm eserlerinin kutsallığını ve Filistinlilerin haklarını ihlal eden eylemleri olarak gördüklerini kaydetti. Ahmet Faruk Ünsal, “MAZLUMDER, İsrail’in İslami eserleri imha ederek Müslümanların haklarını bu şekilde ihlal etmesinin, uluslar arası toplumun İsrail’in işlediği suçlarla ilgili sorumluluğunu yeterince yerine getirememesinin bir sonucu olduğunu düşünmektedir” diye konuştu.
FATİH KARAGÖZ-Ankara |
20.08.2010 |