‘NİYE LÂFI UZATIYORSUN?’ |
Eski medreselerin birinde bir müderris, edebiyata çok önem verir, talebelerden konuşurken edebî cümleler kurmalarını ister, devrik veya bozuk cümle kuranları azarlarmış. Bir gün hoca, ateş mangalının etrafında öğrencilere ders verirken, mangaldan sıçrayan bir kıvılcım, hocanın sarığına isabet etmiş, sarık yanmaya başlamış, ancak hoca bunun farkına varamamış. Talebeler durumu hocaya nasıl ifade edeceklerini düşünürlerken bir talebe ayağa kalkarak şöyle demiş: “Ey muhteşem ve muazzam hocam! Ey bîmisâl (misilsiz) Efendim! Zat-ı şâhânenizin başındaki sarığa mangal-ı nardan bir ateş-i sağîr teyran idüp ol mekânda karar kılmıştır.” Hoca elini atıp yanmakta olan sarığı başından atmış, edebî cümle kuran talebeye de: “Ulan nâdân (akılsız)! Desene ‘Sarığın tutuştu.’ Niye lâfı uzatıyorsun?” demiş.
TARIK GÜLMEZ |
20.08.2010 |